40 Yaşındasın
Rahmetini umarak
Günahkar bir dille;
Allah Azze ve Celle
Ya Rasulallah,
Âlemlere rahmet haytın geçiyor kalbimizden,
Kalbimizden seyrediyoruz seni.
İşte
Bir yaşındasın,
Beni Sa'd yurdundasın
Sana süt anne olmadı kadınlar
Bu yüzden dargın bulutlar
Bir damla yağmur indirmiyor
Kıtlık hüküm sürüyor Beni Sa'd yurdunda
Minicik bir bulut var gökyüzünde
Sana aşık...
Ayrılmıyor başucundan
Ve insanlar yağmur duasında...
Hz.Halime kucağına alıyor seni
Yüzünde bir gölgelik...Seni güneşten korumak için
Oysa minicik bulut gökyüzünde
Sana meftun, sana kilitli...
Ve dua eden rahibin kucağındasın
Dünyalar güzeli gözlerine bakıyor rahip
Kıtlığı da unutuyor, yağmuru da, duayı da
Ama sen unutmuyorsun
Uğruna canlarımız feda o gözlerinle gökyüzüne bakıyorsun
O minicik bulut ilişiyor bakışlarına
Büyüyor, büyüyor...
Sonra nazlı, nazlı yağmur damlaları iniyor buluttan
Fakat çoğusu bilmiyor yağmurun geliş sebebini
Çoğusu bilmiyor seni...
Altı yaşındasın
Medine-i Münevvere yolundasın
Yanında aziz annen ve Ümmü Eymen
Yetimliğini hissediyorsun baba kabristanında
Sonra yolda, Ebva'da öksüzlük karşılıyor seni
Mekke'ye annesiz giriyorsun
Abdulmuttalip bir başka seviyor seni
Ebu Talip bir başka seviyor
Ya Rasulallah
Mekke çocukları annelerine seslenirler miydi senin yanında
Onlar anne deyince sen yere mi bakardın
Mekke rüzgarları kaç gece gözyaşlarını taşıdı Ebva'ya
Kaç gece anne diye hıçkırdın
Efendim!
Senin yerine de anne dedik annemize
Senin yerine de baba dedik
Yirmi beş yaşındasın
Ve bambaşkasın
Kimse sana denk değil
Şefkat yayıyor kokun
Güven veriyor sesin
Sen Muhammed-ül Emin' sin
Otuz üç yaşındasın
Dalga dalga rahmet var
Otuz beş yaşındasın
Hadi gel bekletme yar
İniltiler çalıyor kapısını göklerin
Hadi gel bekletme yar
Sinesi çatlayacak Rasul bekleyenlerin...
Hadi gel ey Yâr!
Nurdağına davet var
İşte
Kırk yaşındasın
Hira Nur dağındasın
Cibril iniyor göklerden
Ve nokta nokta her yerden salat, selam yükseliyor
Sen kâinatın yüreğinden hasretle kopan ' Ah! ' sın
Karanlık gecelerimize sabahsın
Sen Nebiyullahsın
Sen Habibullahsın
Sen Rasulullahsın
Niye incittilerki seni sultanım
Niye işkence yaptılarki sana
Ebu Talip öldü diye mi bu pervasızca saldırılar
Himayesiz kaldın diye mi
Kabe'deki ağlayışın geliyor gözümüzün önüne
' Amca yokluğunu ne çabuk hissettirdin ' diyişin
Haremde namaz kılışın geliyor aklımıza
Başına pislikler saçılıyor
Başlar feda o mübarek başına
Nasipsizler sana bakıp nasıl da gülüyorlar
Biri koşuyor Mekke sokaklarından sana doğru
Biri koşuyor ama sanki yere inmiş Arş-ı Âla
' Bu koşan kimdir ' diye bir soru dolaşıyor boşlukta
Bu koşan kim?
Ve cevap veriyor biri:
Muhammed' in kızı Fatımatüz-Zehra
Velilerin anası...
Yüzünü gözünü siliyor biricik kızın
Sana yeryüzünde en çok benzeyen
Gülmesi sen, ağlaması sen
' Ağlama kızım ' diyişin geliyor aklımıza
Niye çıkardılar ki yurdundan seni
Himayesiz kaldın diye mi
Onlar bilmiyorlar mıydı seni himaye edeni
Seni yetim bulup barındıranı
Seni alemlere rahmet kılanı
Onlar deli diyorlardı sana, sen susuyordun
Mecnun diyorlardı, şair diyorlardı, sen susuyordun
'Seni bizim elimizden kim kurtaracak' diyorlardı
Sen,
Sen ' Allah! ' diyordun
Allah Azze ve Celle
Semayı haşyet kaplıyordu
Sen ' Allah! ' diyordun
Arş-ı Âla titriyordu
Bedir' de ' Allah! ' diyordun
Üç bin melek iniyordu alaca atlarda
Yüz yirmi beş bin sahabi:
' Anam babam sana feda olsun ' diyordu
Ya Rasulallah
Medine-i Münevvere sokaklarında yürüyordun
Neccar Oğulları'nın küçük kızları seni görünce
Sevinçten ne yapacaklarını bilememişlerdi
' Beni seviyor musunuz ' diye sormuştun onlara
' Seni çok seviyoruz Ya Habiballah ' demişlerdi
Sen de:
' Allah biliyor ki ben de sizi çok seviyorum' demiştin
Bu gün yaşayan gençler var
Neccar Oğulları'nın kızları diğil belki
Ama seni onlar da çok seviyor
Gözyaşlarından belli ki seni canlarından çok seviyorlar
Senden başka kimseleri yok
Allah biliyor ki sen onları da çok seviyorsun
Altmış üç yaşındasın
Refik-i Âla duasındasın
Senin için siyah yünden çizgili bir cüppe dokunmuştu
Kenarları beyazdı
Onu giyerek ashabının yanına çıkmıştın
Ve mübarek ellerini dizine vurarak:
' Görüyor musunuz ne kadar güzel ' demiştin
Meclisinde bulunan biri sana seslenmişti:
' Anam babam sana feda olsun ya Rasulallah, onu bana ver '
Niye istemişti ki senden sevdiğini bile bile
İstendiğinde katiyyen ' hayır ' demediğini bile bile
' Peki ' dedin o zata
Ve sen yine yamalı, eski cübbeni giydin
Dostuna kavuşmana bir hafta kalmıştı
Aynı cübbeden yine yine diktirdiler
Ama giyinmek nasip olmadı
Haberler uçurmuştun Ebu Hureyre' nin diliyle:
' Benden sonra öyle kimseler gelecek ki, keşke peygamberi görseydik de ne
malımız ne de evladımız olsaydı diyecekler '
Ve Hz. Enes ile paylaşmıştın özlemini
' Beni görmedikleri halde bana iman eden kardeşlerimi görmeyi çok isterdim'
Sultanım!
Ey Medine minberinde ' ümmeti, ümmeti ' diye hüznü giyen sevgili
Ey Mekke mihrabında alemler hesabına ' Allah! ' diyen sevgili
Bize lütfu ilahi bahşedilen kapına diz çöktük, bey' at ettik
Rabbinden bize ne getirdi isen amenna
Duyduk, itaat ettik
Ya Rasulallah
Sen hâlâ kırk yaşındasın
Ve hâlâ ümmetinin başındasın...
Dursun Ali Erzincanlı
-------------------------------------------
Sevdim dedim gelmedin
Bana gerdan eğmedin
ölüyorum dedim de
Bir öpücük vermedin
Kebabı köz öldürür
Sürmeyi göz öldürür
Yiğidi kılıç kesmez
Bir kötü söz öldürür
Ördek isen göle gel
Şahin isen kola gel
Hakikatli yâr isen
El ettiğim yere gel
Asmada üzüm sana
Kem midir sözüm sana
Seher yıldızı gibi
Dikmişim gözüm sana
----------------------------------------------------------------------
Ellerini aç Allah'a geri kalma duadan
Lütuftur bu fırsatlar,hiç çıkarma aklından
İç dünyanı imaret nefes sayın dolmadan
Ferah tut yüreğini bizi sever yaradan
Nerede olursan ol,ALLAH deyip güvenin
Elleri boş çevrilmez istemeyi bilenin
Cananı olmak gerek o yüce sevgilinin
Müjdeli haberleri gelecek çok yakında
İşte o zaman insan oturacak tahtında
Hayat bir oyalanmak vadeleri doldurmak
Ümit çiçeklerini doya doya koklamak
Laleler güller açsın gönlünün tarlasında
Yaşamak bir fırsattır olmalıyız farkında
Allah'a dost olalım inancın sarayında
ÖĞRETMENİM
Ben bir gülüm,sen bahçıvan
Çok açarsam eser senin
Mis kokarsam hüner senin
Ama bir de solarsam
Günah senin günah senin
öğretmenim
Ben tohumum çiftçi sensin
Çok sularsan ürün senin
Bol olursam verim senin
Ama bir de çürütürsen
Hata senin hata senin
öğretmenim
Ben elmasım sarraf sensin
Pırlanta isem emek sensin
Parlıyorsam yaldız sensin
Ama birde parçalarsan
Kırık senin kırık senin
öğretmenim
Ben boş defter kalem sensin
Doğru yazsan yarın senin
Güzel yazsan ikbal sensin
Ama birde karalarsan
Vicdan senin vicdan senin
öğretmenim
Ben öğrenci sen öğretmen
Başarırsam hüner senin
Kazanırsam zafer senin
Ama birde kaybedersem
Yok diyecek başka sözüm
Yorum senin yorum senin
öğretmenim
-------------------------------------------------------------------
Bence Şimdi Sen de Herkes Gibisin
Gözlerim gözünde aşkı seçmiyor
Onlardan kalbime sevda geçmiyor
Ben yordum ruhumu biraz da sen yor
Çünkü bence şimdi herkes gibisin
------------------------------------------------------------------------------
Ben Hayatta En Çok Babamı Sevdim
Hayatta ben en çok babamı sevdim
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
Hasret
Şu dumanlı doruklarda
Boz şahinler uçmaz gayrı
Gözelerden ağı çıkar
Alperenler içmez gayrı
Obam yurdum talan oldu
Destanlarım yalan oldu
Yollar birer yılan oldu
Kervanlarım geçmez gayrı
Hani mavi denizlerim
Üç kıtada nal izlerim
Kör mü oldu bu gözlerim
Çaşıtları seçmez gayrı
Dilaver Cebeci
--------------------------------------------------------------------
Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
Sevmek için güzele mi bakmalı?
Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?
Hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?
Özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
Hırsızlık; para, malmı çalmaktır?
Saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?
Solması için gülü dalından mı koparmalı?
Pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?
Öldürmek için silah, hançer mı olmalı?
Saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı?
Victor Hugo
Aşkım Kendin Ol sadece sen
Bir beyaz kagıt gibi ol, yada gôkyùzùnde, semada, arşında ùstùnde beyazbir melek gibi ol
Hiç işlenmemiş bir gùnah gibi ol dogmamış bir insan gibi dog bu acımasız dùnyaya
Dogki sen dùnya için deyil dùnya senin için dônsùn
Sôylenmemiş bir yalan gibi ol duşmesin dilinden dôkùlmesin kalbine tekbir hece
Ya ateş kadar kırmızı ol yansın seninle kalbindeki gôk kuşagı
veya bir su ol bırak bulsun kendi yatagını
Öyle bir tôvbe olki mabet diye kapansın melekler,acılsın arştan gônùl kapısı
Ve ôyle bir sevgi olki sevmek için sevilmeye muhtaç olma
bir taş olki parmaklıklar kur içine mùebbet ceza versevgiline
Öyle bir gôz yaşı olki herdamlası can olup cananı bulsun ona pınar olup onunla bogulsun
Öyle biri olki aşkım kendin olsun sadece sen
Victor Hugo
Söylesem Söyleyebilsem Ah Derdimi
söylesem ah söyleyebilsem derdimi
mehtap bir gecede açabilsem sana kalbimi
göreceksin seninle dolu
desem, diyebilsem ki seviyorum seni
çılgınca aşığım sana
ama demem, diyemem
çünkü aramızda dağlar, denizler
ve benim o kahrolası gururum var
bu böyle sürüp gidecek
sen, seni sevdiğimi bilmeyecek, öğrenmeyeceksin
ben her gece yıldızlara seni sevdiğimi söyleyeceğim
sana asla...
çünkü aramızda dağlar denizler
ve benim o kahrolası gururum var
Victor Hugo
GELİYORSA BAHAR ..
Geliyorsa Bahar
Gönderildiği içindir!
Gelinler gibi süsleniyorsa ağaçlar bembeyaz çiçekler ... Ve yeşeriyorsa
çimenler .. Kuşlar, engüzel şarkıları şakıyorsa dallarda.. Rengarenk desenlerin
süslediği minik kanatlarıyla uçuyorsa kelebekler ..
Ve çiçekler,etrafa tebessümler saçıyorsa.
Gözlerini henüz açmış bir kuzucuk neşeyle dolaşıyorsa bahçede...
İhtiyar bir kaplumbaha ağır adımlarla çıkarıyorsa yolun keyfini...
Gümüş rengi nehirler akıyorsa ...Ceylanlar oynaşıyorsa kenarlarında ...
Arılar, heyecanla başlamışsa bal gibi tatlı işlerine ...
ipekçe tüylü bir kedicik , kıştan kalmış kar birikintisine bakıyorsa ürkek ve şaşmış
Dinç taylar koşuşuyorsa uçsuz bucaksız ovalarda...
Sevimli civcivler , sabah kahvaltılarını atıştırıyorsa annnelerinin peşnde...
Bulutlar , yağmur yerine sevgi damlatıyorsa...
Güneş bir aydınlık gülümsemeyle doğuyorsa... Ve neşeyle kalkıyorsa çocuklar yataklarından...
Buram buram yeşilin kokusu sarmışsa etrafı ...Ve insanlar mutluysa ...
Seviniyorsa baharın gelişine ....Sevindikleri için değil sevildikleri içindir...
Çünkü,bahar gelmiyor : gönderiliyor !
Fidanları büyüten kırları yeşerten gönderiyor baharı ...
Kelebek desenleri çizicisi , kuş ötüşleri bestecisi yağmurlar yağdıran, nehiler coşturan , güneşi doğduran ..insanların yaratıcısı ve yaşatıcısı gönderiyor baharı...
Baharı,çiçekleri açtıran açtırıyor! ... Onun için bir bahar , bir çiçek kadar kolaydır...
Ve bir çiçek ,bir bahar kadar kıymetli!...
Efendim (Sultan-ı Nebî)
Kağıda dokunan kalemler seni yazınca hoştur
Senin olmadığın her zerre lüzumsuzdur, boştur
Sünnetine sarılanlar nede güzel bir kuldur
Sana aşık olan kalp ne yücedir efendim..
Senki af’lara vesile, şefaat edicisin
Dört kitabın yazdığı, müjdelenen Ahmet’sin
İlahi kelam ile cehaleti kaldıran
Hak’tan kurak gönüllere rahmetsin sen efendim..
İsminin tecellisi hasta gönüllere şifa
Varlığın nur’dur bütün zifiri karanlıklara
Rabbim meth etmişken seni yüce Kitapta
Hangi fani kelam layık olurki sana efendim..
Teninin kokusunu gülde arar bülbüller
Ayağının tozuna kurbandır tüm Müminler
Seni görmek uğruna canlarını verirler
Karen’li bir dost gibi özlüyoruz efendim..
Şükürler olsun Rabbimize, Seni bize gönderdi
Bütün Peygamberlerin imrendiği o ümmetinden eyledi
Hiç dinmedi özlemin, arz’dan arşa yükseldi
Aşkınla yanan kalplere tecelli et efendim..
Sen alemlere rahmet, ümmetine rehbersin
Yaradana Sevgili, Sultan-ı Peygambersin
Ey Ümmetine yetimleri korumayı emreden
Ahir zamanda bizi yetim bırakma efendim..
Mahşer günü insanlar birbirinden kaçarken
Cehennem tutuşturulup Hak Mizan kurulurken
Yüce Mevladan ümmetinin şefaatini isterken
Bu çiğ damlasınıda derya’ndan ayırma Sen efendim…
Ahmet KARAKAY
Beklenen
Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni
Gelme, artık neye yarar?
Necip Fazıl Kısakürek
Kardeşlik Türküsü
Bir kardeşlik türküsüdür bu,
Dizelerinde...
Buram buram dostluk tüten.
Kim neyin kavgasını yapar bilmem,
Şu riyakar geçici dünyada...
Hepimiz aynı yerden gelmedik mi?
Dostumuz mu var birbirimizden başka,
İşimiz mi var kardeş olmaktan başka.
Bir elin sesi vardır,akıldan biliriz,
Bin kardeşin alkış tufanı olur,
Gönülden hissederiz....
Düşene bir tekmede sen atacağına,
Gel kardeşim,kaldıralım onu,
Bozalım artık...
Şu madrabaz şeytanın oyununu.
Mevlana'nın,Yunus'un tek sevinci,
Değil miydi ki?
İnsan/dostluk/kardeşlik sevgisi.
Gel de hadi artık,kardeş olalım,
Yürek yüreğe verip....
Göğüs göğüse çarpışıp...
Hoşgörüsüz çölleri,
Sevgi vahaları yapalım...
Sorarım şimdi sana...
Gönül kapısından bir türlü giremeyen,
Kardeşlik nedir hiç bilmeyen...
Acaba nasıl geçecek,sırat köprüsünden?
Metin Çalışkan
BEN SENİN EN ÇOK - ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN
Ben senin en çok sesini sevdim
Buğulu çoğu zaman, taze bir ekmek gibi
Önce aşka çağıran,sonra dinlendiren
Bana her zaman dost, her zaman sevgili
Ben senin en çok ellerini sevdim
Bir pınar serinliğinde, küçücük ve ak pak
Nice güzellikler gördüm yeryüzünde
En güzeli bir sabah ellerinle uyanmak
Ben senin en çok gözlerini sevdim
Kâh çocukça mavi, kâh inadına yeşil
Aydınlıklar, esenlikler, mutluluklar
Hiç biri gözlerin kadar anlamlı değil
Ben senin en çok gülüşünü sevdim
Sevindiren, içimde umut çiçekleri açtıran
Unutturur bana birden acıları, güçlükleri
Dünyam aydınlanır sen güldüğün zaman
Ben senin en çok davranışlarını sevdim
Güçsüze merhametini, zalime direnişini
Haksızlıklar, zorbalıklar karşısında
Vahşi ve mağrur bir dişi kaplan kesilişini
Ben senin en çok sevgi dolu yüreğini sevdim
Tüm çocuklara kanat geren anneliğini
Nice sevgilerin bir pula satıldığı bir dünyada
Sensin, her şeyin üstünde tutan sevdiğini
Ben senin en çok bana yansımanı sevdim
Bende yeniden var olmanı, benimle bütünleşmeni
Mertliğini, yalansızlığını, dupduruluğunu sevdim
Ben seni sevdim, ben seni sevdim, ben seni...
Gurbet
Ne kadar anlatsam tükenmez, bitmez
Bu benim bağrımda yatan hasreti
Anlatmaya zaten takatim yetmez
On yıldır yakamdan tutan hasreti
Pençesi bagrımda dişi derinde
Söküp atar mıyım günün birinde?
Gurbetin upuzun gecelerinde
Beni yudum yudum yutan hasreti
Arif bu hasretin yoktur ilacı
Ana, baba, kardeş, bir yanda bacı
Birinin hasreti birinden acı
Amma en acısı vatan hasreti
Ozan Arif
------------------------------------------------------------
MANİLER
Dozer geliyor dozer
Çekilin sizi ezer
Benim sevduğum oğlan
Sinan Özen'e benzer
Yayladan mı geliyon
Sırtındaki yayuk mu?
Ben sağa ayakkabı verdüm
Ayağundaki çaruk mu?
Ambar altunda cecük
Bacakları küçücük
Benüm sevduğum oğlan
Dünyalarda biricük
Eriklerin çayırı
Yana eğer başını
Yarimin motoru var
Çıkamıyor bayırı
Su serptim serin olsun
Mezarım derin olsun
Dünyada alamazsam
Ahrette benim olsun
Kiremit üstünde gezersin
İnci boncuk dizersin
Kusura bakmayın ama
Sen hepsinden güzelsin
----------------------------------------------------------------
Hiç aksatma namazı
Dense de sana deli,
Aksatma kıl namazı!
Eğer değilsen ölü,
Aksatma kıl namazı!
Yap dinin gereğini!
Temizle yüreğini!
Dik dinin direğini!
Aksatma kıl namazı!
Önemli değil yaşın,
Secdeye varsın başın,
Ne yazın, ne de kışın,
Aksatma kıl namazı!
Rabbimizi zikreyle!
Her hâline şükreyle!
Ölümünü fikreyle!
Aksatma kıl namazı!
Gönlün namazda olsun!
Mahşerde yüzün gülsün!
Kabrinde ışık olsun!
Aksatma kıl namazı!
Amel et hak fermanla!
Alışırsın zamanla,
Can verirsin imanla,
Aksatma kıl namazı!
Bir gün çıka can dahi,
Yalnız kala ten dahi,
Derviş Yunus sen dahi,
Aksatma kıl namazı!
-------------------------------------------------------------
EY İNSAN!
Ölüm gelip dayansa kapına
Bilsen çıkamayacağını yarına
Ağlasanda sızlasanda boşuna
Kul hakkını düşün ey insan!…
Ölüm tekral zaman vermez
Giden günler geri gelmez
Anidir ölüm kimse bilmez
Günahını düşün et insan!…
Şimdiden al herkezden helallık
Yarının için olsun bir güvenlik
Ver yerine ne varsa emanetlik
Cehennem azabını düşün ey insan!…
Tövbe et bütün günahlarına
Belki güneş doğmaz yarına
Bilirmisin çıkacaksın sabaha
Ölümü unutma hep düşün ey insan!.
—
------------------------------------------------------------------------
Bizim yurdumuz
Bir olan gönüller buluşur orda,
Muhabbet membaı, bizim yurdumuz.
Nice güzelliğe kavuşur orda,
Nimetin kaynağı, bizim yurdumuz.
Nasibi olanlar, arar bulurlar,
Kendi evi gibi rahat kalırlar,
Çok ikram görürler, memnun olurlar,
Gönüller durağı, bizim yurdumuz.
Kuruluş gayesi gayet uludur,
Gönül dostlarının uğrak yoludur,
İçi dışı inci, mercan doludur,
Cevher ocağıdır, bizim yurdumuz.
İnciler toplanmış, hepsi bir yerde,
Her biri devadır ayrı bir derde.
Muhtaç etmez seni hiçbir namerde,
Şifa kaynağıdır, bizim yurdumuz.
İçimiz rahatlar, güler yüzümüz,
İdarecileri başta tacımız,
Gönül tabibidir Timur abimiz,
Kaya gibi durur bizim yurdumuz.
Tebessüm eksilmez, o gül yüzünden,
Kimseler incinmez onun sözünden,
Dikkatlidir bir şey kaçmaz gözünden,
Yaraya merhemdir, bizim yurdumuz.
Mümin Çetin abi yurda direktir,
Çalışan beyindir, atan yürektir,
İşte bize böyle yiğit gerektir,
Çetin iş başarır bizim yurdumuz.
Gelip gidenlerin ilk durak yeri,
Sözle anlatılmaz onun değeri,
Büyüklerin unutulmaz eseri,
Misafirperverdir bizim yurdumuz.
Sohbet eder, bakıp parlar gözleri.
Bir incidir unutulmaz sözleri,
Yol gösterir, aydınlatır bizleri
Hidayet yoludur, bizim yurdumuz.
Hayati abimiz, başka bir inci,
Sevip dinler onu yaşlısı genci,
Sohbetini bekler bütün öğrenci,
Sohbeti güzeldir bizim yurdumuz.
Nejdet abimizin ışığı sönmez,
Dünyalar verilse hizmetten dönmez,
İhlâs gemisinden başkaya binmez,
Sönmez bir ışıktır, bizim yurdumuz.
Bir başka yıldızdır, Mustafa Alkan!
Hizmet aşkı ile koşar durmadan.
Gece gündüz demez, hiç yorulmadan,
Hizmetlere koşar, bizim yurdumuz.
Bilcümle işlerin kaydı tutulur,
Olup bitenlerden, hesap sorulur,
Karapapak bu işlerle yorulur,
Hesabını bilir bizim yurdumuz.
Şaban Hoca bize kıldırır namaz,
Din ilminden bizi mahrum bırakmaz,
Nasibi olmayan yurttan tad almaz,
Kültür merkezidir bizim yurdumuz.
Okuma grubu kurdu abiler,
Mustafa Sarp abi emir dediler.
İlmihal’de; kaç kez sona geldiler!
İlim meclisidir bizim yurdumuz.
Ramazan Adak’la sevgi muhabbet,
Günün konusudur ederiz sohbet.
Sohbetle sırlara erilir elbet,
Sırlara vakıftır bizim yurdumuz.
Hasan Koç abiyi tanıtsam size,
Kur’an-ı kerimi öğretir bize.
Aksatmadan gelir derslerimize,
Tilavet yeridir bizim yurdumuz.
Tolga Gücük adlı yiğit bahadır,
Hizmet için her şeylere katlanır.
Lisan-ı hal ile çok şey anlatır,
Anlayana haldir bizim yurdumuz.
Gençler tertemizdir pırlanta kadar,
Hepsi de kültürlü, hepsi de dindar
İşte, bir numune Hüseyin Haydar,
Kutlu bir mekândır bizim yurdumuz.
Ara sıra piknik tertip edilir,
Sanki düğün gibi kıra gidilir.
Numan abi uçan köfte yedirir,
Ağızlarda tattır bizim yurdumuz.
Zeki Karaca - Ankara
-----------------------------------------------------------
Anne
Yıllarca ocak yaktın,
Su oldun bize aktın,
Dadıdan iyi baktın,
Hakkın ödenmez anne.
Üstün tuttun canından,
Çok kan verdin kanından,
Ayırmadın yanından,
Hakkın ödenmez anne.
Pişirdin aşımızı,
Kurtardın başımızı,
Sildin gözyaşımızı,
Hakkın ödenmez anne.
İyi terbiye ettin,
Suçumuzu affettin,
Bize ömür tükettin,
Hakkın ödenmez anne.
Ninnilerle avuttun,
Kucağında uyuttun,
Açlığını unuttun,
Hakkın ödenmez anne.
Gözetirdin haramı,
Düzeltirdin aramı,
Sardın nice yaramı,
Hakkın ödenmez anne
Hoca oldun, hem ana,
Çok minnettarım sana,
Helâl süt verdin bana,
Hakkın ödenmez anne.
Hoca der, başa taçtın,
Hep bize kucak açtın,
Sayısız nimet saçtın,
Hakkın ödenmez anne.
---------------------------------------------------------
Bulmuşum
Mağlup oldu kefere,
Kavuşuldu zafere,
Gitmem uzak sefere,
Dostu dostta bulmuşum.
Bilin artık ölüyüm,
Aşk bağının gülüyüm,
Hep öten bülbülüyüm,
O bahçeden gelmişim.
Ben zavallı bir kuldum,
Artık ben beni buldum,
Şimdi kalmadı korkum,
Korkudan kurtulmuşum.
Yunus gezme cihanı!
Veren alır bu canı,
Canımızın cananı,
Kimdir artık bilmişim.
------------------------------------------------------
Yücesin ya Resulallah
İnsanlığı karanlıktan,
Çıkarırsın biiznillâh,
Karanlığı aydınlatan,
Güneşsin ya Resulallah.
Sensiz ilim, sanat olmaz,
Medeniyet, hayat bulmaz,
Senin gülün, asla solmaz,
Mihenksin ya Resulallah.
Zulüm asrı Orta Çağ’dan,
Sensin güneş gibi doğan,
Âlemleri nura boğan,
Rehbersin ya Resulallah.
Bilinmez yerlere uçtun,
Kâinata ışık saçtın,
Aydınlık bir ufuk açtın,
Mehtâbsın ya Resulallah.
Bilgi çağı senden gelir,
Aydınlığı nûrun verir,
Kıymetini bilen bilir,
Habibsin ya Resulallah.
Uzay çağı, bilgisayar,
Nice modern vasıtalar,
Menşei hep Kur’anda var,
Rahmetsin ya Resulallah.
Önem verdin tecrübeye,
İlmi, fenni öğrenmeye,
Yol gösterdin ileriye,
Işıksın ya Resulallah.
Seni seven, bize yârdır,
Sensiz bize, dünya dardır,
Her şey senin için vardır,
Nimetsin ya Resulallah.
Senden aldı fikriyâtı,
İlmi, fenni ve sanatı,
Faydalandı Doğu, Batı,
Öndersin ya Resulallah.
Doğru çıktı ne dediysen,
On beş asır öncesinden,
Muhammedül eminsin sen,
Âdilsin ya Resulallah.
İyilikte, adâlette,
Cömertlikte, asâlette,
Merhamette, fazilette,
Örneksin ya Resulallah.
Her alanda zirvedesin,
Her an taze bir habersin,
Sen en büyük Peygambersin,
Kerimsin ya Resulallah.
Hâlis sevgi kaynağısın,
İlâhi aşk ummânısın,
Enbiyanın sultanısın,
Yücesin ya Resulallah.
Allah’tandır senin ilmin,
Mevhibedir, engin bilgin,
Güzel huyun, sabrın, hilmin,
Ümmisin ya Resulallah.
Dünyadaki güzellikler,
Teknikteki yenilikler,
Senden bütün iyilikler,
Zirvesin ya Resulallah.
Uyduk hain nefsimize,
Bak günahkâr hâlimize,
Şefaat et yarın bize!
Ümidsin ya Resulallah.
Sonsuz kudret sahibinden,
Her ne bilgi getirdiysen,
Hoca iman eder hemen,
Eminsin ya Resulallah.
Mekkeyle Medine arası yollar ,
Çizik çizik,hasret yarası yollar.
Vardığı her nokta yine başlangıç
Gitgide Allah a varası yollar.
--------------------------------------------------------------------
sen ve ben(gül sultana yazılmış manzum bir şiir) Mumsema Bir ok gibi gerilerek yaydan çıkan ben
Bendeki beni sende bulmaya geldim ben
Sevdiğim sensin, senin olmaya geldim ben
Gözyaşlarımı sende silmeye geldim ben
Şiirlerin basitliğine sığmazsın sen
O güzelliği satırlara verensin sen
Dünyevi değerlere değer katansın sen
Aşığa sevdiğini hissettirensin sen
Sevenler hep sağa sola yazar sen ve ben
Bende diyorum ey güzel nebi sen ve ben
Gözümden akacak olsa yaş hep sen ve ben
Bendeki beni sende bulmaya geldim ben
Sultanım,aşıkların kalbinde sensin sen
Sevdamsın benim, doyamıyorum sana ben
Ümmetinin kalbinde açan çiçeksin sen
Kovsan beni , yine diyeceğim.SEN VE BEN.
ABDULLAH MANSUR
Allahu Ekber
Gözlerim buğulu günah kesemde,
Rahmânsın Rahîmsin Allâhu Ekber!
Pişmanım ömrümü boş geçirsem de,
Tevvâbsın Allahım Allâhu Ekber!
Ruhum şahlanıyor cesedim yorgun,
Hâlıksın Bârisin Allâhu Ekber!
Beş vakit secdede Miracım her gün,
Hâmidsin Allahım Allâhu Ekber!
Adını anarım Azze ve Celle,
Meliksin Kuddûssün Allâhu Ekber!
Vuslatım düğündür gelir ecelle,
Kâbidsin Allahım Allâhu Ekber!
Hazırsın nazırsın her an her yerde,
Semîsin Basîrsin Allâhu Ekber!
Kapalı kalpgözüm günahtan perde,
Habîrsin Allahım Allâhu Ekber!
-----------------------------------------------------------
Dost
Dost vardır ekmek gibi
Acıkınca ararsın
Dost vardır akrep gibi
Sen ondan hep kaçarsın
Dost vardır ilaç gibi
Sen hep onu ararsın
Dost vardır
Yağmurla toprak gibi
Nasıl toprak kurumuş
Hasretse yağmura
Dost vardır öyle
Hasrettir dostuna
Dost vardır yakut gibi
Kullanıldıkça parlar
Dost vardır pamuk gibi
Kullanıldıkça yıpranır
Dost vardır ırmak gibi
Seyrine doyamazsın
Dost vardır ateş gibi
Dokunursan yanarsın
Dost vardır dolunay gibi
Geceni aydınlatır
Dost vardır güneş tutulması gibi
Gündüzünü karartır
Dost vardır'AZAD'gibi
Uzaktır ma yürekte
Dost vardır 'HASRET'gibi
Özlemle beklenilmekte
Sustum... Düşündüm...
Durgunlaştım...
En çok 'Hüzün'dü adım...
Ama; Elhamdülillah hiç Yalnız kalmadım...
Yöneldim, sesimi İşiten'e ve bir Ayet düştü
dilime...
“Ben kederimi ve hüznümü sadece Allah'a arz
ederim...
- Yusuf/86
-----------------------------------------------------------
Suhuf-u Şiir
Şiirlerin mimarı olmazdım mesela
Kaldırımları bir gelin gibi süslemezdi karlar
Gülümsemelerin,pencere önünde ki bir saksı gibi sıcak bakmazdı
Sen öyle bakmasaydın
Şehirler,şairler,çocuklar
Özlem sızısını anlatamazdı bana
Merhem diye bakışlarını sarmazdım yarama
Sen öyle bakmasaydın
-Yusuf Usuğ
-------------------------------------------------------
Hasret-
Seni çok,çok seviyorum
Ayrıldım gülemiyorum
Sensizliği çekemiyorum
Bitsin artık bu hasret
Hasret,artık çekilmiyorsun
Hasret,bitip tükenmiyorsun
Hasret,ağlatıp güldürmüyorsun
Hasret,yok olasın hasret
Her gün ağlar gözlerim
Titrek çıkar sözlerim
Uzanmıyorki ellerim
Hasretlik zor sevgilim
Hasret,artık çekilmiyorsun
Hasret.bitip tükenmiyorsun
Hasret,ağlatıp güldürmüyorsun
Hasret,kör olasın hasret
Hasretlik yaktı bizi
Soldurdu güllerimizi
Mahvetti gençliğimizi
Biti ver artık hasret
Hasret,artık çekilmiyorsun
Hasret,bitip tükenmiyorsun
Hasret,ağlatıp güldürmüyorsun
Hasret,ismin batsın hasret
-----------------------------------------------------------
Sen Yoksun
SENSİZLİĞİN SABAHINDAYIM ŞİMDİ
HER YER SENSİZ
HER YER KARANLIK
SANKİ HİÇ GÜN DOĞMAMIŞ ÜZERİME
HİÇ DOĞMAMIŞ GÜNEŞ
YÜREĞİM SUSKUN
YÜREĞİM ÇARESİZ AĞLIYOR BENDEKİ SENSİZLİĞE
SENSİZLİĞİN SABAHINDAYIM ŞİMDİ
SENDEN GERİYE HASRETLER KALIYOR
SONU KALMAYAN HÜLYALAR
BİR TÜRLÜ BİTMEYEN GECE
BİR TÜRLÜ BİTMEYEN YOL
HEP GÜN BATIMLARI
HEP KARANLIKLAR
SENSİZLİĞİN SABAHINDAYIM ŞİMDİ
BİR BOŞLUK VAR YÜREĞİMDE SEN YOKSUN DİYE...
------------------------------------------------------------------------
Dudaklarımda yaşayamadığım
çocukluğumun, gençliğimin şiiri
Dört yanım hüsran
Dört yanım yalan
Dört yanım hüzün
Dört yanım isyan!
Sen beni yokluğuyla delirten
varlığıyla yolumu yolundan çeviren
Sevdasıyla beni bir dağ gibi deviren kadın
Bundan böyle senden sorulsun günahlarım
Sende bütün sorularım
Sende bütün cevaplarım
Adam olmuşsam senden
Katil olursam senden
Ben çoktan vazgeçtim kendimden
Ama senden
Asla kadınım
ASLA! ...
ıstemem sevgili yüzüme gülme
Eğer ki sonunda ağlatacaksan
ıstemem sevgilim ümitler verme
Sonunda dünyamı karartacaksan
Ben aşkı ölümsüz bilenlerdenim
Bir ömür boyunca sevenlerdenim
Ellerin ellerime değmesin derim
Eğer ki sonunda bırakacaksan
Gönüle vurulmaz asla bir kilit
Seveni öldürür kırılan ümit
Sevgilim yanıma yaklaşmadan git
Eğer ki sonunda ayrılacaksa
----------------------------------------------------------------
HELÂL ET ANNE
Kime sorsam hakkı ödenmez diyor.
Anne kıymetini herkes biliyor.
Annesini seven hep gözyaşı siliyor.
Yavruna hakkını helâl et anne.
Sade beni büyütmekle kalmadın,
Benim için dünya zevki almadın.
Ben uyurken sen uykuya dalmadın,
Uykusuz geceni helâl et anne.
Benim okumamı her an isterdin,
Ben öleyim yavrum yetişsin derdin.
Benim için hep dualar ederdin.
Duaları bari helâl et anne.
Annemin yolundan dönemem geri,
Kalbimde ayırdım en güzel yeri.
Yukarda saydığım bütün hakları.
Yalvarırım sana helâl et anne.
Ali Sincer
Şems-i Tebrizi & Mevlana Hz.
Ne zaman vuslat Ey Yar!
Can bitap düştü,saçlarıma hazan düştü...
Sevdama köz düştü...
Lime lime etti bu hasret beni...
İlmek ilmek cana dokudum da seni, gönül gözüme hayranlık düştü...
Özlem iklimlerinden dergahına sesleniştir bu, ahı feryada karışmış bir kıtmirin yanmasıdır...
Gel ne olur bir gün çıkıp gel alev almadan ruhum...
Canı dişinde,özü közünde bir ağlayıştır bu...
Kâlin Hâle serzenişi,Mecnunun leylaya vurgunluğu. Gel ateşe su(uuu)…
Hz. Mevlana
--------------------------------------------------------------
ÖMÜR DEDİĞİN
Ömür su gibi akıp , gidiyor .
Yaşayacaklarını yaşayamayacağın kadar ,
Ya da yaşadıklarını hatırlayamayacağın kadar ,
Çok çabuk geçiyor zaman .
Kayıp giden ömrünü ellerinle tutasın geliyor .
Kelimelerle anlatamayacağın kadar ,
Ya da anlatmaya kelime bulamayacağın kadar ,
Hızlıca akıp gidiyor zaman .
Daha dün gibi hatırlıyorsun çocukluğunu ,
Oysa aradan yıllar geçmiş .
Ne doğum günleri ne yıldönümleri yaşamışsın
Ve hepsini dün gibi hatırlıyorsun .
İlk sevgili telaşını , öğrencilik yıllarını ve nicelerini ...
Bu koskoca hayatı bir düne sığdırıyorsun ;
İşte o zaman anlıyorsun zamanın nasıl geçtiğini .
Yaşayarak öğreniyorsun tek gerçeğin zaman olduğunu ,
Zamanın içindeki hayatın yalan olduğunu ,
Bizi biz yapanın geçmişteki anılar olduğunu ,
Aslında bugünün ; dünün külleri olduğunu ...
Hepsini ama hepsini zaman geçtikçe anlıyorsun .
Ne güzeld de demiş şair :
' Yaş otuzbeş yolun yarısı eder. ' diye .
Yıllar geçtikçe bakıyorsun geriye ,
Yaşadığın , sonu olan bir hikaye .
Koşuyorsun hayallerinin peşinden senelerce ,
Sonra yorulup pes ediyorsun ;
Zaman beni yordu , diye ...
Ömür dediğin nedir ki ?
Bize verilmiş sonlu bir hayat ;
Okunuşu kolay ama yaşayışı zor .
Dedim yaa hani en başta :
Ömür su gibi akıp , gidiyor .
Yaşayacaklarını yaşayamayacağın kadar ,
Ya da yaşadıklarını hatırlayamayacağın kadar ,
Çok çabuk geçiyor zaman .
Ömrün bir kum tanesi gibi azalırken ;
Yaşamın değerini bil çok geç olmadan .
------------------------------------------------------------
Hüzünler, SIKINTILAR
KIRMIZI IŞIK'ta Dursa...
Umutlar, Hayaller ,
SABIRSIZLIKLA SARI'da Beklese...
Ve Candan Sevdiklerimiz
YEŞİL'de ÇIKIP Gelse...
Ne Güzel Olurdu ,
HAYATIN TRAFİĞİ...
Günün en güzel saatleridir, gün batımı. ..
Hüzünlüdür gün batımları... Ama iyi de hissettirir...
Yeniden hatırlatır insana, her şeyin bir sonu olduğu ve
her sonun da aslında yeni bir başlangıca gebe olduğunu.
-----------------------------------------------------------------------
ANNE
Bir günümüz bile sensiz geçmezken
Şimdi mezarına hasretiz anne…
Issız bir mezarlık, kimsesiz bir yer
Gölgesinde ulu, loş bir mâbedin
Bir yığın toprakla bir parça mermer
Sırrıyla haşr olmuş orda ebedin.
Bir yığın toprakla bir parça mermer,
Üstünde yazılı yaşınla, adın;
Baş ucunda matem renkli serviler
Hüznüyle titreşir sanki hayatın.
Seni gömdük anne yıllarca evvel
Göz yaşlarımızla bu ıssız yere
Kimsesiz bir akşam ziyaya bedel
Matem dağıtırken hasta kalblere.
Kimsesiz bir akşam, ezelden yorgun
Hüznüyle erirken Dicle de sessiz,
Öksüzlük denilen acıyla vurgun
Bir başka ölüydük bu toprakta biz
---------------------------------------------------------------
Son Mektup
Senden mektup aldım dün akşamüstü
Postacı kapının altından atmış
Ellerin titremiş yazından belli
Bu bana yazdığın son mektubunmuşGeçen günlerimiz hep hatırımda
Acılar zamanla unutulurmuş
Özür dilemişsin son satırında
Bu bana yazdığın son mektubunmuş
Benden ayrılmaya karar vermişsin
Bütün resimleri gönder demişsin
Seni sevdiğimi düşünmemişsin
Bu bana yazdığın son mektubunmuş
---------------------------------------------------------------
Elveda Deme Bana
Yeri yurdu kaybeder çıkarsın dağlara
Saatler sene olur beklersin yollarda
Matemle boğulursun kahır deryasında
Sakın düşünmeden elveda deme bana
Sabır taşına döner büsbütün bedenin
Resimlerimi tutamaz titrer ellerin
Gece gündüz ağlamaktan kurur gözlerin
Sakın düşünmeden elveda deme bana
Yaşadığımız her mutluluğu ararsın
Güne elemle yatar elemle kalkarsın
Gözün kimseyi görmez beni sayıklarsın
Sakın düşünmeden elveda deme bana
Ayrılık bir ateştir sarar tüm bedeni
Duygular alev olup yakar can evini
Gözündeki yaş söndüremez ateşini
Sakın düşünmeden elveda deme bana
Gün Doğmuyor Her gecenin bir sabahı oluyor
Şu koskoca dünya bile karanlıkta kalmıyor
Bugün yeni bir gün diyerek hayat başlıyor
Oysa benim gönlume neden gün doğmuyor
Bakınca gök yüzüne gökler ağlıyor
Sevenler ayrılınca gönül yas bağlıyor
Yarınlarda umut var diye yaşam başlıyor
Oysa benim gönlume neden gün doğmuyor
Güneş yakıp kavursa bile bedenim üşüyor
Aklımdan çıkarsam da olanları yüreğim kanıyor
Bilmem ki bu insanlar neden böyle yapıyor
Hayat hep vuruyor bana, gönlüme gün doğmuyor
DOSTLUK ;
Bazen aynı dala tutunmaktır
Bazen de aynı yüreği paylaşmaktır.
DOSTLUK;
Hissedebilmektir duyguları
Almaktır acıları sessizce yük olmadan
DOSTLUK;
Bazen de ağlamaktır özlem duyarak..
Affedebilmektir hataları kin duymadan..
DOSTLUK ;
Yürekte taşımaktır,
Unutmamaktır yıllar geçse de
DOSTLUK;
Yolların değil, kalplerin birleşmesidir
BİRLİKTE YAŞAMAKTIR YANINDA OLMADAN...!
---------------------------------------------------------------------
SENİ SEVMEK
Seni sevmek diye buna derim ben Sensiz sabahlara ermek
Gülmek; Seninleyken gülmek. Sensiz ne ağlamak ne de ölmek
Seni sevmek diye buna derim ben Sevdan kucağımda üç günlük bebek
Seni sevmek yaşamak demek Seni sevmek; Yanımdan geçerken kuru bir merhabayla
Başımı öne eğmek Korkum; Senden aşk dilemek Sevdamı bilmeyip yanımdan geçip giderken Dönüp, rüzgarda uçuşan sarı saçlarını Uzun uzun izlemek
Seni sevmek diye buna derim ben Her yeni gün, yeni bir yangın
Her yeni gün yeni bir vurgun yerim Seni sevmek diye buna derim ben Güzel gözlerin ömre ömür katar Bunu bir tek ben bilirim Sen bu deli aşka kulak asma
Olsun, Ben sensiz gecelerde ölür ölür dirilirim Her sabah sevginle hayata sarılır
Ve her sensiz akşamın sonunda yıkılır giderim.....
-----------------------------------------------------------------
Ayrılık işte.. Abartmaya gerek yok..
Kısa bir süreliğine Ölür gibi olursun..-
Sonra yavaş yavaş dirilirsin..
Ama Aklın ve kalbin hep onda.. hep arafta kalır..
Hepsi bu işte...
Bi kaç gün ; ay; yıl; belki de ömür..
kendine gelemezsin..
yüzün güler. ama Kalbin ağlar..
Bedenin dinç görünür ama Ruh'un yaşlanır..
hep tezatlıklar hep zıtlıklar içinde olursun...
Sonra aradan zaman geçer..
biri daha çıkar karşına..
hah işte bu !! dersin..
Sonra onada alışırsın..
Seni seviyorumlar..
Ölüyorumlar..
Bitiyorumlar...
Derken..
Bide bakarsın O'da bitmiş...
yani azizim ..
biri ''Seni Çok seviyorum ; Sana Ölüyorum'' derse..
Ardına bakma Kaç...
Çünkü bu gerçek değildir..
Kimse kimse için ölmez. ve O kelimeyi kullanan YALAN söylüyordur.
bir süre sonra oda gidecektir..
Ve her şey sil baştan ; başa alınır..
Tekrar kısa bir süreliğine ölmeler..
sonra yavaş yavaş dirilmeler...
vs .. vs...
Kısır bir Döngü vesselam...
İyisimi ..
Söyle Anne'ye Baba'ya Eşe dosta Akarabaya ..
helal süt emmiş birini bulup görücü usulu evlenmeye bak...
Ne gerek var Olmayan Bir hayalin (AŞK) peşinden dört nala koşmaya..
Evlen Eşine aşık ol...
Rabbine Aşık Ol...
Aslonana Aşık ol....
Neyse Azizim..
Susayım artık ...
Öyle işte.. İşte Öle diyorum vuslatım Bu söz Sandır Bilesin evlatcığım Vesselam Yiğidi öldür Hakını Yeme vesselam
-----------------------------------------------------------
CANEM
Seninle hayatı tatmak istedim
Bu talih bendeyken olmadı CANEM
Sevgini,neşeni görmek istedim
Kaderim izin vermedi CANEM
Dedimi derdine ortak eyledim
Uğruna yollara şarkı söyledim.
Mutluluk uzaktı yakın eyledim,
Kaderim izin vermedi CANEM
Bir garip kuş olmak istedim,
Bu sensiz diyardan kaçmak istedim,
Dereydim çağlayıp coşmak istedim,
Kaderim izin vermedi CANEM
(OLMSIN BE CANEM MUTLU OL YETER)
------------------------------------------------------------------
Allahu Ekber
Allahu Ekber
Gözlerim buğulu günah kesemde,
Rahmânsın Rahîmsin Allâhu Ekber!
Pişmanım ömrümü boş geçirsem de,
Tevvâbsın Allahım Allâhu Ekber!
Ruhum şahlanıyor cesedim yorgun,
Hâlıksın Bârisin Allâhu Ekber!
Beş vakit secdede Miracım her gün,
Hâmidsin Allahım Allâhu Ekber!
Adını anarım Azze ve Celle,
Meliksin Kuddûssün Allâhu Ekber!
Vuslatım düğündür gelir ecelle,
Kâbidsin Allahım Allâhu Ekber!
Hazırsın nazırsın her an her yerde,
Semîsin Basîrsin Allâhu Ekber!
Kapalı kalpgözüm günahtan perde,
Habîrsin Allahım Allâhu Ekber!
Aşkınla yak beni Şevval ayında,
Celîlsin Kerîmsin Allâhu Ekber!
Cesedim yıkansın hurma dalında,
Kâdirsin Allahım Allâhu Ekber!
Affedicisin Sen affı Seversin
Berrusun Hâdîsin Allâhu Ekber!
Hak yolunda ruhum Hakka canversin,
Şekûrsun Allahım Allâhu Ekber!
İstikbal pek vahim acı kulunu,
Râufsun Vehhâbsın Allâhu Ekber!
Nakşeyle banada Yunus yolunu,
Râfisin Allahım Allâhu Ekber!
Ürperir gözyaşım bekliyor sırat,
Kahhârsın Kâbitsin Allâhu Ekber!
Ya Allah Ya Fettâh senden mağfiret
Halîmsin Allahım Allâhu Ekber!
Beşikten mezara vuslata yoldur,
Evvelsin Âhirsin Allâhu Ekber!
Şahadetle Ya Rab! Ömer’i öldür,
Mücîbsin Allahım Allâhu Ekber!
------------------------------------------------------------
Şad Olup Gülmedim
Şad Olup Gülmedim
Şad olup gülmedim
Eller içinde
Benim gülüm soldu
Güller içinde
Bir bahtı karayım
Kullar içinde
Gitti benim nazlı
Yarim gelmedi
Gurbete gidende
Dönmez diyorlar
Akar gözyaşların
Dinmez diyorlar
Sevenler murada
Ermez diyorlar
Gitti benim nazlı
Yarim gelmedi
Neşet ERTAŞ
-------------------------------------------------------
Başaklar Erdemle Eğilir-
Her insanın ay gibi karanlık bir sinesi,
Henüz öğrenmediği bir hayat dersi vardır.
İnsan dilinde saklı, kader dilin ucunda
Düşlerle harelenen gönül bahçesi bir de…
Hedefsiz bir gemiye hangi rüzgâr yön verir?
Talih kuşu da konmaz, yatırımsız hayale.
Hayat, mücadeleyle resmedilen tuvalde,
Zafer, ufak adımla başlayan seferdedir.
Acıyı tadanların şefkatle açar kalbi,
Olgunlaşan başaklar erdemle eğilirler.
Her mum, yanan bir mumun ateşiyle tutuşur.
Bengisuyla yıkanır sevgiyle dirilenler.
Kin ekilen tarlanın güzünde olmaz hasat,
Bahar kışı tanımaz, yeşermez taş bahara
Oysa: kral ve yoksul acıkır bir iştahla
Aynı kutuya girer sonunda piyon şahla.
Bilgeler ve bulutlar vermek için alırlar.
Ölüm yaymaz kahraman, ölüme meydan okur.
Ki onda hayat bulur öldürmeye gelenler.
Kaval bile parmaklar okşayınca şad olur.
Her yas da üç gün sürer, her düş, her mükemmel de…
Gönül sarayı yalnız sevgi ile açılır,
Otlar üç günde büyür, bir gül ahir zamanda.
Kalbini bir sera yap, gül yetiştir koynunda.
Susuz su aradıkça, su da susuzu arar;
Sürekli düş görenin gerçekleşir rüyası,
Susamadan kuyu kaz, sevgi ile silahlan
Şair, zaman kaydına bağlan artık ne olur!
Mehmet Taştan
------------------------------------------------------------
Cengiz Çağlayan
Bir Gün Anlarsın
Birgün anlarsın aslında herşeyin boş olduğunu
Şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin
Gün gelir de sesini bir kerecik duymak için
Vurursun başını soğuk taş duvarlara
Büyür gitgide incinmişliğin, kırılmışlığın
Duyarsın ta derinden acısını çaresiz kalmışlığın
Sevmek neymiş birgün anlarsın
Birgün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin
Niçin yaratıldığını
Bu iğrenç dünyaya neden geldiğini
Uzun uzun seyredersin de aynalarda güzelliğini
Boşuna geçip giden yıllarına yanarsın
Dolar gözlerin için burkulur
Sevmek neymiş birgün anlarsın
Birgün anlarsın sevilen dudakların
Sevilen gözlerin erişilmezliğini
O hiç beklenmeyen saat geldi mi
Düşer saçların önüne ama bembeyaz
Uzanır gökyüzüne ellerin
Ama çaresiz, ama yorgun, ama bitkin
Bir zaman geçmiş günlerin uykusuna dalarsın
Sonra dizilir birbiri ardınca gerçekler acı
Sevmek neymiş birgün anlarsın
Birgün anlarsın hayal kurmayı
Beklemeyi
Ümit etmeyi
Bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir
Bütün vücudunu saran o korkunç geceyi
Lanet edersin yaşadığına
Maziden ne kalmışsa yırtar atarsın
Zaman bir çiçek gibi büyür kabrimde kendiliğinden
Bir gün seni sevdiğimi anlarsın
--------------------------------------------------------------
Allah İçin Sevgi
Allah sevgisiyle yaşar âlemler,
Kuşaktan kuşağa süren sevgidir.
Hubbu fillah için yazar kalemler,
Hakkı öven, zulmü yeren sevgidir.
Çalışır geceyi gündüze katar,
İmanlı kalblerde korkusuz yatar,
Düşkünün elinden şefkatle tutar,
Mazlumlara kanat geren sevgidir.
Bu aşkı ilahi, solmayan renktir,
Kine, buğza karşı yapılan cenktir,
Ölçüde, tartıda eşsiz ahenktir,
Gönüllere cila vuran sevgidir.
Sevgidir her şeyin asıl mayası,
Kudrettendir silinmeyen boyası,
İyinin kötünün birer aynası,
Uzak hedefleri gören sevgidir.
Sevgidir âşığa çile çektiren,
Bağ bahçe kurduran, fidan diktiren,
Şanlı fetih için toplar döktüren,
Düşmanları yere seren sevgidir.
Irmakların akışında sevgi var,
Annelerin bakışında sevgi var,
Kaşlarını yıkışında sevgi var,
Bebeği beşiğe koyan sevgidir.
Sevgidir yol yapan, pınar akıtan,
Kadına erkeğe ilim okutan,
Nakışlar işleten, halı dokutan,
Hedefe sabırla varan sevgidir.
Sevgidir şaire şiir yazdıran,
Kelimeyi inci gibi dizdiren,
Hak aşkıyla diyar diyar gezdiren,
Her zaman ayakta duran sevgidir.
Sevgidir Mecnunu çöle düşüren,
Sevgidir Leyla yı dile düşüren,
Aşk ateşi ile ciğer pişiren,
Destanlara konu olan sevgidir.
Züleyha ya hırsla gömlek yırttıran,
Hazret-i Yusuf u hapse attıran,
Babasına nice acı tattıran,
Dilden dile sürüp giden sevgidir.
Sevgidir Ferhat'a dağı deldiren,
Şehitliğe koşan, düşman öldüren,
Haksızlara haklarını bildiren,
Adalet ağını ören sevgidir.
Cömerdin de bağışında sevgi var,
Yağmurun da yağışında sevgi var,
Güneşin de doğuşunda sevgi var,
Kâinata hayat veren sevgidir.
Sevgi candır, öğren işin özünü,
İyi dinle âlimlerin sözünü,
Takip eyle sevenlerin izini,
Yaralıya merhem süren sevgidir.
YüRüYeCeKSiN…
Sen yürüyeceksin…
Sen ağlayacaksın,belki horlanacaksın, belki dışlanacaksın ama, sen yürüyeceksin..
Kimi zaman nefsin karşına çıkacak,kimi zaman çevren, kimi zaman ailen, kimi zaman gücü elinde tutanlar.. Ama sen yürüyeceksin…
Belki anlamak istemeyecekler seni… Belki anlamazlıktan gelecekler… Belki gülecekler, belki küçümseyecekler ama, sen ’a dayanacak ve yürüyeceksin…
Belki güvendiğin dağlara kar yağacak, belki belki tuttuğun dallar kopuverecek ama sen Rabbine güvenip yürüyeceksin…
Belki sürüleceksin, belki taşlanacaksın,belki dışlancaksın, belki yalnız bırakılacaksın ama sen Rabbinin birlikteliğini bilip yürüyeceksin…
Kimi zaman düşeceksin,kimi zaman çelme atacaklar ayağına, kimi zaman set çekecekler,yorulacaksın kimi zaman fakat, yoluyun yüceliğini bilecek, bismillah diyecek ve yürüyeceksin.
Kırılacaksın belki, kıracaklar kimi zaman seni,için belki kan ağlayacak ama sen hasbiyALLAH diyecek ve yürüyeceksin.
Duranlar olacak, yolu terk edenler, belki yoldan çıkanlar, belki yolda saraylar yapanlar, belki geri dönenler ama sen yürüyeceksin.
Ağlayacaksın belki, belki ağlatacaklar seni ama sen gözyaşını azığın yapıp yürüyeceksin.
Belki kıymetin bilinmeyecek, belki kadir kıymet bilmezler kıymet bilmeyecek, belki halin sorulmayacak, belki vefasızlar seni unutacak ama, sen ev vefalı dostun yolunda yürüyeceksin.
Eğilenler olacak, belki yolu satanlar ama, sen dimdik yürüyeceksin.
Yolda yalnızım sanma, yürüdüğün yollu sakın başa kakma bil ki bu yolun yolcularının dostu ’tır…
Bismillah de, hasbiyALLAH de ve yürümene devam et… Elbette ulaştırılacaksın varılması gereken yere bir gün…
Deniz Taşı
Gidiyorum iste çekmeye sensizligi
bir gül bile veremeden sana.
doyasıya tutamadan ellerini
bir kez olsun bakmadan gözlerinin içine
bir kez olsun sarılmadan doyasıya gidiyorum.
elimde bir deniz tası
beynimin tüm yoları seninle kaplı
kalbim esirin olmus ama;
otobüsün penceresinde benimlesin aslında.
ve ben ilk defa aglayarak gülümsüyorum
yoksun artık yanımda ama
kanımda dolasıyorsun
tüm vücudumu aslında…
seni sensiz yasamaya gidiyorum Ankara’ya
sen olmayacaksın ama
ben yalnız seninle konusacagım
bir ihtimalle çıktıgım bu yolda
ömür tüketmeye razıyım.
yasamayan bilmez bu duyguyu
için kaynar durduramazsın,
gözyaslarının hepsi birden çıkmıstır yola
ama kaza yaparlar yarı yolda.
yani güzelim aglayamazsın
içine akıtırsın tüm kahırlarını
ve içli bir of ‘tan baskasi gelmez elinden…
iste gülüm;
sensiz gelen ilk günün günesi,
tıpkı gözlerindeki ısık gibi.
yan tarafımda annesinin kucagında
bir bebek var daha ayında.
inanir mısın;
en fazla senin kadar masum bakabiliyor.
herkes uyuyor yar otobüste
bebek bana
ben bebege bakıyorum
ve ben;
sabahın otobüse gelmesiyle
anlıyorum ki sana asık oluyorum…
Atalay DEMİRCİ
Sözün Acıydı
Sözün acıydı, yolun dolambaçlı...
Yedi uzun yıl geçerek
Yedi yıl dolaştın durdun...
İçimden bir his şöyle diyor:
Ayrıl arkadaşlarından istasyonda
Sabahleyin git kente
İliklenmiş ceketinle
Bir dam ara
Ve bir arkadaşın çalarsa kapını
Aç! Haaa...Açma...
Yine de ört hislerini
Rastlarsan ana babana
İstanbul'da ya da başka bir yerde
Yürü git yabancı gibi
Yok ol köşede
Tanıma!
Sana armağanları olan şapkayla gizle yüzünü
Göster! Aaah! Gösterme, gösterme yüzünü
Yine de gizle, ört hislerini
İşte burada ye şu eti, çekinme
Git rastgele bir eve yağmur yağınca
Otur bir sandalyeye
Ama çok kalma
Şapkanı da unutma
Söylüyorum sana
Ört hislerini
Ne söylediysen bir daha söyleme
Düşüncelerini bir başkasında bulursan tanıma
Kimseye imzanı ya da resmini vermemişsen
Kimsenin yanında bullunmamış ve kimseyle konuşmamışsan
Nasıl yakalayabişlirler seni
Ört hislerini...
Dikkat! Ölümü düşündüğünde
Mezar taşın olmasın yattığın yeri belirten
Üzerinde bir yazıyla seni eleveren
Ölüm tarihiyle seni açığa çıkaran
Bir kez daha, son bir kez daha
Ört hislerini...
Sevdiğim söylüyor bensiz olamayacağını
Bu yüzden kendime dikkat ediyorum
Yolda yürürken önüme bakıyorum
Ve korkuyorum her yağmur damlasından
Sanki beni ezeceklermiş gibi...
Sen yine de bana bakma
Ne giydiğini yaz bana
Sıcak tutuyor mu?
Uyuduğun yeri yaz bana
Yumuşak mı?
Nasıl göründüğünü yaz bana
Yüzün aynı mı?
Sorulardır sana bütün verebildiğim
Ve gelen yanıtları kabullenmeliyim
Yorgunsan uzatamam elimi
Ya da açsan besleyemem
Sanki bu dünyada hiç yokmuşum
Unutmuşum gibi seni...
Sözün acıydı, yolun dolambaçlı...
Yedi uzun yıl geçerek
Yedi yıl dolaştın durdun...
Dursun Ali Erzincanlı
Adı Bende Saklı
Bölünür sancıyla uykular
Sığınak değil en kuytular
Gökte ay öndört ben dolunay
Son hatıramı sinene sar
Bu kadarına razıyım yar
Uzak diyarlarda evli barklı
Mutluluk en çok onun hakkı
Bu yorgun kırık dökük hikayenin de
Adı bende saklı
Uzak diyarlarda evli barklı
Mutluluk en çok onun hakkı
Bu yorgun kırık dökük hikayenin de
Adı bende saklı
Dalda muhabbette kumrular
Bana ayrılığı sordular
Dedim afet, yangın, dedim kar
Dedim adet aşkı vururlar
Dedim adet aşkı vururlar
Uzak diyarlarda evli barklı
Mutluluk en çok onun hakkı
Bu yorgun kırık dökük hikayenin de
Adı bende saklı
Uzak diyarlarda evli barklı
Mutluluk en çok onun hakkı
Bu yorgun kırık dökük hikayenin de
Adı bende saklı
Kurşun-i Sözler
Kelimelerin anlatamayacağı kadar, hasretim sana..
Kurşunların vuramayacağı kadar, vurgunum sana..
Ne sevdamı anlatacak bir kelime nede aşkımı vuracak bir silah buldum..
Sadece yüreğimde, zindana atılmış bir hasret..
Vede senin aşkınla yanan, bir kıvılcım buldum..
Ya bu hasret, firar eder..
Yada bu kıvılcım, yüreğimi yakar kül eder.. ( Kurşun )
Sessiz Çığlıklar
Affedemeyeceğim insanlar var bundan sonra!
Ne olursa olsun görmek istemediklerim hayatımda!
Ve baş başa kalması gerekenler; unutamadığım hatalarıyla!
Affetmek erdemse de önemli bundan sonra
Bir erdem de eksik oluversin hayatımda(!)
Yaptıkları onca çirkinliğe rağmen hala insanım diye gezenler varken ortalarda; sanmıyorum bir eksik çok şey eksiltmez varlığımda(!)
Ne masal kahramanıyım ne polyanna, çok kırıldım anlatabilmek keşke mümkün olsa!
Ne hoşgörülü olmak istiyorum, ne eyvallah etmek yapılanlara
İçimde yer kalmamışken içime ata ata ve korkuyorum bir nefeslik yer kalmayacak sonra!
İçim bu kadar doluyken başkalarının artıklarıyla!
Kimi nasıl affedip sığdırayım; nefesim bile kalmışken ayakta!
Öyle izler var ki sırtımda; ağırlığının altında kamburlaştığım varlığıyla!
Öyle sözler ki hala kulaklarımda hiç bir zaman kaybolup gitmeyen boşlukta!
Kırıklarımdan geçtim önemli değil ama hala kanatıyorlar dokununca!
Pardon duyamadım; affetmek mi demiştiniz bana?
Affetmek nedir yenilir içilir mi acaba?
Bedirhan Gökçe
Bir güler yüz isterim senden
Bir tatlı dil, hastayken.
Derdim ne olursa olsun
Sen tebessüm et bana,
Tebessümün ilaçtır
Ben derdimle yastayken... (B.Gökçe)
Suhuf-u Şiir
Bekliyor İnsan…
Dışarıda yağmur var, aklımda sen. Saniyeler dakikalar saatler derken özlem daha çok hüzün bırakıyor ve daha çok sigara içmeme sebep oluyordu. Mevsimlerden bahardı ve serçeler her zamanki gibi serenat yapıyorlardı birbirlerine. Aklıma, kalbime, sen geliyordun ve çıkmıyordun tek bildiğim şey çok özlemiştim özlüyordum ve özleyecektim ama ağlamayacaktım.
İnsan bekliyor; sarılmayı, saçlarını koklamayı, ellerinden tutmayı, gözlerine bakmayı, bir bardak çay içmeyi ya da aynı şarkıyı dinlemeyi. Bekliyor insan işte bekleye bekleye, beklemeye daha çok alışıyor ve bekledikçe beklenileni daha çok özlüyor sanki. Mesela bir bardak çay, bir iki ölçü tebessüm dünyaya bedel oluyor. İnsan mesela sırılsıklam ıslanmayı bekliyor serin bir haziran akşamında.
Ya da aynı yıldıza şarkılar söylemeyi bekliyor.
Ve sanırım insan bekledikçe ve özledikçe daha çok anlıyor, sevgiliyle yenilen bir parça ekmeğin dünya mutfaklarından daha lezzetli olduğunu. Bende bekliyorum. Sırılsıklam ıslanmak için, yıldızlara şarkılar söylemek, bir bardak çay için, iki ölçü tebessümünde kaybolmak için. Ya da bir parça ekmek ve soğanı paylaşmak için. Hadi sen gel bekliyorum, soğanı ben kırarım sevgili…
Eskiden oturduğun o mahalle var ya orayı özlersin.
Çocukluğunu özlersin.
Senden gidenleri özlersin.
Ölen yakınlarını özlersin.
‘Artık işime yaramaz’ deyip de çöpe attığın,
Ya da birisine verdiğin oyuncaklarını özlersin.
Geride bıraktığın insanları özlersin.
En kötüsü ne biliyor musun?
Özlediklerinin hiçbirisi geri gelmez.
Sadece “Özlersin”...
Şems-i Tebrizi & Mevlana Hz.
Ey uzaklaştıkça gönlüme yaklaşan sevgili.
Bir ah desem duyar mısın feryad-ı kalbimi?
Ben ıraklarda suskun bir Meslevi.
Sen ise kalbimin aşk-ı kıyameti...
Şems-i Tebrizi
ÖYLE BİR HAYAT
Öyle bir Hayat yaşıyorum ki ;
Cennet'i de gördüm, Cehennem'i de...
Öyle bir Aşk yaşadım ki ;
Tutku'yu da gördüm, pes etmeyi de...
Bazıları seyrederken Hayat'ı en önden,
Kendim'e bir Sahne buldum oynadım ...
Öyle bir rol vermişler ki ;
Okudum, okudum anlamadım,
Kendi kendime konuştum,
Bazen Evimde hem kızdım, hem güldüm halime...
Sonra dedim ki ;
" Söz ver Kendine Denizler'i seviyorsan, Dalgalar'ı da seveceksin...
Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin...
Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin...
Korkarak yaşıyorsan, yalnızca Hayat'ı seyredersin...
Öyle bir Hayat yaşadım ki;
Son yolculukları erken tanıdım.
Öyle çok değerliymiş ki ! zaman ...
Hep acele etmemi bundan, anladım...
alıntıdır
KIŞ
Karanlığın dibine
Çakıldığında çapaları
Sen yüklü duygularımın!
Bütün kaybolmuş anılar
Kurtulmak için çabalar
Hatıralar yerle bir
Umutlarım bihaber
Güneşin sarısından
Yoksun!
Ay yüzün
Gülmez yıldızlara
Yaprakların,
Düştüğü gibi!
Düştüğünde gözümden sevdan
Topraklarımın mevsimi
Kış artık!
Hava soğuk
Bir çocuk misali
Üşüdü göğsümde sevdan!
Ben hasretimi rüzgarlarının
Ellerine bıraktığımda
Sen;
Hiç yağmamış yağmurların
Islaklığını bıraktın
Dudaklarıma
Ve ben hiç
Gelmeyecek
Mutluluğu bekledim
Sokaklarımda
Alıntıdır
Bedirhan Gökçe
Yavaş yavaş unutuyorum
Sana dair ne varsa.
Hayal meyal üç beş anı,
Kırık dökük üç beş parça.
Ama o son sözün ve
Fırtınalı gidişin hala aklımda...
Acaba diyorum arada;
Acaba?
Tutup da kolundan çekseydim son kez...
Döner miydi acaba?
ÖZLEDİM SENİ.. - CAN YÜCEL
özledim seni...
ayrılık yüreğimi uyuşturuyor karıncalandırıyor nicedir.
beynimi uyuşturuyor özlemin...
çok sık birlikte olmasak bile
benimle olduğunu bilmenin
bunca zamandır içimi ısıttığını
yeni yeni anlıyorum
Yokluğun,
Hatırladıkça yüreğime saplanan bir sizi olmaktan çıkıp
mütemadiyen bir boşluğa
Sabahları seni okşayarak başlamaları
aksamları her isi bir kenara koyup
seninle baş başa konuşmaları özlüyorum;
oynaşmalarımızı,
yürüyüşlerimizi,
sevimli haşarılığını,
çocuksu küskünlüğünü...
Nasılda serttin başkalarına karşı
beni savunurken;
ve ne kadar yumuşak
bir çift kısık gözle kendini
ellerimin okşayışına bırakırken
Gitmeni asla istemediğim halde
buna mecbur olduğunu görmek
ve sana bunları söylemeden
'git artık' demek
'beni ne kadar çabuk unutursan, o kadar çabuk
kavuşacaksın mutluluğa'
demek sana nede zor
seni görmemek ve belki yıllar sonra
karsılaştığımızda
bana bir yabancı gibi bakmanı istemek senden...
yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek....
Alıntıdır
BİR GÜN ÖLÜRSEM
Bir gün ölürsem sevgili,
Beni dağlarda ara her taşın altında,mağaralarda...
Beni dere yatağında sazlıklarda,çorak topraklarda...
Bir gün ölürsem sevgili,
Beni çocuk parklarında ara
Gülüşlerinde ufaklıkların,yaralanmalarında....
Bir gün ölürsem sevgili,
Beni memleketimde ara,
Köprü altında,
Irmak kenarında,
Kalenin dibinde bir yer var ya işte orada ara
Senle Olmak (Eşime)
Bir yudum kahve tadında seni yaşamak,
Senle olmak,geçmişi unutmak
Ve geleceğe senle bakmak
Yanımdayken bile seni düşünmek ve hatta özlemek...
Dünyanın dertlerini askıya almak gibi bir şey senle olmak,,,
Senle olmak denizi seyre dalmak gibi bir şey huzur veren insana...
Belki hayattan kopmak, belki de hayata sımsıkı sarılmak,
Tariflere sığdıramamak....
Senle olmak aslında seni yaşamak...
Beraber kahkaha atmak, ardından delice ağlamak,
Senle olmak;ölümü unutmak ve sürekli ölümü hatırlamak,
Uyumak istememek ve ardından öğlene kadar sarılarak uyumak,
Bir çiçek olmak,sonbaharı yaşayıp ardından ilkbahara kavuşmak,
Ve kokusuna doyamadığım yaseminleri koklamak...
Ah sevgili! Senle olmak,senle olmak,senle olmak..
Mesela senle lunaparkta olmak,
Senle sahilde olmak,
Senle iş yerinde olmak,
Evde olmak,
Tatilde olmak,
Yatakta olmak,
Arabada olmak,
Hayatta olmak,
Ve en son senle toprak olmak ve ahirette de beraber olmak....
Benden sonra nefes alış verişin bile değişecek...samimiyetsiz insanlar dolucak etrafını! Sıcak samimi gülüşlerime hasret kalacaksın, siradan yerlerde oturup çay içmelerimizi özlicekdin, hatıralarını cankandırnak isticeksin ana onuda yapamayacaksın, gittigimiz her yer değiştirilmiş olucak! zaman geçecek ama unutanayacaksın, en büyük keşken olucam uzaktan bakacaksın...!
BİR ŞİZOFRENİ DERLEMESİ
Ağladığımda
Düşen damlaların denizinde
Boğuluyor senden miras hüzünlerim!
Gitmeyi isteyip gidemediğim
Bütün yollarda
Seden hatıralar!
Ayaklarım
Sızı içerisinde!
Yürümek değil bu
Ayrılığın ta kendisi
Bilemezsin!
İçimden geçen hikayeyi
Bilemezsin!
Gönlümün kilimini
Boşluğa her vuruşumda
Hissetiğim sensizliği
Gölgelerin içinden
Çıka gelen
Gözlerinin esiri oldu
Ömrüm!
Binlerce kilometre
Seferleri sana düzenledi
Bedevi gönlüm!
Duygularım
Bir şizofreni derlemesi!
Bir şiir mi?
Emin değilim..
Emin değilim..
Umarım öyledir
Umarım gölgedir!
Alıntıdır
Arşivlik Sözler
Huzur nedir bilir misiniz?
Dışarıda karanlık, puslu bir hava varken..
Sizin içinizde açan çiçeklerdir..
Güzelliği yüzünüze yansır..
Kokusu etrafınızdakilere bulaşır..
Ve yaş dayandıysa kırka,
HUZUR insanın en çok aradığıdır.
Bulanlara selam olsun..
Alıntıdır
Bu tuzlu meltem mi böyle genzimi yakan
Yoksa dokundu mu sarf ettiğim o sözler
Çökerken sahile gece sinsi bir duman
Birer birer uçurumdan atlar hevesler
Olacak şey miydi şimdi senin yaptığın
Onca işin gücün üzerine bir de bu
Geçmiyor boğazımdan inanır mısın
Sen yokken ne ekmek ne de bir yudum su
İncirler olana kadar kalsaydın bari
Onlarca sözden birini tutsaydın bari
Beni böyle habersizce alıp giderken
Bavuluna kalbimi de atsaydın bari...
Alıntıdır
şimdi
Ben Artık Senden Vazgeçiyorum!..
Ve Sen Gelme....
O Kapı Hiç Açılmayacak Sana....
Eski Rüzgarların Sözü Geçmez Terk Ettigi Daglara!..
Senden sonra hiç acım olmadı
Ne deliliğim kaldı sevdadan yana ne de aşka inancım bir damla
Oysa ben seni severken hiç acı çekmemiştim
Ne olduysa, sen beni sevince oldu
Bir zaman varlığını arzulayan gönlüm
Yeri geldi yokluğunu aradı durdu
Yazık, sevilme süreni kendin kısalttın
Artık dönmesen de olur
Hem sen, yokken daha güzeldin
Hem sen, varlığında tanıdığım sen değildin
Yine de sevilirdin bu kadar
İnan dönüşüne bağlı değildi sevdamın ağırlığı
Yokluğuna ve imkansızlığına direnmek,
Herşeyden daha anlamlıydı
Eğer dönmeseydin, ne yapar ne eder gözlerini tedarik ederdim biryerlerden
Elini en karanlıklarda bulup tutardım
En azından oyuncağıyla oynayan çocuk gibi kırmadan, kırılmadan
Kendi kendime severdim seni,
Artık dönmesende olur,
Herşeyin ikincisi yenilgidir,
Her dönüş ispatıdır biraz da kaybetmişliğin
Magluptur ileriye bakamayan
Bakamaz ki bir türlü pişmanlığından
Onu tutar geride bıraktığı her neyse
Daha da bağlanır ardında kalana
Terkedilen çabuk büyür, hüzün kalana düşsede
Pişmanlık hep gidenin payına
Ayrılık zor zanaat, kimse yüzde yüz gülemez
Kimse yüzde yüz gidemez
Giden dönüyorsa, sevdiğinden değil kaybettiğindendir
Ve aradığını bulamadığından
Dönene kapıyı açmayın
Sevseydi o, gitmezdi hiç bir zaman
İşte bu yüzden dönene kapılarınızı birdaha asla açmayın
Ve sen
Gelme
O kapı hiç açılmayacak sana
Eski rüzgarların sözü geçmez terkettikleri dağlara
Geceye yeni şiirler gerek, gemiye yeni fırtına
Her eylüle başka yağmur
Kalana taze baharlar lazım
Ve gidene biraz yürek
Kaçanlar pişman şimdi
Kalanlar, sevmeye devam edecek!...
Şimdi biz ayrıldık ya
Birkaç gün sendeleyerek yürürüm
Ayağım takılsa da düşmem
Yine doğrulurum biliyorum,
Yaşadığım tüm aşkların üzerine yemin ediyorum
Ben artık senden vazgeçiyorum!...
Alıntıdır
Şems-i Tebrizi & Mevlana Hz.
Ey suretine tebessümle nişan eylediğim...
Canan eyle yol bulsun bi çare arzu halim...
Ezberimsin... Evvelim,.. ezelim ve edebimsin...
Sebebim,nefesim ve ahirimsin...Sen çaresizliğin ayak ucunda demlenen,yüreğime armağan edilen sonsuzluk hediyesi...
Sen göğsümde taşıdığım eşsiz paye...
Sen benim acıya dayanma gücüm,
Sen benim yüreğime işlenmiş SABRIMSIN...
Dua ile başladım ben bu aşka ve hep hamd ettim...
Senden bir Amin gelmese de pişman değilim...
Çünkü ben Allah(c.c) için sevdim...!!!!
Alıntıdır
HEPİMİZİN AĞZIMIZ BURNUMUZ VAR
HEPİMİZİN AKLI
GÜN GİBİ AŞİKAR İŞTE
O HAKSIZ, BU HAKLI
BİZLER YAYA KALMIŞIZ BU KERVANDA
BEYLER PAŞALAR ATLI
DÖKÜLMÜŞÜZ YOLLARA ÇOLUK ÇOCUK
KİMİSİ KEL,KİMİSİ BİTLİ.
BU TOPRAK ESKİ TOPRAK,DOST TOPRAK
TARLALAR BEREKETLİ
BINGIL BINGIL ÇAYIRLARDA KUZULAR
DANALAR ETLİ.
BİZE GELİNCE İŞLER ÇAPAN HEMŞERİM
İNCİRİM YENMİYOR,SÜTLÜ
TAŞ GİBİ MÜBAREK KARA SOMUN
KİRAZLAR KURTLU.
GEBERİN DİYOR ŞEYTAN
İŞİNİZ NE BU DÜNYADA
YAĞMA YOK KÖR ŞEYTAN
YAŞAMAK TATLI
OKTAY RIFAT
Arşivlik Sözler
Sana çok hoş davranan dostun-arkadaşın,
Bir bakarsın buz gibi oluverir.
Şaşırma, insan böyledir.
Seninle alakası yok.
Bazen bir günde 4 mevsim birden yaşar insan,
Bu yüzden değişkendir...
Hoşlandığın zaman belki bahar, belki yazda idi o.
Bazen de olur ki mevsim kıştır, sana rastlar...
Ya da yaprak dökümüdür vakit...
Sakın üstüne alınma soğuğu-ayazı, titreme sakın.
De ki;
“Şimdi bu dostum kış mevsimindedir, kim bilir ne derdi, ne sıkıntısı var..”
Olabiliyorsan bahar ol ona, tut elinden-yüreğinden,
Dost değil misin?
Alıntıdır
Arşivlik Sözler
Kadın,can yoldaşı,
Kadın;Ten yoldaşı,
Kadın;insanın sırdaşı,hayat arkadaşı,
Bir yastığa baş koyan,yaşam sevdası,
Geleceği devralacak,nesillerin anası.
Kadın eşsiz bir kutsal varlıktır,
Kıymet taktir etmek,mümkün değildir,
Paha biçilmez mücevherdir,
Gördüğün göz kadar değerlidir,
Cennet ayakları altında olduğu,söylenmektedir,
Bu tariften başka,ne beklenmelidir,
Cenneti müjdecisi değimi kadın.
Yar eden Kadın,
Var eden Kadın,
Başarının ne ardında,ne önünde,değildir
Ta içinde bulunur KADIN.
Alıntıdır
Arşivlik Sözler
Eskilerden kurtulmadan yeniliklere yer olmaz..
BAHAR TEMİZLİĞİ
Yazmayan kalemleri.
Sayfası bitmiş defterleri.
Kulpu kırık fincanları.
'Zayıflayınca giyerim' kotunu.
Son 5 aydır giymediğiniz kıyafetleri.
Arka balkona tıkıştırdığınız,
bir gün yüzünü yenilerim pırıl pırıl olur
dediğiniz o sandalyeyi.
Dibi kararmış tencereyi.
Taşındığınız hangi evden kaldığı,
hangi kapıyı açtığı artık meçhul olan o anahtarları.
Sırf genç ve güzel çıkmışsınız diye yanınızda
o hiç sevmediğiniz tiple poz verdiğiniz fotoğrafı.
Çekmecenin dibindeki müzik kasetlerini
(kaset mi kaldı allah aşkına)
Atın.
Ohh bir ferahlayın bakalım. Tamam mı?
Şimdi ihtimalleri atın.
'Olacaktı, son anda olmadı'ları atın, olmamış işte.
Takılıp kaldığınız o günü.
Düşünüp durduğunuz o lafı.
Atın.
Küstüğünüz için uzun zamandır
görmediklerinizin aklınızda kalan son görüntüsünü.
Alındıklarınızın, gücendiklerinizin hiç umurunda olmayan
o 'olayı'
Atın.
O hiç beceremediğiniz yemeğin tarifini
Kestiğiniz eski gazete küpürünü
İçinizi kemiren o ukteyi
Atın.
Zamanı gelince yiyeceğiniz soğuk
intikam yemeğini de dökün.
Soğuk yemeğin hiç tadı olmaz,
dışarıdan bir döner söyleyin daha iyi.
Buzdolabının üzerindeki diyet listesini
(faturaların altında duruyor)
Depodaki koşu bandını.
Atın.
Cevabı olmayan soruları
Kaçırdığınız fırsatları
Atıldığınız işleri
Beceremediğiniz ilişkileri
Kişisel gelişim kitaplarını
Atın.
Arkanızdan konuşanları.
Önünüzü kapayanları.
Alamadığınız terfiyi
Oturamadığınız evi
'Şimdiki aklım olsa'ları
Aldığınız en kötü karneyi.
Hatta en iyi karneyi.
Çalışmayan saatleri.
İşe yaramayan fikirleri.
Kaçan trenleri.
Zamansız yaşlandıran dertleri.
'O gün' olanları.
Halının altına süpürdüklerinizi.
Dolabın dibine iteklediklerinizi.
Atın.
Bakın, ne güzel güneş çıktı..
TEBE-i Tabiin
Öyle ucuz değil Gül Koklamak...
Gül tutan ele diken batmalı...
Bir Aşık'a gönül veren...
O Aşkın'ın kapısında yatmalı.
Hz.Mevlana
Arşivlik Sözler
Bazen Gülersin Mutluymuş Gibi...
Bazen Seversin iLk Kezmiş Gibi...
Her Seferin"de Gidenin Arkasın"dan
ağlarsın Sanki Değermiş Gibi...
Bazen Susarsın Son Kezmiş Gibi...
Bazı Şeylere İnanırsın Doğruymuş Gibi...
Sonra Uyanırsın Gerçekmiş Gibi...
Etkisin"de KaLırsın "O" Rüya"dan Kovulmuş Gibi...
En Sonun"da anlarsın Yanılmışsın...
Her Zaman Olduğu Gibi..!
Alıntıdır
Fermanın Varmı?
Sıza sıza göl olmuşsun, gönlümde.
Beni benden aldın, haberin var mı?
Yarın buluşuruz, mahşer yerinde.
Arşının altında, bana yer var mı?
Aşkın beni, benden alır, götürür.
Seni bunca sevmek, garibe ar mı?
Bu dert bana, benden gelip bitirir.
Senden başka, sevilecek yar var mı?
Bekliyorum ne zamandır, gel desen.
Garibi davetin, bu kadar zor mu?
Arştan arza, kulum diye seslensen,
Aşktan başka, sana giden yol var mı?
Şu fanide kalakaldım, ne diye,
Terhisime, daha zaman çok var mı?
Sana bu can, benden olsun hediye,
Canımı vermeye, fermanın var mı?
Seni sevdim, birde seni seveni,
Seni sevenlere, bu dünya dar mı?
Allah deyip, hak yolunda öleni,
Cehennemin, ateşleri yakar mı?
Alıntıdır
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı'
Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski Dünyâ, yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihânın duruyor karşında,
Avusturalya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk:
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ.
Hani, tâuna da züldür bu rezil istilâ!
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle, sefil,
Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz.
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.
Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer.
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız teyyâre.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler.
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'â mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te'sis-i İlahi o metin istihkâm.
Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedi serhaddi;
'O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme' dedi.
Asım'ın nesli.diyordum ya.nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmiyecek.
Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar.
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi.
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb.
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
'Bu, taşındır' diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana.
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran.
Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın.Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât.
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.
Mehmet Akif Ersoy
ÇANAKKALE GEÇİLMEZ !!
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.
Mehmet Akif Ersoy
(Şehitlerimizi Unutmadık, Unutmayacağız)
Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın
Bu toprak bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sâkit yığın
Bir vatan kalbinin attığı yerdir.
Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda
Gördüğün bu tümsek, Anadolu'nda
İstiklâl uğrunda, namus yolunda.
Can veren Mehmed'in yattığı yetidir.
Bu tümsek, koparken büyük zelzele,
Son vatan cüz'ü de geçerken ele
Mehmed'in düşmanı boğduğu sele
Mübarek kanını kattığı yerdir.
Düşün ki, haşr olan kan, kemik etin
Yaptığı bu tümsek, amansız, çetin
Bir harbin sonunda bütün milletin
Hürriyet zevkini tattığı yerdir....
Alıntıdır
Suhuf-u Şiir
Gidiyorum Dedin Ve Gittin
Gidiyorum dedin ve gittin
Oysa ben ne şiirler eskittim gözlerinde
Kanarken anarken yanarken seni susuyordum dudağımda
Yedi geceye yedi hece seni susarken
Ölüm orucu tutan düşlerde seni ağlardım
Gidiyorum dedin ve gittin
Soğuk rüzgarlar esti uykularımda
Sarıldım sensizliğe
Sensizlikte de sen kokuyorsun biliyor musun
Sahi gittin ya hâlâ gülüyor musun
Gidiyorum dedin ve gittin
Soğuk yağmurlar düşüyor bu kente
Kanayan yanıma yine senin acını basıyorum
Çünkü acılar yaşanmak için vardır
Ve her acı yardan geliyorsa yardır
Gidiyorum dedin ve gittin
Daha çok üşüyorum artık ve gecelerle daha çok konuşuyorum
Islak şiirler yazıp kuruyan umutlarımla baş başa kalıyorum
Sigara yakıp radyolarda suskunluğumu dinliyorum
Gidiyorum dedin ve gittin
Kalan anılar bana ceza mı sevgili?
Şair diyordu ya
"Anılar unutmayı zorlaştırmak için verilmiştir cezalardır sevgili" diye
Sahi sende beni anılarla imtihan mı ediyorsun
Yan yana kaldığım anılarla beni mi seyrediyorsun?
Gidiyorum dedin ve gittin
Gittin de iyi mi ettin
Bilmiyorum susuyorum yine
Yine çay demliyor yine şiir yazıyor
Yine sen ağlıyorum...
Alıntıdır
Sen..!
Varlığıyla varlığımı bulduğum,
Yokluğunda kaybolduğum Sevgili..!
Konuştun, Sustu bütün heceler..!
Ruhum sözlerinin aleviyle yıkandı..!
Aşk dilimde kor iken, bir avuç küle döndüm..!
Fırtına savurmadan, dört bir yana dağılmadan gel..!
Alıntıdır
AŞKIN SEVİNÇ GÖZ YAŞLARI
Gel desem gelirmisin
Sana çok muhtacım desem
Elimi tut bırakma asla desem
Nefesim ol desem
Boğuluyorum kurtar beni desem
Gelirmisin?
Seninle bahar olsam
Çiçeklerimi koklarmısın acaba
Sonbaharda solan çiçeklerimi sularmısın
Kuruyan toprak gibi oldum
Su ver desem bir tas su istesem verirmisin
Hayat çok kısa ölüyorum desem
Gelirmisin
Kabrime bir fatiha okurmusun
Çok yalnızım desem
Gelirmisin ara sıra
Benimle konuş desem
Mezarıma elini koyup
Ben geldim dermisin
Yapma deme bana ne olur
Saçmalama deme bana ne olur
Sensizim ben sensiz
Ağlama deme bana ne olur
Ben böylesine sonsuz bir aşk
Yaşamadım ki hiç
Gözyaşlarıma kızma
Onlar sonsuz aşkın izleri
Onlar sonsuz aşkın sevinç gözyaşları
Alıntıdır
ŞEHİT ANASININ AĞITI
Ey oğlum ben seni vatana hizmet için gönderiyorum
Ellerinde kına ile uğurlarken seni gururla
“Git oğlum git vatan sana emanet “dedim
Ellerim öperken yavrum..
“Hakkını helal et anam,gidip de dönmemek var”dedin.
Yüreğim parçalanarak “helal olsun koçum “dedim
Bilemezdim yavrum,bilemezdim kahpece vurulacağını
Hain kurşunlara gögsünü siper edeceğini
Hangi düşman vuracakmış bilemezdim
Daha yeni uğurladım seni haber beklerken senden
Kapımı çaldılar yavrum
“Başınız sağolsun,vatan sağolsun” diye
Bende vuruldum oğlum bende
Bende öldüm kınalı kuzum seninle bende
Savaş olsa vataını korunam için can versen
Gam yemezdim “vatan sağolsun,Evladım kurban olsun” derdim
Ama diyemiyom yavrum diyemiyom
Ne için savaştıklarını bilmeyen
Vatan düşmanlarının kurbanı oldun
Bende öldüm Anam bende
Yırtınsam,ağlasam,toparğına sarılsma ne olur ki
Artık yoksun yavrum
Hakkım sana helal olsun kuzum
Allahım rahmetiyle muamele etsin
Mekanın cennet olsun oğlum
Anan sana kurban olsun
BEN SENİ SEVDİMMİ
Ben seni sevdim mi? Sevdim doğrusu
Sevdikçe tamamlandım, bütünlendim
Biri vardı ağlayan gecelerce
Biri vardı sana tutkun; o bendim
Ben seni sevdim mi? Sevdim en büyük
En solmayan güller açtı içimde
Ömrümü değerli kılan bir şeydin
Sen benim bozbulanık gençliğimde
Ben seni sevdim mi? Sevdim, öyle ya
Bir çizgiye vardım seninle beraber
Ve bir gün orada yitirdim seni
Ben seni sevdim mi? Sevdim, ya sen beni?
ALINTIDIR
GEL ARTIK SENİ ÇOK ÖZLEDİM
Gel artık yanıma seni çoook özledim
Tut ellerimi,avuçlarında kaybolsun
Gözlerime bak”seni seviyorum” de
Tebessüm et ve yanağıma bir öpücük kondur
Yoklugunda ısıtsın beni. sıcacık olsun
Dur sakın gitme hemen! biraz daha kal
Doyumsuz sevgini yanımda bırak
Bırak ki seni yaşayayım
Bırak ki özlediğimde ona sarılayım
Sımsıkı sar beni ki, gittiğini anlamıyayım
Tekrar söyle bana “seni seviyorum”
Bende bende seni “çook seviyorum”
Ne zaman yanına alacaksın beni
Daha ne kadar bekleyeceğim seni
Bu gece rüyamda idin sevgilim
Sanki gitmeyecek gibi geldin
O doyumsuz sevgini ve kokunu
Doldurdum içime
Artık gidebilirsin birtanem
Çünkü yakında yanında olacağım sonsuza dek.
ALINTIDIR
ANAMA
Dokuz ay koynunda gezdirdi beni
Ne cefalar çekti ne etti Anam
Acı tatlı zahmetime katlandı
Uçurdu yuvadan yürüttü Anam
Anaların hakkı kolay ödenmez
Analara ne yakışmaz ne denmez
Kan uykudan gece kalkar gücenmez
Emzirdi salladı uyuttu
Anam Doğurdu beni Sivas ilinde
Sivralan Köyünde tarla yolunda
Azığı sırtında orak elinde
Taşlı tarlalarda avuttu
Anam Ben yürürdüm Anam bakar gülerdi
Huysuzluk edersem kalkar döverdi
Hemen kucaklayıp okşar severdi
Çirkin huylarımı soyuttu Anam
Çocuğudum Anam bana ders verdi
Okumamı çalışmamı on gordu
Milletine bağlı ol da dur derdi
Vatan sevgisini giyitti Anam
Tükenmez borcum var Anama benim
Onun varlığından oldu bedenim
Kimi köylü kızı kimisi hanım
Ta ezel tarihte kayıtlı Anam
Veysel der kopar mı Analar bağı
Analar doğurmuş ağayı beyi
İşte budur sözlerimin gerçeği
Okuttu öğretti büyüttü Anam Aşık Veysel’i
Aşık Veysel
ALINTIDIR
BENİ NASIL SEVİYORSUNUZ ACABA
Çok yalnızım biliyormusun?
Sevenlerim var mı acaba benim?
Neredeler ihtiyaç duyduğum an hiç yoklar
Herkes kendi zevkinde sefasında
Ben yine yalnızım gecelerde,gündüzlerde
Derdin mi var? neye ihtiyacı var hiç soranım yok..
Bir Anam vardı oda uzaklarda…
Anam olsaydı yanımda,yatardım dizlerine
Doyasıya ağlardım saçlarımı okşarken
Bir sen varsın beni anlayan anam derdim
Bırakma beni ne olur!
Sana çok ihityacım var
Gözyaşlarımı siler”sen ağlama”kıyamam derdi
Bende ona kıyamam aslında
Demezdim ona derdimi tasamı
Üzemem onu dertlerimle
Ama insanım..Benimde etim,kemiğim var
Benimde duygularım var
Bende değer verildiğimi görmek isterim
Bende düşünülmek isterim
Bende sevilmek isterim
Ben çok severim zaten
Sadece sevildiğimi görmek isterim
Duymak isterim,sevdiklerimden
Sevmek bambaşka bir şey aslında
“Seviyorum ya işte derler”
Öyle olmaz sevmek arkadaş
İnsan sevdiğine ızdırap vermez
İnsan sevdiğini çıkarları için kullanmaz
İnsan sevdiğinin kılına zarar gelsin istemez
İnsan sevdiğini sevgisi ile kucaklar,sarar
İşte sevmek budur arkadaş
Senin seviyorum demen le olmaz
Göstermen lazım,hissettirmen lazım
Gözlerine baktığında ızdırabını anlaman lazım
Yüreğine girip ızdırabını hafifletmen lazım
Eğer sevseydiniz anlardınız beni nasıl üzdüğünüzü
Eğer sevseydiniz dokunmaya kıyamazdınız
Olsun ya, yine de canınız sağolsun
Ben sizi seviyorum ister anlayın ister anlamayın
Beni anlayan bir Allah’ım, birde gözyaşlarım var
ALINTIDIR
Acıyan kalbime aldırmıyorum artık,
Biliyorum ki sen olmadığın sürece o hep acıyacak..
Gözümden akan yaşları silmiyorum artık,
Çünkü biliyorum ki sen yokken gözlerim hep ıslak kalacak..
Çığlık çığlığa bağıran yüreğimin sesi ürkütmüyor artık beni,
Çünkü sen yokken yüreğimin acı çığlıkları hiç susmayacak..
Hayatın nasıl birşey olduğunu sorgulamıyorum artık,
Çünkü biliyorum ki sen yokken hayat diye birşey Olmayacakkkk..
ALINTIDIR
BEN DELİYİM....
Mutluluğu uzaktan seyrederken cebimde küçük umutlar biriktirir, gözlerimi kapının eşiğine dikerim. İşte o zaman hayat acı kahve tadı verir, hep içime atarım ama, kendimi içine atacak bir yer bulamam. Anlamayana az gelirim, anlayana çok. Ne yarınlar birşey bekler benden, ne de ben yarınlardan.
Dedim ya, BEN DELİYİM....
Ağlamamaya yemin etmiş gözlerim.
Herkes konuştuklarını yazar, bense sustuklarımı...
ALINTIDIR
Yaşamak güzel şey doğrusu
Üstelik hava da güzelse
Hele gücün kuvvetin yerindeyse
Elin ekmek tutmuşsa bir de
Hele tertemizse gönlün
Hele kar gibiyse alnın
Yani kendinden korkmuyorsan
Kimseden korkmuyorsan dünyada
Dostuna güveniyorsan
İyi günler bekliyorsan hele
İyi günlere inanıyorsan
Üstelik hava da güzelse
Yaşamak güzel şey
Çok güzel şey doğrusu.
ALINTIDIR
Arşivlik Sözler
Neydi Vefa?...
Unutmamaktı...
Zor günde sırt dönmemek,
Kapıları örtmemekti...
Dostun ağlarken gülmemek,
Her acıya onunla göğüs germekti vefa...
Laf değil...
Vefa ne bir semt, Ne de sadece apartman adı,
Vefa dostunla hemhal olmaktı...
Yaralıya merhem,
Susuza su...
Ve Vefa "Anlamak"...
Bir Diken İçin Bir Gülü Atmamaktı..
ALINTIDIR
Kurşun-i Sözler
Susuyorum ya Şimdi ben... Zafer kazandım Sanma...
Edeptendir bu suskunluğum..
Gidiyorum Şimdi Sessizce Üzülüp kahrolduğumu Sanma..
Verdigim Degeri Haketmediğini Gördüğümdendir;
Tek Kelime Etmeden Arkamı Dönüp Gidiyorum..
Hiç Bişey Söylemiycekmisin Diye Sorma..
Bizde Gidene Söylenecek Tek Söz Vardır...
Hakettigin gibi yaşaa ....
ALINTIDIR
Hayat bu kadar basit bir şeydi işte.
Yaptıklarımız,
Yapmak istediklerimiz,
Özlediklerimiz,
Pişman olduklarımız,
Onardıklarımız,
Onaramadıklarımız..
Hepsi basit, minicik şeylerdi ama ulaşamadıkça,
Çözemedikçe,
Yenemedikçe bize kocaman geliyordu.
Kitlelerin sevgisi, para,ün, güç..
Hiçbiri, hiçbiri bedel olamıyordu,
Özlemini çektiğimiz o şey her ne idiyse..
Sevildiğini bilmek,
Bir vicdan rahatlığı,
Bir tabak pilav,
Bir sağlıklı nefes...
Hayat bu işte; basit, küçük bir hadise..!
ALINTIDIR
Rahmetini umarak
Günahkar bir dille;
Allah Azze ve Celle
Ya Rasulallah,
Âlemlere rahmet haytın geçiyor kalbimizden,
Kalbimizden seyrediyoruz seni.
İşte
Bir yaşındasın,
Beni Sa'd yurdundasın
Sana süt anne olmadı kadınlar
Bu yüzden dargın bulutlar
Bir damla yağmur indirmiyor
Kıtlık hüküm sürüyor Beni Sa'd yurdunda
Minicik bir bulut var gökyüzünde
Sana aşık...
Ayrılmıyor başucundan
Ve insanlar yağmur duasında...
Hz.Halime kucağına alıyor seni
Yüzünde bir gölgelik...Seni güneşten korumak için
Oysa minicik bulut gökyüzünde
Sana meftun, sana kilitli...
Ve dua eden rahibin kucağındasın
Dünyalar güzeli gözlerine bakıyor rahip
Kıtlığı da unutuyor, yağmuru da, duayı da
Ama sen unutmuyorsun
Uğruna canlarımız feda o gözlerinle gökyüzüne bakıyorsun
O minicik bulut ilişiyor bakışlarına
Büyüyor, büyüyor...
Sonra nazlı, nazlı yağmur damlaları iniyor buluttan
Fakat çoğusu bilmiyor yağmurun geliş sebebini
Çoğusu bilmiyor seni...
Altı yaşındasın
Medine-i Münevvere yolundasın
Yanında aziz annen ve Ümmü Eymen
Yetimliğini hissediyorsun baba kabristanında
Sonra yolda, Ebva'da öksüzlük karşılıyor seni
Mekke'ye annesiz giriyorsun
Abdulmuttalip bir başka seviyor seni
Ebu Talip bir başka seviyor
Ya Rasulallah
Mekke çocukları annelerine seslenirler miydi senin yanında
Onlar anne deyince sen yere mi bakardın
Mekke rüzgarları kaç gece gözyaşlarını taşıdı Ebva'ya
Kaç gece anne diye hıçkırdın
Efendim!
Senin yerine de anne dedik annemize
Senin yerine de baba dedik
Yirmi beş yaşındasın
Ve bambaşkasın
Kimse sana denk değil
Şefkat yayıyor kokun
Güven veriyor sesin
Sen Muhammed-ül Emin' sin
Otuz üç yaşındasın
Dalga dalga rahmet var
Otuz beş yaşındasın
Hadi gel bekletme yar
İniltiler çalıyor kapısını göklerin
Hadi gel bekletme yar
Sinesi çatlayacak Rasul bekleyenlerin...
Hadi gel ey Yâr!
Nurdağına davet var
İşte
Kırk yaşındasın
Hira Nur dağındasın
Cibril iniyor göklerden
Ve nokta nokta her yerden salat, selam yükseliyor
Sen kâinatın yüreğinden hasretle kopan ' Ah! ' sın
Karanlık gecelerimize sabahsın
Sen Nebiyullahsın
Sen Habibullahsın
Sen Rasulullahsın
Niye incittilerki seni sultanım
Niye işkence yaptılarki sana
Ebu Talip öldü diye mi bu pervasızca saldırılar
Himayesiz kaldın diye mi
Kabe'deki ağlayışın geliyor gözümüzün önüne
' Amca yokluğunu ne çabuk hissettirdin ' diyişin
Haremde namaz kılışın geliyor aklımıza
Başına pislikler saçılıyor
Başlar feda o mübarek başına
Nasipsizler sana bakıp nasıl da gülüyorlar
Biri koşuyor Mekke sokaklarından sana doğru
Biri koşuyor ama sanki yere inmiş Arş-ı Âla
' Bu koşan kimdir ' diye bir soru dolaşıyor boşlukta
Bu koşan kim?
Ve cevap veriyor biri:
Muhammed' in kızı Fatımatüz-Zehra
Velilerin anası...
Yüzünü gözünü siliyor biricik kızın
Sana yeryüzünde en çok benzeyen
Gülmesi sen, ağlaması sen
' Ağlama kızım ' diyişin geliyor aklımıza
Niye çıkardılar ki yurdundan seni
Himayesiz kaldın diye mi
Onlar bilmiyorlar mıydı seni himaye edeni
Seni yetim bulup barındıranı
Seni alemlere rahmet kılanı
Onlar deli diyorlardı sana, sen susuyordun
Mecnun diyorlardı, şair diyorlardı, sen susuyordun
'Seni bizim elimizden kim kurtaracak' diyorlardı
Sen,
Sen ' Allah! ' diyordun
Allah Azze ve Celle
Semayı haşyet kaplıyordu
Sen ' Allah! ' diyordun
Arş-ı Âla titriyordu
Bedir' de ' Allah! ' diyordun
Üç bin melek iniyordu alaca atlarda
Yüz yirmi beş bin sahabi:
' Anam babam sana feda olsun ' diyordu
Ya Rasulallah
Medine-i Münevvere sokaklarında yürüyordun
Neccar Oğulları'nın küçük kızları seni görünce
Sevinçten ne yapacaklarını bilememişlerdi
' Beni seviyor musunuz ' diye sormuştun onlara
' Seni çok seviyoruz Ya Habiballah ' demişlerdi
Sen de:
' Allah biliyor ki ben de sizi çok seviyorum' demiştin
Bu gün yaşayan gençler var
Neccar Oğulları'nın kızları diğil belki
Ama seni onlar da çok seviyor
Gözyaşlarından belli ki seni canlarından çok seviyorlar
Senden başka kimseleri yok
Allah biliyor ki sen onları da çok seviyorsun
Altmış üç yaşındasın
Refik-i Âla duasındasın
Senin için siyah yünden çizgili bir cüppe dokunmuştu
Kenarları beyazdı
Onu giyerek ashabının yanına çıkmıştın
Ve mübarek ellerini dizine vurarak:
' Görüyor musunuz ne kadar güzel ' demiştin
Meclisinde bulunan biri sana seslenmişti:
' Anam babam sana feda olsun ya Rasulallah, onu bana ver '
Niye istemişti ki senden sevdiğini bile bile
İstendiğinde katiyyen ' hayır ' demediğini bile bile
' Peki ' dedin o zata
Ve sen yine yamalı, eski cübbeni giydin
Dostuna kavuşmana bir hafta kalmıştı
Aynı cübbeden yine yine diktirdiler
Ama giyinmek nasip olmadı
Haberler uçurmuştun Ebu Hureyre' nin diliyle:
' Benden sonra öyle kimseler gelecek ki, keşke peygamberi görseydik de ne
malımız ne de evladımız olsaydı diyecekler '
Ve Hz. Enes ile paylaşmıştın özlemini
' Beni görmedikleri halde bana iman eden kardeşlerimi görmeyi çok isterdim'
Sultanım!
Ey Medine minberinde ' ümmeti, ümmeti ' diye hüznü giyen sevgili
Ey Mekke mihrabında alemler hesabına ' Allah! ' diyen sevgili
Bize lütfu ilahi bahşedilen kapına diz çöktük, bey' at ettik
Rabbinden bize ne getirdi isen amenna
Duyduk, itaat ettik
Ya Rasulallah
Sen hâlâ kırk yaşındasın
Ve hâlâ ümmetinin başındasın...
Dursun Ali Erzincanlı
-------------------------------------------
Sevdim dedim gelmedin
Bana gerdan eğmedin
ölüyorum dedim de
Bir öpücük vermedin
Kebabı köz öldürür
Sürmeyi göz öldürür
Yiğidi kılıç kesmez
Bir kötü söz öldürür
Ördek isen göle gel
Şahin isen kola gel
Hakikatli yâr isen
El ettiğim yere gel
Asmada üzüm sana
Kem midir sözüm sana
Seher yıldızı gibi
Dikmişim gözüm sana
----------------------------------------------------------------------
Ellerini aç Allah'a geri kalma duadan
Lütuftur bu fırsatlar,hiç çıkarma aklından
İç dünyanı imaret nefes sayın dolmadan
Ferah tut yüreğini bizi sever yaradan
Nerede olursan ol,ALLAH deyip güvenin
Elleri boş çevrilmez istemeyi bilenin
Cananı olmak gerek o yüce sevgilinin
Müjdeli haberleri gelecek çok yakında
İşte o zaman insan oturacak tahtında
Hayat bir oyalanmak vadeleri doldurmak
Ümit çiçeklerini doya doya koklamak
Laleler güller açsın gönlünün tarlasında
Yaşamak bir fırsattır olmalıyız farkında
Allah'a dost olalım inancın sarayında
ÖĞRETMENİM
Ben bir gülüm,sen bahçıvan
Çok açarsam eser senin
Mis kokarsam hüner senin
Ama bir de solarsam
Günah senin günah senin
öğretmenim
Ben tohumum çiftçi sensin
Çok sularsan ürün senin
Bol olursam verim senin
Ama bir de çürütürsen
Hata senin hata senin
öğretmenim
Ben elmasım sarraf sensin
Pırlanta isem emek sensin
Parlıyorsam yaldız sensin
Ama birde parçalarsan
Kırık senin kırık senin
öğretmenim
Ben boş defter kalem sensin
Doğru yazsan yarın senin
Güzel yazsan ikbal sensin
Ama birde karalarsan
Vicdan senin vicdan senin
öğretmenim
Ben öğrenci sen öğretmen
Başarırsam hüner senin
Kazanırsam zafer senin
Ama birde kaybedersem
Yok diyecek başka sözüm
Yorum senin yorum senin
öğretmenim
-------------------------------------------------------------------
Bence Şimdi Sen de Herkes Gibisin
Gözlerim gözünde aşkı seçmiyor
Onlardan kalbime sevda geçmiyor
Ben yordum ruhumu biraz da sen yor
Çünkü bence şimdi herkes gibisin
------------------------------------------------------------------------------
Ben Hayatta En Çok Babamı Sevdim
Hayatta ben en çok babamı sevdim
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
Hasret
Şu dumanlı doruklarda
Boz şahinler uçmaz gayrı
Gözelerden ağı çıkar
Alperenler içmez gayrı
Obam yurdum talan oldu
Destanlarım yalan oldu
Yollar birer yılan oldu
Kervanlarım geçmez gayrı
Hani mavi denizlerim
Üç kıtada nal izlerim
Kör mü oldu bu gözlerim
Çaşıtları seçmez gayrı
Dilaver Cebeci
--------------------------------------------------------------------
Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
Sevmek için güzele mi bakmalı?
Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?
Hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?
Özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
Hırsızlık; para, malmı çalmaktır?
Saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?
Solması için gülü dalından mı koparmalı?
Pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?
Öldürmek için silah, hançer mı olmalı?
Saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı?
Victor Hugo
Aşkım Kendin Ol sadece sen
Bir beyaz kagıt gibi ol, yada gôkyùzùnde, semada, arşında ùstùnde beyazbir melek gibi ol
Hiç işlenmemiş bir gùnah gibi ol dogmamış bir insan gibi dog bu acımasız dùnyaya
Dogki sen dùnya için deyil dùnya senin için dônsùn
Sôylenmemiş bir yalan gibi ol duşmesin dilinden dôkùlmesin kalbine tekbir hece
Ya ateş kadar kırmızı ol yansın seninle kalbindeki gôk kuşagı
veya bir su ol bırak bulsun kendi yatagını
Öyle bir tôvbe olki mabet diye kapansın melekler,acılsın arştan gônùl kapısı
Ve ôyle bir sevgi olki sevmek için sevilmeye muhtaç olma
bir taş olki parmaklıklar kur içine mùebbet ceza versevgiline
Öyle bir gôz yaşı olki herdamlası can olup cananı bulsun ona pınar olup onunla bogulsun
Öyle biri olki aşkım kendin olsun sadece sen
Victor Hugo
Söylesem Söyleyebilsem Ah Derdimi
söylesem ah söyleyebilsem derdimi
mehtap bir gecede açabilsem sana kalbimi
göreceksin seninle dolu
desem, diyebilsem ki seviyorum seni
çılgınca aşığım sana
ama demem, diyemem
çünkü aramızda dağlar, denizler
ve benim o kahrolası gururum var
bu böyle sürüp gidecek
sen, seni sevdiğimi bilmeyecek, öğrenmeyeceksin
ben her gece yıldızlara seni sevdiğimi söyleyeceğim
sana asla...
çünkü aramızda dağlar denizler
ve benim o kahrolası gururum var
Victor Hugo
GELİYORSA BAHAR ..
Geliyorsa Bahar
Gönderildiği içindir!
Gelinler gibi süsleniyorsa ağaçlar bembeyaz çiçekler ... Ve yeşeriyorsa
çimenler .. Kuşlar, engüzel şarkıları şakıyorsa dallarda.. Rengarenk desenlerin
süslediği minik kanatlarıyla uçuyorsa kelebekler ..
Ve çiçekler,etrafa tebessümler saçıyorsa.
Gözlerini henüz açmış bir kuzucuk neşeyle dolaşıyorsa bahçede...
İhtiyar bir kaplumbaha ağır adımlarla çıkarıyorsa yolun keyfini...
Gümüş rengi nehirler akıyorsa ...Ceylanlar oynaşıyorsa kenarlarında ...
Arılar, heyecanla başlamışsa bal gibi tatlı işlerine ...
ipekçe tüylü bir kedicik , kıştan kalmış kar birikintisine bakıyorsa ürkek ve şaşmış
Dinç taylar koşuşuyorsa uçsuz bucaksız ovalarda...
Sevimli civcivler , sabah kahvaltılarını atıştırıyorsa annnelerinin peşnde...
Bulutlar , yağmur yerine sevgi damlatıyorsa...
Güneş bir aydınlık gülümsemeyle doğuyorsa... Ve neşeyle kalkıyorsa çocuklar yataklarından...
Buram buram yeşilin kokusu sarmışsa etrafı ...Ve insanlar mutluysa ...
Seviniyorsa baharın gelişine ....Sevindikleri için değil sevildikleri içindir...
Çünkü,bahar gelmiyor : gönderiliyor !
Fidanları büyüten kırları yeşerten gönderiyor baharı ...
Kelebek desenleri çizicisi , kuş ötüşleri bestecisi yağmurlar yağdıran, nehiler coşturan , güneşi doğduran ..insanların yaratıcısı ve yaşatıcısı gönderiyor baharı...
Baharı,çiçekleri açtıran açtırıyor! ... Onun için bir bahar , bir çiçek kadar kolaydır...
Ve bir çiçek ,bir bahar kadar kıymetli!...
Efendim (Sultan-ı Nebî)
Kağıda dokunan kalemler seni yazınca hoştur
Senin olmadığın her zerre lüzumsuzdur, boştur
Sünnetine sarılanlar nede güzel bir kuldur
Sana aşık olan kalp ne yücedir efendim..
Senki af’lara vesile, şefaat edicisin
Dört kitabın yazdığı, müjdelenen Ahmet’sin
İlahi kelam ile cehaleti kaldıran
Hak’tan kurak gönüllere rahmetsin sen efendim..
İsminin tecellisi hasta gönüllere şifa
Varlığın nur’dur bütün zifiri karanlıklara
Rabbim meth etmişken seni yüce Kitapta
Hangi fani kelam layık olurki sana efendim..
Teninin kokusunu gülde arar bülbüller
Ayağının tozuna kurbandır tüm Müminler
Seni görmek uğruna canlarını verirler
Karen’li bir dost gibi özlüyoruz efendim..
Şükürler olsun Rabbimize, Seni bize gönderdi
Bütün Peygamberlerin imrendiği o ümmetinden eyledi
Hiç dinmedi özlemin, arz’dan arşa yükseldi
Aşkınla yanan kalplere tecelli et efendim..
Sen alemlere rahmet, ümmetine rehbersin
Yaradana Sevgili, Sultan-ı Peygambersin
Ey Ümmetine yetimleri korumayı emreden
Ahir zamanda bizi yetim bırakma efendim..
Mahşer günü insanlar birbirinden kaçarken
Cehennem tutuşturulup Hak Mizan kurulurken
Yüce Mevladan ümmetinin şefaatini isterken
Bu çiğ damlasınıda derya’ndan ayırma Sen efendim…
Ahmet KARAKAY
Beklenen
Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni
Gelme, artık neye yarar?
Necip Fazıl Kısakürek
Kardeşlik Türküsü
Bir kardeşlik türküsüdür bu,
Dizelerinde...
Buram buram dostluk tüten.
Kim neyin kavgasını yapar bilmem,
Şu riyakar geçici dünyada...
Hepimiz aynı yerden gelmedik mi?
Dostumuz mu var birbirimizden başka,
İşimiz mi var kardeş olmaktan başka.
Bir elin sesi vardır,akıldan biliriz,
Bin kardeşin alkış tufanı olur,
Gönülden hissederiz....
Düşene bir tekmede sen atacağına,
Gel kardeşim,kaldıralım onu,
Bozalım artık...
Şu madrabaz şeytanın oyununu.
Mevlana'nın,Yunus'un tek sevinci,
Değil miydi ki?
İnsan/dostluk/kardeşlik sevgisi.
Gel de hadi artık,kardeş olalım,
Yürek yüreğe verip....
Göğüs göğüse çarpışıp...
Hoşgörüsüz çölleri,
Sevgi vahaları yapalım...
Sorarım şimdi sana...
Gönül kapısından bir türlü giremeyen,
Kardeşlik nedir hiç bilmeyen...
Acaba nasıl geçecek,sırat köprüsünden?
Metin Çalışkan
BEN SENİN EN ÇOK - ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN
Ben senin en çok sesini sevdim
Buğulu çoğu zaman, taze bir ekmek gibi
Önce aşka çağıran,sonra dinlendiren
Bana her zaman dost, her zaman sevgili
Ben senin en çok ellerini sevdim
Bir pınar serinliğinde, küçücük ve ak pak
Nice güzellikler gördüm yeryüzünde
En güzeli bir sabah ellerinle uyanmak
Ben senin en çok gözlerini sevdim
Kâh çocukça mavi, kâh inadına yeşil
Aydınlıklar, esenlikler, mutluluklar
Hiç biri gözlerin kadar anlamlı değil
Ben senin en çok gülüşünü sevdim
Sevindiren, içimde umut çiçekleri açtıran
Unutturur bana birden acıları, güçlükleri
Dünyam aydınlanır sen güldüğün zaman
Ben senin en çok davranışlarını sevdim
Güçsüze merhametini, zalime direnişini
Haksızlıklar, zorbalıklar karşısında
Vahşi ve mağrur bir dişi kaplan kesilişini
Ben senin en çok sevgi dolu yüreğini sevdim
Tüm çocuklara kanat geren anneliğini
Nice sevgilerin bir pula satıldığı bir dünyada
Sensin, her şeyin üstünde tutan sevdiğini
Ben senin en çok bana yansımanı sevdim
Bende yeniden var olmanı, benimle bütünleşmeni
Mertliğini, yalansızlığını, dupduruluğunu sevdim
Ben seni sevdim, ben seni sevdim, ben seni...
Gurbet
Ne kadar anlatsam tükenmez, bitmez
Bu benim bağrımda yatan hasreti
Anlatmaya zaten takatim yetmez
On yıldır yakamdan tutan hasreti
Pençesi bagrımda dişi derinde
Söküp atar mıyım günün birinde?
Gurbetin upuzun gecelerinde
Beni yudum yudum yutan hasreti
Arif bu hasretin yoktur ilacı
Ana, baba, kardeş, bir yanda bacı
Birinin hasreti birinden acı
Amma en acısı vatan hasreti
Ozan Arif
------------------------------------------------------------
MANİLER
Dozer geliyor dozer
Çekilin sizi ezer
Benim sevduğum oğlan
Sinan Özen'e benzer
Yayladan mı geliyon
Sırtındaki yayuk mu?
Ben sağa ayakkabı verdüm
Ayağundaki çaruk mu?
Ambar altunda cecük
Bacakları küçücük
Benüm sevduğum oğlan
Dünyalarda biricük
Eriklerin çayırı
Yana eğer başını
Yarimin motoru var
Çıkamıyor bayırı
Su serptim serin olsun
Mezarım derin olsun
Dünyada alamazsam
Ahrette benim olsun
Kiremit üstünde gezersin
İnci boncuk dizersin
Kusura bakmayın ama
Sen hepsinden güzelsin
----------------------------------------------------------------
Hiç aksatma namazı
Dense de sana deli,
Aksatma kıl namazı!
Eğer değilsen ölü,
Aksatma kıl namazı!
Yap dinin gereğini!
Temizle yüreğini!
Dik dinin direğini!
Aksatma kıl namazı!
Önemli değil yaşın,
Secdeye varsın başın,
Ne yazın, ne de kışın,
Aksatma kıl namazı!
Rabbimizi zikreyle!
Her hâline şükreyle!
Ölümünü fikreyle!
Aksatma kıl namazı!
Gönlün namazda olsun!
Mahşerde yüzün gülsün!
Kabrinde ışık olsun!
Aksatma kıl namazı!
Amel et hak fermanla!
Alışırsın zamanla,
Can verirsin imanla,
Aksatma kıl namazı!
Bir gün çıka can dahi,
Yalnız kala ten dahi,
Derviş Yunus sen dahi,
Aksatma kıl namazı!
-------------------------------------------------------------
EY İNSAN!
Ölüm gelip dayansa kapına
Bilsen çıkamayacağını yarına
Ağlasanda sızlasanda boşuna
Kul hakkını düşün ey insan!…
Ölüm tekral zaman vermez
Giden günler geri gelmez
Anidir ölüm kimse bilmez
Günahını düşün et insan!…
Şimdiden al herkezden helallık
Yarının için olsun bir güvenlik
Ver yerine ne varsa emanetlik
Cehennem azabını düşün ey insan!…
Tövbe et bütün günahlarına
Belki güneş doğmaz yarına
Bilirmisin çıkacaksın sabaha
Ölümü unutma hep düşün ey insan!.
—
------------------------------------------------------------------------
Bizim yurdumuz
Bir olan gönüller buluşur orda,
Muhabbet membaı, bizim yurdumuz.
Nice güzelliğe kavuşur orda,
Nimetin kaynağı, bizim yurdumuz.
Nasibi olanlar, arar bulurlar,
Kendi evi gibi rahat kalırlar,
Çok ikram görürler, memnun olurlar,
Gönüller durağı, bizim yurdumuz.
Kuruluş gayesi gayet uludur,
Gönül dostlarının uğrak yoludur,
İçi dışı inci, mercan doludur,
Cevher ocağıdır, bizim yurdumuz.
İnciler toplanmış, hepsi bir yerde,
Her biri devadır ayrı bir derde.
Muhtaç etmez seni hiçbir namerde,
Şifa kaynağıdır, bizim yurdumuz.
İçimiz rahatlar, güler yüzümüz,
İdarecileri başta tacımız,
Gönül tabibidir Timur abimiz,
Kaya gibi durur bizim yurdumuz.
Tebessüm eksilmez, o gül yüzünden,
Kimseler incinmez onun sözünden,
Dikkatlidir bir şey kaçmaz gözünden,
Yaraya merhemdir, bizim yurdumuz.
Mümin Çetin abi yurda direktir,
Çalışan beyindir, atan yürektir,
İşte bize böyle yiğit gerektir,
Çetin iş başarır bizim yurdumuz.
Gelip gidenlerin ilk durak yeri,
Sözle anlatılmaz onun değeri,
Büyüklerin unutulmaz eseri,
Misafirperverdir bizim yurdumuz.
Sohbet eder, bakıp parlar gözleri.
Bir incidir unutulmaz sözleri,
Yol gösterir, aydınlatır bizleri
Hidayet yoludur, bizim yurdumuz.
Hayati abimiz, başka bir inci,
Sevip dinler onu yaşlısı genci,
Sohbetini bekler bütün öğrenci,
Sohbeti güzeldir bizim yurdumuz.
Nejdet abimizin ışığı sönmez,
Dünyalar verilse hizmetten dönmez,
İhlâs gemisinden başkaya binmez,
Sönmez bir ışıktır, bizim yurdumuz.
Bir başka yıldızdır, Mustafa Alkan!
Hizmet aşkı ile koşar durmadan.
Gece gündüz demez, hiç yorulmadan,
Hizmetlere koşar, bizim yurdumuz.
Bilcümle işlerin kaydı tutulur,
Olup bitenlerden, hesap sorulur,
Karapapak bu işlerle yorulur,
Hesabını bilir bizim yurdumuz.
Şaban Hoca bize kıldırır namaz,
Din ilminden bizi mahrum bırakmaz,
Nasibi olmayan yurttan tad almaz,
Kültür merkezidir bizim yurdumuz.
Okuma grubu kurdu abiler,
Mustafa Sarp abi emir dediler.
İlmihal’de; kaç kez sona geldiler!
İlim meclisidir bizim yurdumuz.
Ramazan Adak’la sevgi muhabbet,
Günün konusudur ederiz sohbet.
Sohbetle sırlara erilir elbet,
Sırlara vakıftır bizim yurdumuz.
Hasan Koç abiyi tanıtsam size,
Kur’an-ı kerimi öğretir bize.
Aksatmadan gelir derslerimize,
Tilavet yeridir bizim yurdumuz.
Tolga Gücük adlı yiğit bahadır,
Hizmet için her şeylere katlanır.
Lisan-ı hal ile çok şey anlatır,
Anlayana haldir bizim yurdumuz.
Gençler tertemizdir pırlanta kadar,
Hepsi de kültürlü, hepsi de dindar
İşte, bir numune Hüseyin Haydar,
Kutlu bir mekândır bizim yurdumuz.
Ara sıra piknik tertip edilir,
Sanki düğün gibi kıra gidilir.
Numan abi uçan köfte yedirir,
Ağızlarda tattır bizim yurdumuz.
Zeki Karaca - Ankara
-----------------------------------------------------------
Anne
Yıllarca ocak yaktın,
Su oldun bize aktın,
Dadıdan iyi baktın,
Hakkın ödenmez anne.
Üstün tuttun canından,
Çok kan verdin kanından,
Ayırmadın yanından,
Hakkın ödenmez anne.
Pişirdin aşımızı,
Kurtardın başımızı,
Sildin gözyaşımızı,
Hakkın ödenmez anne.
İyi terbiye ettin,
Suçumuzu affettin,
Bize ömür tükettin,
Hakkın ödenmez anne.
Ninnilerle avuttun,
Kucağında uyuttun,
Açlığını unuttun,
Hakkın ödenmez anne.
Gözetirdin haramı,
Düzeltirdin aramı,
Sardın nice yaramı,
Hakkın ödenmez anne
Hoca oldun, hem ana,
Çok minnettarım sana,
Helâl süt verdin bana,
Hakkın ödenmez anne.
Hoca der, başa taçtın,
Hep bize kucak açtın,
Sayısız nimet saçtın,
Hakkın ödenmez anne.
---------------------------------------------------------
Bulmuşum
Mağlup oldu kefere,
Kavuşuldu zafere,
Gitmem uzak sefere,
Dostu dostta bulmuşum.
Bilin artık ölüyüm,
Aşk bağının gülüyüm,
Hep öten bülbülüyüm,
O bahçeden gelmişim.
Ben zavallı bir kuldum,
Artık ben beni buldum,
Şimdi kalmadı korkum,
Korkudan kurtulmuşum.
Yunus gezme cihanı!
Veren alır bu canı,
Canımızın cananı,
Kimdir artık bilmişim.
------------------------------------------------------
Yücesin ya Resulallah
İnsanlığı karanlıktan,
Çıkarırsın biiznillâh,
Karanlığı aydınlatan,
Güneşsin ya Resulallah.
Sensiz ilim, sanat olmaz,
Medeniyet, hayat bulmaz,
Senin gülün, asla solmaz,
Mihenksin ya Resulallah.
Zulüm asrı Orta Çağ’dan,
Sensin güneş gibi doğan,
Âlemleri nura boğan,
Rehbersin ya Resulallah.
Bilinmez yerlere uçtun,
Kâinata ışık saçtın,
Aydınlık bir ufuk açtın,
Mehtâbsın ya Resulallah.
Bilgi çağı senden gelir,
Aydınlığı nûrun verir,
Kıymetini bilen bilir,
Habibsin ya Resulallah.
Uzay çağı, bilgisayar,
Nice modern vasıtalar,
Menşei hep Kur’anda var,
Rahmetsin ya Resulallah.
Önem verdin tecrübeye,
İlmi, fenni öğrenmeye,
Yol gösterdin ileriye,
Işıksın ya Resulallah.
Seni seven, bize yârdır,
Sensiz bize, dünya dardır,
Her şey senin için vardır,
Nimetsin ya Resulallah.
Senden aldı fikriyâtı,
İlmi, fenni ve sanatı,
Faydalandı Doğu, Batı,
Öndersin ya Resulallah.
Doğru çıktı ne dediysen,
On beş asır öncesinden,
Muhammedül eminsin sen,
Âdilsin ya Resulallah.
İyilikte, adâlette,
Cömertlikte, asâlette,
Merhamette, fazilette,
Örneksin ya Resulallah.
Her alanda zirvedesin,
Her an taze bir habersin,
Sen en büyük Peygambersin,
Kerimsin ya Resulallah.
Hâlis sevgi kaynağısın,
İlâhi aşk ummânısın,
Enbiyanın sultanısın,
Yücesin ya Resulallah.
Allah’tandır senin ilmin,
Mevhibedir, engin bilgin,
Güzel huyun, sabrın, hilmin,
Ümmisin ya Resulallah.
Dünyadaki güzellikler,
Teknikteki yenilikler,
Senden bütün iyilikler,
Zirvesin ya Resulallah.
Uyduk hain nefsimize,
Bak günahkâr hâlimize,
Şefaat et yarın bize!
Ümidsin ya Resulallah.
Sonsuz kudret sahibinden,
Her ne bilgi getirdiysen,
Hoca iman eder hemen,
Eminsin ya Resulallah.
Mekkeyle Medine arası yollar ,
Çizik çizik,hasret yarası yollar.
Vardığı her nokta yine başlangıç
Gitgide Allah a varası yollar.
--------------------------------------------------------------------
sen ve ben(gül sultana yazılmış manzum bir şiir) Mumsema Bir ok gibi gerilerek yaydan çıkan ben
Bendeki beni sende bulmaya geldim ben
Sevdiğim sensin, senin olmaya geldim ben
Gözyaşlarımı sende silmeye geldim ben
Şiirlerin basitliğine sığmazsın sen
O güzelliği satırlara verensin sen
Dünyevi değerlere değer katansın sen
Aşığa sevdiğini hissettirensin sen
Sevenler hep sağa sola yazar sen ve ben
Bende diyorum ey güzel nebi sen ve ben
Gözümden akacak olsa yaş hep sen ve ben
Bendeki beni sende bulmaya geldim ben
Sultanım,aşıkların kalbinde sensin sen
Sevdamsın benim, doyamıyorum sana ben
Ümmetinin kalbinde açan çiçeksin sen
Kovsan beni , yine diyeceğim.SEN VE BEN.
ABDULLAH MANSUR
Allahu Ekber
Gözlerim buğulu günah kesemde,
Rahmânsın Rahîmsin Allâhu Ekber!
Pişmanım ömrümü boş geçirsem de,
Tevvâbsın Allahım Allâhu Ekber!
Ruhum şahlanıyor cesedim yorgun,
Hâlıksın Bârisin Allâhu Ekber!
Beş vakit secdede Miracım her gün,
Hâmidsin Allahım Allâhu Ekber!
Adını anarım Azze ve Celle,
Meliksin Kuddûssün Allâhu Ekber!
Vuslatım düğündür gelir ecelle,
Kâbidsin Allahım Allâhu Ekber!
Hazırsın nazırsın her an her yerde,
Semîsin Basîrsin Allâhu Ekber!
Kapalı kalpgözüm günahtan perde,
Habîrsin Allahım Allâhu Ekber!
-----------------------------------------------------------
Dost
Dost vardır ekmek gibi
Acıkınca ararsın
Dost vardır akrep gibi
Sen ondan hep kaçarsın
Dost vardır ilaç gibi
Sen hep onu ararsın
Dost vardır
Yağmurla toprak gibi
Nasıl toprak kurumuş
Hasretse yağmura
Dost vardır öyle
Hasrettir dostuna
Dost vardır yakut gibi
Kullanıldıkça parlar
Dost vardır pamuk gibi
Kullanıldıkça yıpranır
Dost vardır ırmak gibi
Seyrine doyamazsın
Dost vardır ateş gibi
Dokunursan yanarsın
Dost vardır dolunay gibi
Geceni aydınlatır
Dost vardır güneş tutulması gibi
Gündüzünü karartır
Dost vardır'AZAD'gibi
Uzaktır ma yürekte
Dost vardır 'HASRET'gibi
Özlemle beklenilmekte
Sustum... Düşündüm...
Durgunlaştım...
En çok 'Hüzün'dü adım...
Ama; Elhamdülillah hiç Yalnız kalmadım...
Yöneldim, sesimi İşiten'e ve bir Ayet düştü
dilime...
“Ben kederimi ve hüznümü sadece Allah'a arz
ederim...
- Yusuf/86
-----------------------------------------------------------
Suhuf-u Şiir
Şiirlerin mimarı olmazdım mesela
Kaldırımları bir gelin gibi süslemezdi karlar
Gülümsemelerin,pencere önünde ki bir saksı gibi sıcak bakmazdı
Sen öyle bakmasaydın
Şehirler,şairler,çocuklar
Özlem sızısını anlatamazdı bana
Merhem diye bakışlarını sarmazdım yarama
Sen öyle bakmasaydın
-Yusuf Usuğ
-------------------------------------------------------
Hasret-
Seni çok,çok seviyorum
Ayrıldım gülemiyorum
Sensizliği çekemiyorum
Bitsin artık bu hasret
Hasret,artık çekilmiyorsun
Hasret,bitip tükenmiyorsun
Hasret,ağlatıp güldürmüyorsun
Hasret,yok olasın hasret
Her gün ağlar gözlerim
Titrek çıkar sözlerim
Uzanmıyorki ellerim
Hasretlik zor sevgilim
Hasret,artık çekilmiyorsun
Hasret.bitip tükenmiyorsun
Hasret,ağlatıp güldürmüyorsun
Hasret,kör olasın hasret
Hasretlik yaktı bizi
Soldurdu güllerimizi
Mahvetti gençliğimizi
Biti ver artık hasret
Hasret,artık çekilmiyorsun
Hasret,bitip tükenmiyorsun
Hasret,ağlatıp güldürmüyorsun
Hasret,ismin batsın hasret
-----------------------------------------------------------
Sen Yoksun
SENSİZLİĞİN SABAHINDAYIM ŞİMDİ
HER YER SENSİZ
HER YER KARANLIK
SANKİ HİÇ GÜN DOĞMAMIŞ ÜZERİME
HİÇ DOĞMAMIŞ GÜNEŞ
YÜREĞİM SUSKUN
YÜREĞİM ÇARESİZ AĞLIYOR BENDEKİ SENSİZLİĞE
SENSİZLİĞİN SABAHINDAYIM ŞİMDİ
SENDEN GERİYE HASRETLER KALIYOR
SONU KALMAYAN HÜLYALAR
BİR TÜRLÜ BİTMEYEN GECE
BİR TÜRLÜ BİTMEYEN YOL
HEP GÜN BATIMLARI
HEP KARANLIKLAR
SENSİZLİĞİN SABAHINDAYIM ŞİMDİ
BİR BOŞLUK VAR YÜREĞİMDE SEN YOKSUN DİYE...
------------------------------------------------------------------------
Dudaklarımda yaşayamadığım
çocukluğumun, gençliğimin şiiri
Dört yanım hüsran
Dört yanım yalan
Dört yanım hüzün
Dört yanım isyan!
Sen beni yokluğuyla delirten
varlığıyla yolumu yolundan çeviren
Sevdasıyla beni bir dağ gibi deviren kadın
Bundan böyle senden sorulsun günahlarım
Sende bütün sorularım
Sende bütün cevaplarım
Adam olmuşsam senden
Katil olursam senden
Ben çoktan vazgeçtim kendimden
Ama senden
Asla kadınım
ASLA! ...
ıstemem sevgili yüzüme gülme
Eğer ki sonunda ağlatacaksan
ıstemem sevgilim ümitler verme
Sonunda dünyamı karartacaksan
Ben aşkı ölümsüz bilenlerdenim
Bir ömür boyunca sevenlerdenim
Ellerin ellerime değmesin derim
Eğer ki sonunda bırakacaksan
Gönüle vurulmaz asla bir kilit
Seveni öldürür kırılan ümit
Sevgilim yanıma yaklaşmadan git
Eğer ki sonunda ayrılacaksa
----------------------------------------------------------------
HELÂL ET ANNE
Kime sorsam hakkı ödenmez diyor.
Anne kıymetini herkes biliyor.
Annesini seven hep gözyaşı siliyor.
Yavruna hakkını helâl et anne.
Sade beni büyütmekle kalmadın,
Benim için dünya zevki almadın.
Ben uyurken sen uykuya dalmadın,
Uykusuz geceni helâl et anne.
Benim okumamı her an isterdin,
Ben öleyim yavrum yetişsin derdin.
Benim için hep dualar ederdin.
Duaları bari helâl et anne.
Annemin yolundan dönemem geri,
Kalbimde ayırdım en güzel yeri.
Yukarda saydığım bütün hakları.
Yalvarırım sana helâl et anne.
Ali Sincer
Şems-i Tebrizi & Mevlana Hz.
Ne zaman vuslat Ey Yar!
Can bitap düştü,saçlarıma hazan düştü...
Sevdama köz düştü...
Lime lime etti bu hasret beni...
İlmek ilmek cana dokudum da seni, gönül gözüme hayranlık düştü...
Özlem iklimlerinden dergahına sesleniştir bu, ahı feryada karışmış bir kıtmirin yanmasıdır...
Gel ne olur bir gün çıkıp gel alev almadan ruhum...
Canı dişinde,özü közünde bir ağlayıştır bu...
Kâlin Hâle serzenişi,Mecnunun leylaya vurgunluğu. Gel ateşe su(uuu)…
Hz. Mevlana
--------------------------------------------------------------
ÖMÜR DEDİĞİN
Ömür su gibi akıp , gidiyor .
Yaşayacaklarını yaşayamayacağın kadar ,
Ya da yaşadıklarını hatırlayamayacağın kadar ,
Çok çabuk geçiyor zaman .
Kayıp giden ömrünü ellerinle tutasın geliyor .
Kelimelerle anlatamayacağın kadar ,
Ya da anlatmaya kelime bulamayacağın kadar ,
Hızlıca akıp gidiyor zaman .
Daha dün gibi hatırlıyorsun çocukluğunu ,
Oysa aradan yıllar geçmiş .
Ne doğum günleri ne yıldönümleri yaşamışsın
Ve hepsini dün gibi hatırlıyorsun .
İlk sevgili telaşını , öğrencilik yıllarını ve nicelerini ...
Bu koskoca hayatı bir düne sığdırıyorsun ;
İşte o zaman anlıyorsun zamanın nasıl geçtiğini .
Yaşayarak öğreniyorsun tek gerçeğin zaman olduğunu ,
Zamanın içindeki hayatın yalan olduğunu ,
Bizi biz yapanın geçmişteki anılar olduğunu ,
Aslında bugünün ; dünün külleri olduğunu ...
Hepsini ama hepsini zaman geçtikçe anlıyorsun .
Ne güzeld de demiş şair :
' Yaş otuzbeş yolun yarısı eder. ' diye .
Yıllar geçtikçe bakıyorsun geriye ,
Yaşadığın , sonu olan bir hikaye .
Koşuyorsun hayallerinin peşinden senelerce ,
Sonra yorulup pes ediyorsun ;
Zaman beni yordu , diye ...
Ömür dediğin nedir ki ?
Bize verilmiş sonlu bir hayat ;
Okunuşu kolay ama yaşayışı zor .
Dedim yaa hani en başta :
Ömür su gibi akıp , gidiyor .
Yaşayacaklarını yaşayamayacağın kadar ,
Ya da yaşadıklarını hatırlayamayacağın kadar ,
Çok çabuk geçiyor zaman .
Ömrün bir kum tanesi gibi azalırken ;
Yaşamın değerini bil çok geç olmadan .
------------------------------------------------------------
Hüzünler, SIKINTILAR
KIRMIZI IŞIK'ta Dursa...
Umutlar, Hayaller ,
SABIRSIZLIKLA SARI'da Beklese...
Ve Candan Sevdiklerimiz
YEŞİL'de ÇIKIP Gelse...
Ne Güzel Olurdu ,
HAYATIN TRAFİĞİ...
Günün en güzel saatleridir, gün batımı. ..
Hüzünlüdür gün batımları... Ama iyi de hissettirir...
Yeniden hatırlatır insana, her şeyin bir sonu olduğu ve
her sonun da aslında yeni bir başlangıca gebe olduğunu.
-----------------------------------------------------------------------
ANNE
Bir günümüz bile sensiz geçmezken
Şimdi mezarına hasretiz anne…
Issız bir mezarlık, kimsesiz bir yer
Gölgesinde ulu, loş bir mâbedin
Bir yığın toprakla bir parça mermer
Sırrıyla haşr olmuş orda ebedin.
Bir yığın toprakla bir parça mermer,
Üstünde yazılı yaşınla, adın;
Baş ucunda matem renkli serviler
Hüznüyle titreşir sanki hayatın.
Seni gömdük anne yıllarca evvel
Göz yaşlarımızla bu ıssız yere
Kimsesiz bir akşam ziyaya bedel
Matem dağıtırken hasta kalblere.
Kimsesiz bir akşam, ezelden yorgun
Hüznüyle erirken Dicle de sessiz,
Öksüzlük denilen acıyla vurgun
Bir başka ölüydük bu toprakta biz
---------------------------------------------------------------
Son Mektup
Senden mektup aldım dün akşamüstü
Postacı kapının altından atmış
Ellerin titremiş yazından belli
Bu bana yazdığın son mektubunmuşGeçen günlerimiz hep hatırımda
Acılar zamanla unutulurmuş
Özür dilemişsin son satırında
Bu bana yazdığın son mektubunmuş
Benden ayrılmaya karar vermişsin
Bütün resimleri gönder demişsin
Seni sevdiğimi düşünmemişsin
Bu bana yazdığın son mektubunmuş
---------------------------------------------------------------
Elveda Deme Bana
Yeri yurdu kaybeder çıkarsın dağlara
Saatler sene olur beklersin yollarda
Matemle boğulursun kahır deryasında
Sakın düşünmeden elveda deme bana
Sabır taşına döner büsbütün bedenin
Resimlerimi tutamaz titrer ellerin
Gece gündüz ağlamaktan kurur gözlerin
Sakın düşünmeden elveda deme bana
Yaşadığımız her mutluluğu ararsın
Güne elemle yatar elemle kalkarsın
Gözün kimseyi görmez beni sayıklarsın
Sakın düşünmeden elveda deme bana
Ayrılık bir ateştir sarar tüm bedeni
Duygular alev olup yakar can evini
Gözündeki yaş söndüremez ateşini
Sakın düşünmeden elveda deme bana
Gün Doğmuyor Her gecenin bir sabahı oluyor
Şu koskoca dünya bile karanlıkta kalmıyor
Bugün yeni bir gün diyerek hayat başlıyor
Oysa benim gönlume neden gün doğmuyor
Bakınca gök yüzüne gökler ağlıyor
Sevenler ayrılınca gönül yas bağlıyor
Yarınlarda umut var diye yaşam başlıyor
Oysa benim gönlume neden gün doğmuyor
Güneş yakıp kavursa bile bedenim üşüyor
Aklımdan çıkarsam da olanları yüreğim kanıyor
Bilmem ki bu insanlar neden böyle yapıyor
Hayat hep vuruyor bana, gönlüme gün doğmuyor
DOSTLUK ;
Bazen aynı dala tutunmaktır
Bazen de aynı yüreği paylaşmaktır.
DOSTLUK;
Hissedebilmektir duyguları
Almaktır acıları sessizce yük olmadan
DOSTLUK;
Bazen de ağlamaktır özlem duyarak..
Affedebilmektir hataları kin duymadan..
DOSTLUK ;
Yürekte taşımaktır,
Unutmamaktır yıllar geçse de
DOSTLUK;
Yolların değil, kalplerin birleşmesidir
BİRLİKTE YAŞAMAKTIR YANINDA OLMADAN...!
---------------------------------------------------------------------
SENİ SEVMEK
Seni sevmek diye buna derim ben Sensiz sabahlara ermek
Gülmek; Seninleyken gülmek. Sensiz ne ağlamak ne de ölmek
Seni sevmek diye buna derim ben Sevdan kucağımda üç günlük bebek
Seni sevmek yaşamak demek Seni sevmek; Yanımdan geçerken kuru bir merhabayla
Başımı öne eğmek Korkum; Senden aşk dilemek Sevdamı bilmeyip yanımdan geçip giderken Dönüp, rüzgarda uçuşan sarı saçlarını Uzun uzun izlemek
Seni sevmek diye buna derim ben Her yeni gün, yeni bir yangın
Her yeni gün yeni bir vurgun yerim Seni sevmek diye buna derim ben Güzel gözlerin ömre ömür katar Bunu bir tek ben bilirim Sen bu deli aşka kulak asma
Olsun, Ben sensiz gecelerde ölür ölür dirilirim Her sabah sevginle hayata sarılır
Ve her sensiz akşamın sonunda yıkılır giderim.....
-----------------------------------------------------------------
Ayrılık işte.. Abartmaya gerek yok..
Kısa bir süreliğine Ölür gibi olursun..-
Sonra yavaş yavaş dirilirsin..
Ama Aklın ve kalbin hep onda.. hep arafta kalır..
Hepsi bu işte...
Bi kaç gün ; ay; yıl; belki de ömür..
kendine gelemezsin..
yüzün güler. ama Kalbin ağlar..
Bedenin dinç görünür ama Ruh'un yaşlanır..
hep tezatlıklar hep zıtlıklar içinde olursun...
Sonra aradan zaman geçer..
biri daha çıkar karşına..
hah işte bu !! dersin..
Sonra onada alışırsın..
Seni seviyorumlar..
Ölüyorumlar..
Bitiyorumlar...
Derken..
Bide bakarsın O'da bitmiş...
yani azizim ..
biri ''Seni Çok seviyorum ; Sana Ölüyorum'' derse..
Ardına bakma Kaç...
Çünkü bu gerçek değildir..
Kimse kimse için ölmez. ve O kelimeyi kullanan YALAN söylüyordur.
bir süre sonra oda gidecektir..
Ve her şey sil baştan ; başa alınır..
Tekrar kısa bir süreliğine ölmeler..
sonra yavaş yavaş dirilmeler...
vs .. vs...
Kısır bir Döngü vesselam...
İyisimi ..
Söyle Anne'ye Baba'ya Eşe dosta Akarabaya ..
helal süt emmiş birini bulup görücü usulu evlenmeye bak...
Ne gerek var Olmayan Bir hayalin (AŞK) peşinden dört nala koşmaya..
Evlen Eşine aşık ol...
Rabbine Aşık Ol...
Aslonana Aşık ol....
Neyse Azizim..
Susayım artık ...
Öyle işte.. İşte Öle diyorum vuslatım Bu söz Sandır Bilesin evlatcığım Vesselam Yiğidi öldür Hakını Yeme vesselam
-----------------------------------------------------------
CANEM
Seninle hayatı tatmak istedim
Bu talih bendeyken olmadı CANEM
Sevgini,neşeni görmek istedim
Kaderim izin vermedi CANEM
Dedimi derdine ortak eyledim
Uğruna yollara şarkı söyledim.
Mutluluk uzaktı yakın eyledim,
Kaderim izin vermedi CANEM
Bir garip kuş olmak istedim,
Bu sensiz diyardan kaçmak istedim,
Dereydim çağlayıp coşmak istedim,
Kaderim izin vermedi CANEM
(OLMSIN BE CANEM MUTLU OL YETER)
------------------------------------------------------------------
Allahu Ekber
Allahu Ekber
Gözlerim buğulu günah kesemde,
Rahmânsın Rahîmsin Allâhu Ekber!
Pişmanım ömrümü boş geçirsem de,
Tevvâbsın Allahım Allâhu Ekber!
Ruhum şahlanıyor cesedim yorgun,
Hâlıksın Bârisin Allâhu Ekber!
Beş vakit secdede Miracım her gün,
Hâmidsin Allahım Allâhu Ekber!
Adını anarım Azze ve Celle,
Meliksin Kuddûssün Allâhu Ekber!
Vuslatım düğündür gelir ecelle,
Kâbidsin Allahım Allâhu Ekber!
Hazırsın nazırsın her an her yerde,
Semîsin Basîrsin Allâhu Ekber!
Kapalı kalpgözüm günahtan perde,
Habîrsin Allahım Allâhu Ekber!
Aşkınla yak beni Şevval ayında,
Celîlsin Kerîmsin Allâhu Ekber!
Cesedim yıkansın hurma dalında,
Kâdirsin Allahım Allâhu Ekber!
Affedicisin Sen affı Seversin
Berrusun Hâdîsin Allâhu Ekber!
Hak yolunda ruhum Hakka canversin,
Şekûrsun Allahım Allâhu Ekber!
İstikbal pek vahim acı kulunu,
Râufsun Vehhâbsın Allâhu Ekber!
Nakşeyle banada Yunus yolunu,
Râfisin Allahım Allâhu Ekber!
Ürperir gözyaşım bekliyor sırat,
Kahhârsın Kâbitsin Allâhu Ekber!
Ya Allah Ya Fettâh senden mağfiret
Halîmsin Allahım Allâhu Ekber!
Beşikten mezara vuslata yoldur,
Evvelsin Âhirsin Allâhu Ekber!
Şahadetle Ya Rab! Ömer’i öldür,
Mücîbsin Allahım Allâhu Ekber!
------------------------------------------------------------
Şad Olup Gülmedim
Şad Olup Gülmedim
Şad olup gülmedim
Eller içinde
Benim gülüm soldu
Güller içinde
Bir bahtı karayım
Kullar içinde
Gitti benim nazlı
Yarim gelmedi
Gurbete gidende
Dönmez diyorlar
Akar gözyaşların
Dinmez diyorlar
Sevenler murada
Ermez diyorlar
Gitti benim nazlı
Yarim gelmedi
Neşet ERTAŞ
-------------------------------------------------------
Başaklar Erdemle Eğilir-
Her insanın ay gibi karanlık bir sinesi,
Henüz öğrenmediği bir hayat dersi vardır.
İnsan dilinde saklı, kader dilin ucunda
Düşlerle harelenen gönül bahçesi bir de…
Hedefsiz bir gemiye hangi rüzgâr yön verir?
Talih kuşu da konmaz, yatırımsız hayale.
Hayat, mücadeleyle resmedilen tuvalde,
Zafer, ufak adımla başlayan seferdedir.
Acıyı tadanların şefkatle açar kalbi,
Olgunlaşan başaklar erdemle eğilirler.
Her mum, yanan bir mumun ateşiyle tutuşur.
Bengisuyla yıkanır sevgiyle dirilenler.
Kin ekilen tarlanın güzünde olmaz hasat,
Bahar kışı tanımaz, yeşermez taş bahara
Oysa: kral ve yoksul acıkır bir iştahla
Aynı kutuya girer sonunda piyon şahla.
Bilgeler ve bulutlar vermek için alırlar.
Ölüm yaymaz kahraman, ölüme meydan okur.
Ki onda hayat bulur öldürmeye gelenler.
Kaval bile parmaklar okşayınca şad olur.
Her yas da üç gün sürer, her düş, her mükemmel de…
Gönül sarayı yalnız sevgi ile açılır,
Otlar üç günde büyür, bir gül ahir zamanda.
Kalbini bir sera yap, gül yetiştir koynunda.
Susuz su aradıkça, su da susuzu arar;
Sürekli düş görenin gerçekleşir rüyası,
Susamadan kuyu kaz, sevgi ile silahlan
Şair, zaman kaydına bağlan artık ne olur!
Mehmet Taştan
------------------------------------------------------------
Cengiz Çağlayan
Bir Gün Anlarsın
Birgün anlarsın aslında herşeyin boş olduğunu
Şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin
Gün gelir de sesini bir kerecik duymak için
Vurursun başını soğuk taş duvarlara
Büyür gitgide incinmişliğin, kırılmışlığın
Duyarsın ta derinden acısını çaresiz kalmışlığın
Sevmek neymiş birgün anlarsın
Birgün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin
Niçin yaratıldığını
Bu iğrenç dünyaya neden geldiğini
Uzun uzun seyredersin de aynalarda güzelliğini
Boşuna geçip giden yıllarına yanarsın
Dolar gözlerin için burkulur
Sevmek neymiş birgün anlarsın
Birgün anlarsın sevilen dudakların
Sevilen gözlerin erişilmezliğini
O hiç beklenmeyen saat geldi mi
Düşer saçların önüne ama bembeyaz
Uzanır gökyüzüne ellerin
Ama çaresiz, ama yorgun, ama bitkin
Bir zaman geçmiş günlerin uykusuna dalarsın
Sonra dizilir birbiri ardınca gerçekler acı
Sevmek neymiş birgün anlarsın
Birgün anlarsın hayal kurmayı
Beklemeyi
Ümit etmeyi
Bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir
Bütün vücudunu saran o korkunç geceyi
Lanet edersin yaşadığına
Maziden ne kalmışsa yırtar atarsın
Zaman bir çiçek gibi büyür kabrimde kendiliğinden
Bir gün seni sevdiğimi anlarsın
--------------------------------------------------------------
Allah İçin Sevgi
Allah sevgisiyle yaşar âlemler,
Kuşaktan kuşağa süren sevgidir.
Hubbu fillah için yazar kalemler,
Hakkı öven, zulmü yeren sevgidir.
Çalışır geceyi gündüze katar,
İmanlı kalblerde korkusuz yatar,
Düşkünün elinden şefkatle tutar,
Mazlumlara kanat geren sevgidir.
Bu aşkı ilahi, solmayan renktir,
Kine, buğza karşı yapılan cenktir,
Ölçüde, tartıda eşsiz ahenktir,
Gönüllere cila vuran sevgidir.
Sevgidir her şeyin asıl mayası,
Kudrettendir silinmeyen boyası,
İyinin kötünün birer aynası,
Uzak hedefleri gören sevgidir.
Sevgidir âşığa çile çektiren,
Bağ bahçe kurduran, fidan diktiren,
Şanlı fetih için toplar döktüren,
Düşmanları yere seren sevgidir.
Irmakların akışında sevgi var,
Annelerin bakışında sevgi var,
Kaşlarını yıkışında sevgi var,
Bebeği beşiğe koyan sevgidir.
Sevgidir yol yapan, pınar akıtan,
Kadına erkeğe ilim okutan,
Nakışlar işleten, halı dokutan,
Hedefe sabırla varan sevgidir.
Sevgidir şaire şiir yazdıran,
Kelimeyi inci gibi dizdiren,
Hak aşkıyla diyar diyar gezdiren,
Her zaman ayakta duran sevgidir.
Sevgidir Mecnunu çöle düşüren,
Sevgidir Leyla yı dile düşüren,
Aşk ateşi ile ciğer pişiren,
Destanlara konu olan sevgidir.
Züleyha ya hırsla gömlek yırttıran,
Hazret-i Yusuf u hapse attıran,
Babasına nice acı tattıran,
Dilden dile sürüp giden sevgidir.
Sevgidir Ferhat'a dağı deldiren,
Şehitliğe koşan, düşman öldüren,
Haksızlara haklarını bildiren,
Adalet ağını ören sevgidir.
Cömerdin de bağışında sevgi var,
Yağmurun da yağışında sevgi var,
Güneşin de doğuşunda sevgi var,
Kâinata hayat veren sevgidir.
Sevgi candır, öğren işin özünü,
İyi dinle âlimlerin sözünü,
Takip eyle sevenlerin izini,
Yaralıya merhem süren sevgidir.
YüRüYeCeKSiN…
Sen yürüyeceksin…
Sen ağlayacaksın,belki horlanacaksın, belki dışlanacaksın ama, sen yürüyeceksin..
Kimi zaman nefsin karşına çıkacak,kimi zaman çevren, kimi zaman ailen, kimi zaman gücü elinde tutanlar.. Ama sen yürüyeceksin…
Belki anlamak istemeyecekler seni… Belki anlamazlıktan gelecekler… Belki gülecekler, belki küçümseyecekler ama, sen ’a dayanacak ve yürüyeceksin…
Belki güvendiğin dağlara kar yağacak, belki belki tuttuğun dallar kopuverecek ama sen Rabbine güvenip yürüyeceksin…
Belki sürüleceksin, belki taşlanacaksın,belki dışlancaksın, belki yalnız bırakılacaksın ama sen Rabbinin birlikteliğini bilip yürüyeceksin…
Kimi zaman düşeceksin,kimi zaman çelme atacaklar ayağına, kimi zaman set çekecekler,yorulacaksın kimi zaman fakat, yoluyun yüceliğini bilecek, bismillah diyecek ve yürüyeceksin.
Kırılacaksın belki, kıracaklar kimi zaman seni,için belki kan ağlayacak ama sen hasbiyALLAH diyecek ve yürüyeceksin.
Duranlar olacak, yolu terk edenler, belki yoldan çıkanlar, belki yolda saraylar yapanlar, belki geri dönenler ama sen yürüyeceksin.
Ağlayacaksın belki, belki ağlatacaklar seni ama sen gözyaşını azığın yapıp yürüyeceksin.
Belki kıymetin bilinmeyecek, belki kadir kıymet bilmezler kıymet bilmeyecek, belki halin sorulmayacak, belki vefasızlar seni unutacak ama, sen ev vefalı dostun yolunda yürüyeceksin.
Eğilenler olacak, belki yolu satanlar ama, sen dimdik yürüyeceksin.
Yolda yalnızım sanma, yürüdüğün yollu sakın başa kakma bil ki bu yolun yolcularının dostu ’tır…
Bismillah de, hasbiyALLAH de ve yürümene devam et… Elbette ulaştırılacaksın varılması gereken yere bir gün…
Deniz Taşı
Gidiyorum iste çekmeye sensizligi
bir gül bile veremeden sana.
doyasıya tutamadan ellerini
bir kez olsun bakmadan gözlerinin içine
bir kez olsun sarılmadan doyasıya gidiyorum.
elimde bir deniz tası
beynimin tüm yoları seninle kaplı
kalbim esirin olmus ama;
otobüsün penceresinde benimlesin aslında.
ve ben ilk defa aglayarak gülümsüyorum
yoksun artık yanımda ama
kanımda dolasıyorsun
tüm vücudumu aslında…
seni sensiz yasamaya gidiyorum Ankara’ya
sen olmayacaksın ama
ben yalnız seninle konusacagım
bir ihtimalle çıktıgım bu yolda
ömür tüketmeye razıyım.
yasamayan bilmez bu duyguyu
için kaynar durduramazsın,
gözyaslarının hepsi birden çıkmıstır yola
ama kaza yaparlar yarı yolda.
yani güzelim aglayamazsın
içine akıtırsın tüm kahırlarını
ve içli bir of ‘tan baskasi gelmez elinden…
iste gülüm;
sensiz gelen ilk günün günesi,
tıpkı gözlerindeki ısık gibi.
yan tarafımda annesinin kucagında
bir bebek var daha ayında.
inanir mısın;
en fazla senin kadar masum bakabiliyor.
herkes uyuyor yar otobüste
bebek bana
ben bebege bakıyorum
ve ben;
sabahın otobüse gelmesiyle
anlıyorum ki sana asık oluyorum…
Atalay DEMİRCİ
Sözün Acıydı
Sözün acıydı, yolun dolambaçlı...
Yedi uzun yıl geçerek
Yedi yıl dolaştın durdun...
İçimden bir his şöyle diyor:
Ayrıl arkadaşlarından istasyonda
Sabahleyin git kente
İliklenmiş ceketinle
Bir dam ara
Ve bir arkadaşın çalarsa kapını
Aç! Haaa...Açma...
Yine de ört hislerini
Rastlarsan ana babana
İstanbul'da ya da başka bir yerde
Yürü git yabancı gibi
Yok ol köşede
Tanıma!
Sana armağanları olan şapkayla gizle yüzünü
Göster! Aaah! Gösterme, gösterme yüzünü
Yine de gizle, ört hislerini
İşte burada ye şu eti, çekinme
Git rastgele bir eve yağmur yağınca
Otur bir sandalyeye
Ama çok kalma
Şapkanı da unutma
Söylüyorum sana
Ört hislerini
Ne söylediysen bir daha söyleme
Düşüncelerini bir başkasında bulursan tanıma
Kimseye imzanı ya da resmini vermemişsen
Kimsenin yanında bullunmamış ve kimseyle konuşmamışsan
Nasıl yakalayabişlirler seni
Ört hislerini...
Dikkat! Ölümü düşündüğünde
Mezar taşın olmasın yattığın yeri belirten
Üzerinde bir yazıyla seni eleveren
Ölüm tarihiyle seni açığa çıkaran
Bir kez daha, son bir kez daha
Ört hislerini...
Sevdiğim söylüyor bensiz olamayacağını
Bu yüzden kendime dikkat ediyorum
Yolda yürürken önüme bakıyorum
Ve korkuyorum her yağmur damlasından
Sanki beni ezeceklermiş gibi...
Sen yine de bana bakma
Ne giydiğini yaz bana
Sıcak tutuyor mu?
Uyuduğun yeri yaz bana
Yumuşak mı?
Nasıl göründüğünü yaz bana
Yüzün aynı mı?
Sorulardır sana bütün verebildiğim
Ve gelen yanıtları kabullenmeliyim
Yorgunsan uzatamam elimi
Ya da açsan besleyemem
Sanki bu dünyada hiç yokmuşum
Unutmuşum gibi seni...
Sözün acıydı, yolun dolambaçlı...
Yedi uzun yıl geçerek
Yedi yıl dolaştın durdun...
Dursun Ali Erzincanlı
Adı Bende Saklı
Bölünür sancıyla uykular
Sığınak değil en kuytular
Gökte ay öndört ben dolunay
Son hatıramı sinene sar
Bu kadarına razıyım yar
Uzak diyarlarda evli barklı
Mutluluk en çok onun hakkı
Bu yorgun kırık dökük hikayenin de
Adı bende saklı
Uzak diyarlarda evli barklı
Mutluluk en çok onun hakkı
Bu yorgun kırık dökük hikayenin de
Adı bende saklı
Dalda muhabbette kumrular
Bana ayrılığı sordular
Dedim afet, yangın, dedim kar
Dedim adet aşkı vururlar
Dedim adet aşkı vururlar
Uzak diyarlarda evli barklı
Mutluluk en çok onun hakkı
Bu yorgun kırık dökük hikayenin de
Adı bende saklı
Uzak diyarlarda evli barklı
Mutluluk en çok onun hakkı
Bu yorgun kırık dökük hikayenin de
Adı bende saklı
Kurşun-i Sözler
Kelimelerin anlatamayacağı kadar, hasretim sana..
Kurşunların vuramayacağı kadar, vurgunum sana..
Ne sevdamı anlatacak bir kelime nede aşkımı vuracak bir silah buldum..
Sadece yüreğimde, zindana atılmış bir hasret..
Vede senin aşkınla yanan, bir kıvılcım buldum..
Ya bu hasret, firar eder..
Yada bu kıvılcım, yüreğimi yakar kül eder.. ( Kurşun )
Sessiz Çığlıklar
Affedemeyeceğim insanlar var bundan sonra!
Ne olursa olsun görmek istemediklerim hayatımda!
Ve baş başa kalması gerekenler; unutamadığım hatalarıyla!
Affetmek erdemse de önemli bundan sonra
Bir erdem de eksik oluversin hayatımda(!)
Yaptıkları onca çirkinliğe rağmen hala insanım diye gezenler varken ortalarda; sanmıyorum bir eksik çok şey eksiltmez varlığımda(!)
Ne masal kahramanıyım ne polyanna, çok kırıldım anlatabilmek keşke mümkün olsa!
Ne hoşgörülü olmak istiyorum, ne eyvallah etmek yapılanlara
İçimde yer kalmamışken içime ata ata ve korkuyorum bir nefeslik yer kalmayacak sonra!
İçim bu kadar doluyken başkalarının artıklarıyla!
Kimi nasıl affedip sığdırayım; nefesim bile kalmışken ayakta!
Öyle izler var ki sırtımda; ağırlığının altında kamburlaştığım varlığıyla!
Öyle sözler ki hala kulaklarımda hiç bir zaman kaybolup gitmeyen boşlukta!
Kırıklarımdan geçtim önemli değil ama hala kanatıyorlar dokununca!
Pardon duyamadım; affetmek mi demiştiniz bana?
Affetmek nedir yenilir içilir mi acaba?
Bedirhan Gökçe
Bir güler yüz isterim senden
Bir tatlı dil, hastayken.
Derdim ne olursa olsun
Sen tebessüm et bana,
Tebessümün ilaçtır
Ben derdimle yastayken... (B.Gökçe)
Suhuf-u Şiir
Bekliyor İnsan…
Dışarıda yağmur var, aklımda sen. Saniyeler dakikalar saatler derken özlem daha çok hüzün bırakıyor ve daha çok sigara içmeme sebep oluyordu. Mevsimlerden bahardı ve serçeler her zamanki gibi serenat yapıyorlardı birbirlerine. Aklıma, kalbime, sen geliyordun ve çıkmıyordun tek bildiğim şey çok özlemiştim özlüyordum ve özleyecektim ama ağlamayacaktım.
İnsan bekliyor; sarılmayı, saçlarını koklamayı, ellerinden tutmayı, gözlerine bakmayı, bir bardak çay içmeyi ya da aynı şarkıyı dinlemeyi. Bekliyor insan işte bekleye bekleye, beklemeye daha çok alışıyor ve bekledikçe beklenileni daha çok özlüyor sanki. Mesela bir bardak çay, bir iki ölçü tebessüm dünyaya bedel oluyor. İnsan mesela sırılsıklam ıslanmayı bekliyor serin bir haziran akşamında.
Ya da aynı yıldıza şarkılar söylemeyi bekliyor.
Ve sanırım insan bekledikçe ve özledikçe daha çok anlıyor, sevgiliyle yenilen bir parça ekmeğin dünya mutfaklarından daha lezzetli olduğunu. Bende bekliyorum. Sırılsıklam ıslanmak için, yıldızlara şarkılar söylemek, bir bardak çay için, iki ölçü tebessümünde kaybolmak için. Ya da bir parça ekmek ve soğanı paylaşmak için. Hadi sen gel bekliyorum, soğanı ben kırarım sevgili…
Eskiden oturduğun o mahalle var ya orayı özlersin.
Çocukluğunu özlersin.
Senden gidenleri özlersin.
Ölen yakınlarını özlersin.
‘Artık işime yaramaz’ deyip de çöpe attığın,
Ya da birisine verdiğin oyuncaklarını özlersin.
Geride bıraktığın insanları özlersin.
En kötüsü ne biliyor musun?
Özlediklerinin hiçbirisi geri gelmez.
Sadece “Özlersin”...
Şems-i Tebrizi & Mevlana Hz.
Ey uzaklaştıkça gönlüme yaklaşan sevgili.
Bir ah desem duyar mısın feryad-ı kalbimi?
Ben ıraklarda suskun bir Meslevi.
Sen ise kalbimin aşk-ı kıyameti...
Şems-i Tebrizi
ÖYLE BİR HAYAT
Öyle bir Hayat yaşıyorum ki ;
Cennet'i de gördüm, Cehennem'i de...
Öyle bir Aşk yaşadım ki ;
Tutku'yu da gördüm, pes etmeyi de...
Bazıları seyrederken Hayat'ı en önden,
Kendim'e bir Sahne buldum oynadım ...
Öyle bir rol vermişler ki ;
Okudum, okudum anlamadım,
Kendi kendime konuştum,
Bazen Evimde hem kızdım, hem güldüm halime...
Sonra dedim ki ;
" Söz ver Kendine Denizler'i seviyorsan, Dalgalar'ı da seveceksin...
Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin...
Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin...
Korkarak yaşıyorsan, yalnızca Hayat'ı seyredersin...
Öyle bir Hayat yaşadım ki;
Son yolculukları erken tanıdım.
Öyle çok değerliymiş ki ! zaman ...
Hep acele etmemi bundan, anladım...
alıntıdır
KIŞ
Karanlığın dibine
Çakıldığında çapaları
Sen yüklü duygularımın!
Bütün kaybolmuş anılar
Kurtulmak için çabalar
Hatıralar yerle bir
Umutlarım bihaber
Güneşin sarısından
Yoksun!
Ay yüzün
Gülmez yıldızlara
Yaprakların,
Düştüğü gibi!
Düştüğünde gözümden sevdan
Topraklarımın mevsimi
Kış artık!
Hava soğuk
Bir çocuk misali
Üşüdü göğsümde sevdan!
Ben hasretimi rüzgarlarının
Ellerine bıraktığımda
Sen;
Hiç yağmamış yağmurların
Islaklığını bıraktın
Dudaklarıma
Ve ben hiç
Gelmeyecek
Mutluluğu bekledim
Sokaklarımda
Alıntıdır
Bedirhan Gökçe
Yavaş yavaş unutuyorum
Sana dair ne varsa.
Hayal meyal üç beş anı,
Kırık dökük üç beş parça.
Ama o son sözün ve
Fırtınalı gidişin hala aklımda...
Acaba diyorum arada;
Acaba?
Tutup da kolundan çekseydim son kez...
Döner miydi acaba?
ÖZLEDİM SENİ.. - CAN YÜCEL
özledim seni...
ayrılık yüreğimi uyuşturuyor karıncalandırıyor nicedir.
beynimi uyuşturuyor özlemin...
çok sık birlikte olmasak bile
benimle olduğunu bilmenin
bunca zamandır içimi ısıttığını
yeni yeni anlıyorum
Yokluğun,
Hatırladıkça yüreğime saplanan bir sizi olmaktan çıkıp
mütemadiyen bir boşluğa
Sabahları seni okşayarak başlamaları
aksamları her isi bir kenara koyup
seninle baş başa konuşmaları özlüyorum;
oynaşmalarımızı,
yürüyüşlerimizi,
sevimli haşarılığını,
çocuksu küskünlüğünü...
Nasılda serttin başkalarına karşı
beni savunurken;
ve ne kadar yumuşak
bir çift kısık gözle kendini
ellerimin okşayışına bırakırken
Gitmeni asla istemediğim halde
buna mecbur olduğunu görmek
ve sana bunları söylemeden
'git artık' demek
'beni ne kadar çabuk unutursan, o kadar çabuk
kavuşacaksın mutluluğa'
demek sana nede zor
seni görmemek ve belki yıllar sonra
karsılaştığımızda
bana bir yabancı gibi bakmanı istemek senden...
yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek....
Alıntıdır
BİR GÜN ÖLÜRSEM
Bir gün ölürsem sevgili,
Beni dağlarda ara her taşın altında,mağaralarda...
Beni dere yatağında sazlıklarda,çorak topraklarda...
Bir gün ölürsem sevgili,
Beni çocuk parklarında ara
Gülüşlerinde ufaklıkların,yaralanmalarında....
Bir gün ölürsem sevgili,
Beni memleketimde ara,
Köprü altında,
Irmak kenarında,
Kalenin dibinde bir yer var ya işte orada ara
Senle Olmak (Eşime)
Bir yudum kahve tadında seni yaşamak,
Senle olmak,geçmişi unutmak
Ve geleceğe senle bakmak
Yanımdayken bile seni düşünmek ve hatta özlemek...
Dünyanın dertlerini askıya almak gibi bir şey senle olmak,,,
Senle olmak denizi seyre dalmak gibi bir şey huzur veren insana...
Belki hayattan kopmak, belki de hayata sımsıkı sarılmak,
Tariflere sığdıramamak....
Senle olmak aslında seni yaşamak...
Beraber kahkaha atmak, ardından delice ağlamak,
Senle olmak;ölümü unutmak ve sürekli ölümü hatırlamak,
Uyumak istememek ve ardından öğlene kadar sarılarak uyumak,
Bir çiçek olmak,sonbaharı yaşayıp ardından ilkbahara kavuşmak,
Ve kokusuna doyamadığım yaseminleri koklamak...
Ah sevgili! Senle olmak,senle olmak,senle olmak..
Mesela senle lunaparkta olmak,
Senle sahilde olmak,
Senle iş yerinde olmak,
Evde olmak,
Tatilde olmak,
Yatakta olmak,
Arabada olmak,
Hayatta olmak,
Ve en son senle toprak olmak ve ahirette de beraber olmak....
Benden sonra nefes alış verişin bile değişecek...samimiyetsiz insanlar dolucak etrafını! Sıcak samimi gülüşlerime hasret kalacaksın, siradan yerlerde oturup çay içmelerimizi özlicekdin, hatıralarını cankandırnak isticeksin ana onuda yapamayacaksın, gittigimiz her yer değiştirilmiş olucak! zaman geçecek ama unutanayacaksın, en büyük keşken olucam uzaktan bakacaksın...!
BİR ŞİZOFRENİ DERLEMESİ
Ağladığımda
Düşen damlaların denizinde
Boğuluyor senden miras hüzünlerim!
Gitmeyi isteyip gidemediğim
Bütün yollarda
Seden hatıralar!
Ayaklarım
Sızı içerisinde!
Yürümek değil bu
Ayrılığın ta kendisi
Bilemezsin!
İçimden geçen hikayeyi
Bilemezsin!
Gönlümün kilimini
Boşluğa her vuruşumda
Hissetiğim sensizliği
Gölgelerin içinden
Çıka gelen
Gözlerinin esiri oldu
Ömrüm!
Binlerce kilometre
Seferleri sana düzenledi
Bedevi gönlüm!
Duygularım
Bir şizofreni derlemesi!
Bir şiir mi?
Emin değilim..
Emin değilim..
Umarım öyledir
Umarım gölgedir!
Alıntıdır
Arşivlik Sözler
Huzur nedir bilir misiniz?
Dışarıda karanlık, puslu bir hava varken..
Sizin içinizde açan çiçeklerdir..
Güzelliği yüzünüze yansır..
Kokusu etrafınızdakilere bulaşır..
Ve yaş dayandıysa kırka,
HUZUR insanın en çok aradığıdır.
Bulanlara selam olsun..
Alıntıdır
Bu tuzlu meltem mi böyle genzimi yakan
Yoksa dokundu mu sarf ettiğim o sözler
Çökerken sahile gece sinsi bir duman
Birer birer uçurumdan atlar hevesler
Olacak şey miydi şimdi senin yaptığın
Onca işin gücün üzerine bir de bu
Geçmiyor boğazımdan inanır mısın
Sen yokken ne ekmek ne de bir yudum su
İncirler olana kadar kalsaydın bari
Onlarca sözden birini tutsaydın bari
Beni böyle habersizce alıp giderken
Bavuluna kalbimi de atsaydın bari...
Alıntıdır
şimdi
Ben Artık Senden Vazgeçiyorum!..
Ve Sen Gelme....
O Kapı Hiç Açılmayacak Sana....
Eski Rüzgarların Sözü Geçmez Terk Ettigi Daglara!..
Senden sonra hiç acım olmadı
Ne deliliğim kaldı sevdadan yana ne de aşka inancım bir damla
Oysa ben seni severken hiç acı çekmemiştim
Ne olduysa, sen beni sevince oldu
Bir zaman varlığını arzulayan gönlüm
Yeri geldi yokluğunu aradı durdu
Yazık, sevilme süreni kendin kısalttın
Artık dönmesen de olur
Hem sen, yokken daha güzeldin
Hem sen, varlığında tanıdığım sen değildin
Yine de sevilirdin bu kadar
İnan dönüşüne bağlı değildi sevdamın ağırlığı
Yokluğuna ve imkansızlığına direnmek,
Herşeyden daha anlamlıydı
Eğer dönmeseydin, ne yapar ne eder gözlerini tedarik ederdim biryerlerden
Elini en karanlıklarda bulup tutardım
En azından oyuncağıyla oynayan çocuk gibi kırmadan, kırılmadan
Kendi kendime severdim seni,
Artık dönmesende olur,
Herşeyin ikincisi yenilgidir,
Her dönüş ispatıdır biraz da kaybetmişliğin
Magluptur ileriye bakamayan
Bakamaz ki bir türlü pişmanlığından
Onu tutar geride bıraktığı her neyse
Daha da bağlanır ardında kalana
Terkedilen çabuk büyür, hüzün kalana düşsede
Pişmanlık hep gidenin payına
Ayrılık zor zanaat, kimse yüzde yüz gülemez
Kimse yüzde yüz gidemez
Giden dönüyorsa, sevdiğinden değil kaybettiğindendir
Ve aradığını bulamadığından
Dönene kapıyı açmayın
Sevseydi o, gitmezdi hiç bir zaman
İşte bu yüzden dönene kapılarınızı birdaha asla açmayın
Ve sen
Gelme
O kapı hiç açılmayacak sana
Eski rüzgarların sözü geçmez terkettikleri dağlara
Geceye yeni şiirler gerek, gemiye yeni fırtına
Her eylüle başka yağmur
Kalana taze baharlar lazım
Ve gidene biraz yürek
Kaçanlar pişman şimdi
Kalanlar, sevmeye devam edecek!...
Şimdi biz ayrıldık ya
Birkaç gün sendeleyerek yürürüm
Ayağım takılsa da düşmem
Yine doğrulurum biliyorum,
Yaşadığım tüm aşkların üzerine yemin ediyorum
Ben artık senden vazgeçiyorum!...
Alıntıdır
Şems-i Tebrizi & Mevlana Hz.
Ey suretine tebessümle nişan eylediğim...
Canan eyle yol bulsun bi çare arzu halim...
Ezberimsin... Evvelim,.. ezelim ve edebimsin...
Sebebim,nefesim ve ahirimsin...Sen çaresizliğin ayak ucunda demlenen,yüreğime armağan edilen sonsuzluk hediyesi...
Sen göğsümde taşıdığım eşsiz paye...
Sen benim acıya dayanma gücüm,
Sen benim yüreğime işlenmiş SABRIMSIN...
Dua ile başladım ben bu aşka ve hep hamd ettim...
Senden bir Amin gelmese de pişman değilim...
Çünkü ben Allah(c.c) için sevdim...!!!!
Alıntıdır
HEPİMİZİN AĞZIMIZ BURNUMUZ VAR
HEPİMİZİN AKLI
GÜN GİBİ AŞİKAR İŞTE
O HAKSIZ, BU HAKLI
BİZLER YAYA KALMIŞIZ BU KERVANDA
BEYLER PAŞALAR ATLI
DÖKÜLMÜŞÜZ YOLLARA ÇOLUK ÇOCUK
KİMİSİ KEL,KİMİSİ BİTLİ.
BU TOPRAK ESKİ TOPRAK,DOST TOPRAK
TARLALAR BEREKETLİ
BINGIL BINGIL ÇAYIRLARDA KUZULAR
DANALAR ETLİ.
BİZE GELİNCE İŞLER ÇAPAN HEMŞERİM
İNCİRİM YENMİYOR,SÜTLÜ
TAŞ GİBİ MÜBAREK KARA SOMUN
KİRAZLAR KURTLU.
GEBERİN DİYOR ŞEYTAN
İŞİNİZ NE BU DÜNYADA
YAĞMA YOK KÖR ŞEYTAN
YAŞAMAK TATLI
OKTAY RIFAT
Arşivlik Sözler
Sana çok hoş davranan dostun-arkadaşın,
Bir bakarsın buz gibi oluverir.
Şaşırma, insan böyledir.
Seninle alakası yok.
Bazen bir günde 4 mevsim birden yaşar insan,
Bu yüzden değişkendir...
Hoşlandığın zaman belki bahar, belki yazda idi o.
Bazen de olur ki mevsim kıştır, sana rastlar...
Ya da yaprak dökümüdür vakit...
Sakın üstüne alınma soğuğu-ayazı, titreme sakın.
De ki;
“Şimdi bu dostum kış mevsimindedir, kim bilir ne derdi, ne sıkıntısı var..”
Olabiliyorsan bahar ol ona, tut elinden-yüreğinden,
Dost değil misin?
Alıntıdır
Arşivlik Sözler
Kadın,can yoldaşı,
Kadın;Ten yoldaşı,
Kadın;insanın sırdaşı,hayat arkadaşı,
Bir yastığa baş koyan,yaşam sevdası,
Geleceği devralacak,nesillerin anası.
Kadın eşsiz bir kutsal varlıktır,
Kıymet taktir etmek,mümkün değildir,
Paha biçilmez mücevherdir,
Gördüğün göz kadar değerlidir,
Cennet ayakları altında olduğu,söylenmektedir,
Bu tariften başka,ne beklenmelidir,
Cenneti müjdecisi değimi kadın.
Yar eden Kadın,
Var eden Kadın,
Başarının ne ardında,ne önünde,değildir
Ta içinde bulunur KADIN.
Alıntıdır
Arşivlik Sözler
Eskilerden kurtulmadan yeniliklere yer olmaz..
BAHAR TEMİZLİĞİ
Yazmayan kalemleri.
Sayfası bitmiş defterleri.
Kulpu kırık fincanları.
'Zayıflayınca giyerim' kotunu.
Son 5 aydır giymediğiniz kıyafetleri.
Arka balkona tıkıştırdığınız,
bir gün yüzünü yenilerim pırıl pırıl olur
dediğiniz o sandalyeyi.
Dibi kararmış tencereyi.
Taşındığınız hangi evden kaldığı,
hangi kapıyı açtığı artık meçhul olan o anahtarları.
Sırf genç ve güzel çıkmışsınız diye yanınızda
o hiç sevmediğiniz tiple poz verdiğiniz fotoğrafı.
Çekmecenin dibindeki müzik kasetlerini
(kaset mi kaldı allah aşkına)
Atın.
Ohh bir ferahlayın bakalım. Tamam mı?
Şimdi ihtimalleri atın.
'Olacaktı, son anda olmadı'ları atın, olmamış işte.
Takılıp kaldığınız o günü.
Düşünüp durduğunuz o lafı.
Atın.
Küstüğünüz için uzun zamandır
görmediklerinizin aklınızda kalan son görüntüsünü.
Alındıklarınızın, gücendiklerinizin hiç umurunda olmayan
o 'olayı'
Atın.
O hiç beceremediğiniz yemeğin tarifini
Kestiğiniz eski gazete küpürünü
İçinizi kemiren o ukteyi
Atın.
Zamanı gelince yiyeceğiniz soğuk
intikam yemeğini de dökün.
Soğuk yemeğin hiç tadı olmaz,
dışarıdan bir döner söyleyin daha iyi.
Buzdolabının üzerindeki diyet listesini
(faturaların altında duruyor)
Depodaki koşu bandını.
Atın.
Cevabı olmayan soruları
Kaçırdığınız fırsatları
Atıldığınız işleri
Beceremediğiniz ilişkileri
Kişisel gelişim kitaplarını
Atın.
Arkanızdan konuşanları.
Önünüzü kapayanları.
Alamadığınız terfiyi
Oturamadığınız evi
'Şimdiki aklım olsa'ları
Aldığınız en kötü karneyi.
Hatta en iyi karneyi.
Çalışmayan saatleri.
İşe yaramayan fikirleri.
Kaçan trenleri.
Zamansız yaşlandıran dertleri.
'O gün' olanları.
Halının altına süpürdüklerinizi.
Dolabın dibine iteklediklerinizi.
Atın.
Bakın, ne güzel güneş çıktı..
TEBE-i Tabiin
Öyle ucuz değil Gül Koklamak...
Gül tutan ele diken batmalı...
Bir Aşık'a gönül veren...
O Aşkın'ın kapısında yatmalı.
Hz.Mevlana
Arşivlik Sözler
Bazen Gülersin Mutluymuş Gibi...
Bazen Seversin iLk Kezmiş Gibi...
Her Seferin"de Gidenin Arkasın"dan
ağlarsın Sanki Değermiş Gibi...
Bazen Susarsın Son Kezmiş Gibi...
Bazı Şeylere İnanırsın Doğruymuş Gibi...
Sonra Uyanırsın Gerçekmiş Gibi...
Etkisin"de KaLırsın "O" Rüya"dan Kovulmuş Gibi...
En Sonun"da anlarsın Yanılmışsın...
Her Zaman Olduğu Gibi..!
Alıntıdır
Fermanın Varmı?
Sıza sıza göl olmuşsun, gönlümde.
Beni benden aldın, haberin var mı?
Yarın buluşuruz, mahşer yerinde.
Arşının altında, bana yer var mı?
Aşkın beni, benden alır, götürür.
Seni bunca sevmek, garibe ar mı?
Bu dert bana, benden gelip bitirir.
Senden başka, sevilecek yar var mı?
Bekliyorum ne zamandır, gel desen.
Garibi davetin, bu kadar zor mu?
Arştan arza, kulum diye seslensen,
Aşktan başka, sana giden yol var mı?
Şu fanide kalakaldım, ne diye,
Terhisime, daha zaman çok var mı?
Sana bu can, benden olsun hediye,
Canımı vermeye, fermanın var mı?
Seni sevdim, birde seni seveni,
Seni sevenlere, bu dünya dar mı?
Allah deyip, hak yolunda öleni,
Cehennemin, ateşleri yakar mı?
Alıntıdır
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı'
Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski Dünyâ, yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihânın duruyor karşında,
Avusturalya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk:
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ.
Hani, tâuna da züldür bu rezil istilâ!
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle, sefil,
Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz.
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.
Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer.
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız teyyâre.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler.
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'â mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te'sis-i İlahi o metin istihkâm.
Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedi serhaddi;
'O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme' dedi.
Asım'ın nesli.diyordum ya.nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmiyecek.
Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar.
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi.
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb.
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
'Bu, taşındır' diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana.
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran.
Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın.Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât.
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.
Mehmet Akif Ersoy
ÇANAKKALE GEÇİLMEZ !!
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.
Mehmet Akif Ersoy
(Şehitlerimizi Unutmadık, Unutmayacağız)
Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın
Bu toprak bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sâkit yığın
Bir vatan kalbinin attığı yerdir.
Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda
Gördüğün bu tümsek, Anadolu'nda
İstiklâl uğrunda, namus yolunda.
Can veren Mehmed'in yattığı yetidir.
Bu tümsek, koparken büyük zelzele,
Son vatan cüz'ü de geçerken ele
Mehmed'in düşmanı boğduğu sele
Mübarek kanını kattığı yerdir.
Düşün ki, haşr olan kan, kemik etin
Yaptığı bu tümsek, amansız, çetin
Bir harbin sonunda bütün milletin
Hürriyet zevkini tattığı yerdir....
Alıntıdır
Suhuf-u Şiir
Gidiyorum Dedin Ve Gittin
Gidiyorum dedin ve gittin
Oysa ben ne şiirler eskittim gözlerinde
Kanarken anarken yanarken seni susuyordum dudağımda
Yedi geceye yedi hece seni susarken
Ölüm orucu tutan düşlerde seni ağlardım
Gidiyorum dedin ve gittin
Soğuk rüzgarlar esti uykularımda
Sarıldım sensizliğe
Sensizlikte de sen kokuyorsun biliyor musun
Sahi gittin ya hâlâ gülüyor musun
Gidiyorum dedin ve gittin
Soğuk yağmurlar düşüyor bu kente
Kanayan yanıma yine senin acını basıyorum
Çünkü acılar yaşanmak için vardır
Ve her acı yardan geliyorsa yardır
Gidiyorum dedin ve gittin
Daha çok üşüyorum artık ve gecelerle daha çok konuşuyorum
Islak şiirler yazıp kuruyan umutlarımla baş başa kalıyorum
Sigara yakıp radyolarda suskunluğumu dinliyorum
Gidiyorum dedin ve gittin
Kalan anılar bana ceza mı sevgili?
Şair diyordu ya
"Anılar unutmayı zorlaştırmak için verilmiştir cezalardır sevgili" diye
Sahi sende beni anılarla imtihan mı ediyorsun
Yan yana kaldığım anılarla beni mi seyrediyorsun?
Gidiyorum dedin ve gittin
Gittin de iyi mi ettin
Bilmiyorum susuyorum yine
Yine çay demliyor yine şiir yazıyor
Yine sen ağlıyorum...
Alıntıdır
Sen..!
Varlığıyla varlığımı bulduğum,
Yokluğunda kaybolduğum Sevgili..!
Konuştun, Sustu bütün heceler..!
Ruhum sözlerinin aleviyle yıkandı..!
Aşk dilimde kor iken, bir avuç küle döndüm..!
Fırtına savurmadan, dört bir yana dağılmadan gel..!
Alıntıdır
AŞKIN SEVİNÇ GÖZ YAŞLARI
Gel desem gelirmisin
Sana çok muhtacım desem
Elimi tut bırakma asla desem
Nefesim ol desem
Boğuluyorum kurtar beni desem
Gelirmisin?
Seninle bahar olsam
Çiçeklerimi koklarmısın acaba
Sonbaharda solan çiçeklerimi sularmısın
Kuruyan toprak gibi oldum
Su ver desem bir tas su istesem verirmisin
Hayat çok kısa ölüyorum desem
Gelirmisin
Kabrime bir fatiha okurmusun
Çok yalnızım desem
Gelirmisin ara sıra
Benimle konuş desem
Mezarıma elini koyup
Ben geldim dermisin
Yapma deme bana ne olur
Saçmalama deme bana ne olur
Sensizim ben sensiz
Ağlama deme bana ne olur
Ben böylesine sonsuz bir aşk
Yaşamadım ki hiç
Gözyaşlarıma kızma
Onlar sonsuz aşkın izleri
Onlar sonsuz aşkın sevinç gözyaşları
Alıntıdır
ŞEHİT ANASININ AĞITI
Ey oğlum ben seni vatana hizmet için gönderiyorum
Ellerinde kına ile uğurlarken seni gururla
“Git oğlum git vatan sana emanet “dedim
Ellerim öperken yavrum..
“Hakkını helal et anam,gidip de dönmemek var”dedin.
Yüreğim parçalanarak “helal olsun koçum “dedim
Bilemezdim yavrum,bilemezdim kahpece vurulacağını
Hain kurşunlara gögsünü siper edeceğini
Hangi düşman vuracakmış bilemezdim
Daha yeni uğurladım seni haber beklerken senden
Kapımı çaldılar yavrum
“Başınız sağolsun,vatan sağolsun” diye
Bende vuruldum oğlum bende
Bende öldüm kınalı kuzum seninle bende
Savaş olsa vataını korunam için can versen
Gam yemezdim “vatan sağolsun,Evladım kurban olsun” derdim
Ama diyemiyom yavrum diyemiyom
Ne için savaştıklarını bilmeyen
Vatan düşmanlarının kurbanı oldun
Bende öldüm Anam bende
Yırtınsam,ağlasam,toparğına sarılsma ne olur ki
Artık yoksun yavrum
Hakkım sana helal olsun kuzum
Allahım rahmetiyle muamele etsin
Mekanın cennet olsun oğlum
Anan sana kurban olsun
BEN SENİ SEVDİMMİ
Ben seni sevdim mi? Sevdim doğrusu
Sevdikçe tamamlandım, bütünlendim
Biri vardı ağlayan gecelerce
Biri vardı sana tutkun; o bendim
Ben seni sevdim mi? Sevdim en büyük
En solmayan güller açtı içimde
Ömrümü değerli kılan bir şeydin
Sen benim bozbulanık gençliğimde
Ben seni sevdim mi? Sevdim, öyle ya
Bir çizgiye vardım seninle beraber
Ve bir gün orada yitirdim seni
Ben seni sevdim mi? Sevdim, ya sen beni?
ALINTIDIR
GEL ARTIK SENİ ÇOK ÖZLEDİM
Gel artık yanıma seni çoook özledim
Tut ellerimi,avuçlarında kaybolsun
Gözlerime bak”seni seviyorum” de
Tebessüm et ve yanağıma bir öpücük kondur
Yoklugunda ısıtsın beni. sıcacık olsun
Dur sakın gitme hemen! biraz daha kal
Doyumsuz sevgini yanımda bırak
Bırak ki seni yaşayayım
Bırak ki özlediğimde ona sarılayım
Sımsıkı sar beni ki, gittiğini anlamıyayım
Tekrar söyle bana “seni seviyorum”
Bende bende seni “çook seviyorum”
Ne zaman yanına alacaksın beni
Daha ne kadar bekleyeceğim seni
Bu gece rüyamda idin sevgilim
Sanki gitmeyecek gibi geldin
O doyumsuz sevgini ve kokunu
Doldurdum içime
Artık gidebilirsin birtanem
Çünkü yakında yanında olacağım sonsuza dek.
ALINTIDIR
ANAMA
Dokuz ay koynunda gezdirdi beni
Ne cefalar çekti ne etti Anam
Acı tatlı zahmetime katlandı
Uçurdu yuvadan yürüttü Anam
Anaların hakkı kolay ödenmez
Analara ne yakışmaz ne denmez
Kan uykudan gece kalkar gücenmez
Emzirdi salladı uyuttu
Anam Doğurdu beni Sivas ilinde
Sivralan Köyünde tarla yolunda
Azığı sırtında orak elinde
Taşlı tarlalarda avuttu
Anam Ben yürürdüm Anam bakar gülerdi
Huysuzluk edersem kalkar döverdi
Hemen kucaklayıp okşar severdi
Çirkin huylarımı soyuttu Anam
Çocuğudum Anam bana ders verdi
Okumamı çalışmamı on gordu
Milletine bağlı ol da dur derdi
Vatan sevgisini giyitti Anam
Tükenmez borcum var Anama benim
Onun varlığından oldu bedenim
Kimi köylü kızı kimisi hanım
Ta ezel tarihte kayıtlı Anam
Veysel der kopar mı Analar bağı
Analar doğurmuş ağayı beyi
İşte budur sözlerimin gerçeği
Okuttu öğretti büyüttü Anam Aşık Veysel’i
Aşık Veysel
ALINTIDIR
BENİ NASIL SEVİYORSUNUZ ACABA
Çok yalnızım biliyormusun?
Sevenlerim var mı acaba benim?
Neredeler ihtiyaç duyduğum an hiç yoklar
Herkes kendi zevkinde sefasında
Ben yine yalnızım gecelerde,gündüzlerde
Derdin mi var? neye ihtiyacı var hiç soranım yok..
Bir Anam vardı oda uzaklarda…
Anam olsaydı yanımda,yatardım dizlerine
Doyasıya ağlardım saçlarımı okşarken
Bir sen varsın beni anlayan anam derdim
Bırakma beni ne olur!
Sana çok ihityacım var
Gözyaşlarımı siler”sen ağlama”kıyamam derdi
Bende ona kıyamam aslında
Demezdim ona derdimi tasamı
Üzemem onu dertlerimle
Ama insanım..Benimde etim,kemiğim var
Benimde duygularım var
Bende değer verildiğimi görmek isterim
Bende düşünülmek isterim
Bende sevilmek isterim
Ben çok severim zaten
Sadece sevildiğimi görmek isterim
Duymak isterim,sevdiklerimden
Sevmek bambaşka bir şey aslında
“Seviyorum ya işte derler”
Öyle olmaz sevmek arkadaş
İnsan sevdiğine ızdırap vermez
İnsan sevdiğini çıkarları için kullanmaz
İnsan sevdiğinin kılına zarar gelsin istemez
İnsan sevdiğini sevgisi ile kucaklar,sarar
İşte sevmek budur arkadaş
Senin seviyorum demen le olmaz
Göstermen lazım,hissettirmen lazım
Gözlerine baktığında ızdırabını anlaman lazım
Yüreğine girip ızdırabını hafifletmen lazım
Eğer sevseydiniz anlardınız beni nasıl üzdüğünüzü
Eğer sevseydiniz dokunmaya kıyamazdınız
Olsun ya, yine de canınız sağolsun
Ben sizi seviyorum ister anlayın ister anlamayın
Beni anlayan bir Allah’ım, birde gözyaşlarım var
ALINTIDIR
Acıyan kalbime aldırmıyorum artık,
Biliyorum ki sen olmadığın sürece o hep acıyacak..
Gözümden akan yaşları silmiyorum artık,
Çünkü biliyorum ki sen yokken gözlerim hep ıslak kalacak..
Çığlık çığlığa bağıran yüreğimin sesi ürkütmüyor artık beni,
Çünkü sen yokken yüreğimin acı çığlıkları hiç susmayacak..
Hayatın nasıl birşey olduğunu sorgulamıyorum artık,
Çünkü biliyorum ki sen yokken hayat diye birşey Olmayacakkkk..
ALINTIDIR
BEN DELİYİM....
Mutluluğu uzaktan seyrederken cebimde küçük umutlar biriktirir, gözlerimi kapının eşiğine dikerim. İşte o zaman hayat acı kahve tadı verir, hep içime atarım ama, kendimi içine atacak bir yer bulamam. Anlamayana az gelirim, anlayana çok. Ne yarınlar birşey bekler benden, ne de ben yarınlardan.
Dedim ya, BEN DELİYİM....
Ağlamamaya yemin etmiş gözlerim.
Herkes konuştuklarını yazar, bense sustuklarımı...
ALINTIDIR
Yaşamak güzel şey doğrusu
Üstelik hava da güzelse
Hele gücün kuvvetin yerindeyse
Elin ekmek tutmuşsa bir de
Hele tertemizse gönlün
Hele kar gibiyse alnın
Yani kendinden korkmuyorsan
Kimseden korkmuyorsan dünyada
Dostuna güveniyorsan
İyi günler bekliyorsan hele
İyi günlere inanıyorsan
Üstelik hava da güzelse
Yaşamak güzel şey
Çok güzel şey doğrusu.
ALINTIDIR
Arşivlik Sözler
Neydi Vefa?...
Unutmamaktı...
Zor günde sırt dönmemek,
Kapıları örtmemekti...
Dostun ağlarken gülmemek,
Her acıya onunla göğüs germekti vefa...
Laf değil...
Vefa ne bir semt, Ne de sadece apartman adı,
Vefa dostunla hemhal olmaktı...
Yaralıya merhem,
Susuza su...
Ve Vefa "Anlamak"...
Bir Diken İçin Bir Gülü Atmamaktı..
ALINTIDIR
Kurşun-i Sözler
Susuyorum ya Şimdi ben... Zafer kazandım Sanma...
Edeptendir bu suskunluğum..
Gidiyorum Şimdi Sessizce Üzülüp kahrolduğumu Sanma..
Verdigim Degeri Haketmediğini Gördüğümdendir;
Tek Kelime Etmeden Arkamı Dönüp Gidiyorum..
Hiç Bişey Söylemiycekmisin Diye Sorma..
Bizde Gidene Söylenecek Tek Söz Vardır...
Hakettigin gibi yaşaa ....
ALINTIDIR
Hayat bu kadar basit bir şeydi işte.
Yaptıklarımız,
Yapmak istediklerimiz,
Özlediklerimiz,
Pişman olduklarımız,
Onardıklarımız,
Onaramadıklarımız..
Hepsi basit, minicik şeylerdi ama ulaşamadıkça,
Çözemedikçe,
Yenemedikçe bize kocaman geliyordu.
Kitlelerin sevgisi, para,ün, güç..
Hiçbiri, hiçbiri bedel olamıyordu,
Özlemini çektiğimiz o şey her ne idiyse..
Sevildiğini bilmek,
Bir vicdan rahatlığı,
Bir tabak pilav,
Bir sağlıklı nefes...
Hayat bu işte; basit, küçük bir hadise..!
ALINTIDIR
Arşivlik Sözler
İyiyim ben…
Biraz üzüldüm sadece, ağlarsam hepsi geçecek..
Kalbim kırıldı, buruk bir sevinç öldü içimde ama ben iyiyim..
Dokunamadığım, göremediğim, nasıl dindireceğimi bilmediğim bir acı taşıyorum bu sıralar yüreğimde..
Biraz yalnızlık, biraz hüzün, biraz terk edilmiş bir ağırlık var üzerimde..
Kahretsin ki iyiyim ben, hala nefes alıyorum…!
ALINTIDIR
Arşivlik Sözler
BEN DELİYİM....
Mutluluğu uzaktan seyrederken cebimde küçük umutlar biriktirir, gözlerimi kapının eşiğine dikerim. İşte o zaman hayat acı kahve tadı verir, hep içime atarım ama, kendimi içine atacak bir yer bulamam. Anlamayana az gelirim, anlayana çok. Ne yarınlar birşey bekler benden, ne de ben yarınlardan.
Dedim ya, BEN DELİYİM....
Ağlamamaya yemin etmiş gözlerim.
Herkes konuştuklarını yazar, bense sustuklarımı...
ALINTIDIR
Arşivlik Sözler
Ben insanım...
Doğrularım da var yanlışlarım da ; özrüm de var hatalarım da...
Ben her şeyden önce insanım...
Senin gibi olmasam da sendenim ; nefes aldığım kadar varım sonsuz değilim ...
Bir çift göz, iki el , iki ayaktan, akıldan önce en değerlisi bir yürek taşıyorum...!
Anlamını bilirim, değerini de bilirim yüreğimin,gücünde sevgi yatar, merhamet yatar , dergahım sevdamdır , dergahım Mevla'm...
Ben insanım özüm de bir , sözüm de...
İnkarım yok zararım kendime...
Beni seven dinimdem, dilimden değil özümden sevsin ;
Beni bilen ırkımdan değil, soyumdan değil ,insanlığımdan bilsin ...
Kötüye uçurum , iyiye yol olurum...
Dergahım herkese açık ;
İnsan olan başımda , diğerleri kapımda dursun...!
ALINTIDIR
Arşivlik Sözler
Para ile her şeye sahip olunacağı söylenir;
Yiyecek satın alabilirsin ama iştah satın alamazsın.
İlaç alırsın ama sağlık alamazsın.
Bilgi alırsın ama bilgelik alamazsın.
Gösteriş alırsın ama güzellik alamazsın.
Eğlence alırsın ama neşe alamazsın.
Tanıdık alırsın ama dost alamazsın.
Hizmetçi alırsın ama sadakat alamazsın.
Boş vakit alırsın ama huzur alamazsın.
Para ile her şeyin kabuğunu alır, hiçbir şeyin çekirdeğini alamazsın.
ALINTIDIR
Üç nokta aşktır...
Her nokta gizli bir Ahtır!...
Seviyorum deyip haykıramamaktır...
Boğazda düğümlenen iki çift sözdür...
Dilin lal, gönlün melal olduğu andır...
Gözlerden süzülmeyen iki damla gözyaşıdır...
Hissedilen fakat bir türlü yazılamayandır...
Kelimelerin kifayetsiz kaldığı andır...
Üç nokta; bitmeyendir bitemeyendir...
ALINTIDIR
Kaderini sev !
Varsa kederini de sev !
Üzülme hastalıklarına,
Gör, hangi günahlarına kefaret olacak,
Terk edildin diye de üzülme !
Demek ki ; Sevebilecek bir Yüreğin var...
Geçmişi unut, hiç yaşanmamış gibi davran,
Bulut'tan nem kapma !!!
Döküver Kirpiklerinden Sonbahar'ı,
Bir gün ama bir gün, mutlu tebessümlerle Kol Kol'a gireceksin...
Koklayacaksın Yağmur sonrası Topraklar'ı,
Yükleyeceksin Ruhunu Kelebek Kanadına,
Uçacaksın Semalar'a sevdiklerinle can !
Kim demiş Ebemkuşağı yedi renk ?
Bakmakla görmek arasındaki farkı, çözdüğünde
Anlayacaksın ne demek istediğimi !!!
Hz. Mevlana /___SNY
Şems-i Tebrizi & Mevlana Hz.
Ey benim cennet gözlüm, sen benim dua etmeme sebep olansın..
En tılsımlı, en riyasız, en içten duamsın..
Beni ben yapan aşksın..
Kalbim en büyük sığınağın olsun yâr..!
Sen Besmele ile başlayan sevgime yakışanımsın, nakkaşımsın, mahşere kadar tutacağım sevda orucumsun..
Sen benim içten içe kanayan en derin yaramsın..
Ne kadar özlendiğini bir bilsen, yokluğundan utanırsın..! ''
Hz. Mevlana
Sessiz Çığlıklar
Halimi sormayın artık..
İyiyim diyorum ya, iyiyim işte..
Yada anlayın işte, anlatacak söz yokki söyleyim..
Nasıl görmek istiyorsanız öyleyim..
Sadece susuyorum, konuştukça ağırlaşan kelimelerim var..
Bakmayın tebessümlerime..
Susmalara hapsettim gözyaşlarımı..
Yalanlarla avunup, içimi kandırma telaşındayım sadece..
Ama artık kendimle olan kavgalarım, yoruyor beni arasıra..
Bende artık ne acımak, nede acıtmak için hiçbirşey söylemiyorum..
Gülüyorum geçiyorum, içimdeki fırtınalar dinsin diye..
Kimsenin bilmediği ve anlamaya çalışmadığı suskunluğumu,
İçimdeki cümlelere vurarak,
Yeni bir ben, yaratma telaşındayım.
ALINTIDIR
Şems-i Tebrizi & Mevlana Hz.
Ey yar..!
Telaşımı hoş gör,ıslandığım ilk yağmurumsun...
kabul edilmesini arzu ettiğim duâ'M gibi taşıyorum yüreğimde seni elhamdülillah....
avaz ve nida ile sesin hükmetsin gönlüme...
bir fısıltı yeter ömrümü ömrüne vermeye...
sen benim seccademde ki duâ'msin...
Amin dediğimde göklere sığmaz taşarsın...
ey yüreği cennettim olan yâr..!
elhamdüllilah yüreğimle seviyorum seni...
Başkası haram bana...
Herkesin gidebileceği bir yol vardır.
Sen yeter ki yanında yer almayı bil.
Ne sen kimse için mecburi istikametsin
ne de bir başkası senin için...
Seninle gelmek isteyenleri yanına al.
Belki beraber daha çok şey katabilirsiniz bu hayata.
Yanındaki seni mutlu ettiği sürece kalsın hayatında
zorlama kendini.
Hayat rahat ve anlayışlı insanlarla
Ve hayat hak ettiği gibi yaşandığında güzel canan
Senden başka neyim varsa ; aslında yok sayarım.
Bana senden gayrısını ; boş sayarım.
Adını andığım her anı ; hoş sayarım.
Ne gelirse senden gelsin ; ben boynuma borç sayarım...
ALINTIDIR
Ben SENİ Bir günlük yaşamadım ki, Kapatıp gözlerimi silip atayım.. Ben Sevdayı Bir kelimeye sığdıramadım ki Susup Her şeyi Unutayım..
Ben Sevdayı Bir Damla göz yaşında Aramadım ki ağladım Aktı gitti diyeyim..
Ben Sevdayı şerefsizce yaşamadım ki Her an Başkasıyla olayım.. Ben Sevdayı "Yüreğimde" yaşadım ; Söyle Nasıl Söküp atayım.. Sendeki imkansızlığı, sana sarılamamanın acısını sevdim...
Sırf sonunda sen varsın diye sana olan hasreti sevdim..
Yalnızken aklımda oluşunu, hayallerime rüyalarıma doluşunu sevdim...
Seni bir gün görme umuduyla yaşamayı sevdim...
Seni "yaşama nedenim" bilmeyi sevdim..
Ey gönül!
Madem Aşk'a düştün, Sus..!
Gerçek Aşkın başrol oyuncusudur sükut!
Sen kelamlarını çek ki geri, AŞK ta mertebeye eresin..!
Dile getirdiğin kadar yanarsın, bir gönlündeki acı yakar, bide dile düşüşün yaralar..!
Bırak gözlerinden anlasın yar,
Bırak Yaradan gönlündeki Aşk ile seni katına alsın..
Bilmesede Yar, Biliyor ya Yaradan!......
AŞK'A SUS.. SUS Kİ; AŞK'A ERESİN .......
Hz. MEVLANA
Arşivlik Sözler
'' - Öyle çabuk geçiyorki günler, hele sen bir bak hayatına. Daha dün doğmuşuz sanki, yeni okula başlamışız, yeni sevmişiz. Öyle çabuk geçiyorki günler, yarın bitecek sanki, yarın ölecek gibiyiz. Daha doymamışız yaşamasına, günlerimiz dün bir bugün iki, sakın bir şey bırakma yarına, yarın yok ki! ''
HAK Yolcusu
ÇOK DEĞİŞTİK BİZ.... ESKİSİ GİBİ DEĞİLİZ ARTIK..!
Samimi sohbetler, çıkarsız ilişkiler, Allah için sevmeler… Birbirimizi görünce ve ayrılırken selamun aleykümler, musafaha etmeler… Salonlarımızda kocaman gösterişsiz kitaplıklar, okunası kitaplar, tefsirler… Köşede bir rahle, yanında seccade, yerde minderler… Birbirinini görünce Allah’ı hatırlayanlar, ayrılırken asr suresini okuyanlar… Namahremden sakınmalar, haremlik selamlıklar, onurlu utangaçlıklar…
Büyük başörtüleri, boydan uzun elbiseler, geniş pardesüler…
Alınmamış kaşlar, kibirsiz bakışlar, tavizsiz haller…
Diplomasız olsa da dopdolu beyinler, ilmi dışına sirayet eden hanımefendiler…
Danışılası şahsiyetler, dinlenesi sesler, ağlanası omuzlar…
Hayata, islamın çerçevesinden bakan gözler, ufku geniş, masivadan sıyrılmış yürekler…
Her işini Allah ve Rasulüne soran müminler, mümineler…
Sonra ne olduysa oldu işte…
Girişte merhabalar, çıkışta by by lar, sıkıntılı hallerde Oh my god! lar…
Sıkma baş eşarplar, çekici pardesüler, tesettüre yön veren, Tekbirden yeni trendler…
Yay misali kaşlar, hafif bir allık, gözde rimeller, janjanlı takılar…
Tatilde Capris otel, açık menü kahvaltılar, lüx havuzlar, haşemalar, tesettürlü(!) mayolar…
Markalı koltuklar, ışıltılı mobilyalar, boncuklu perdeler, yemek masasında pullu örtüler…
Fix menü iftar sofraları, nefse ram edilmiş Ramazanlar…
Karma sohbetler, tokalaşmalar, “Ne olacak canım”lar…
Fetvalar içinden, zor bela bulunup aralanan ve zamanla kırılan kapılar…
Gitar kursunda çocuklar, elzem(!) müzik dersleri, hit şarkılar, konserde alkışlar…
Kızlara erkek, erkeklere kız arkadaşlar, islami flörtler, “my darling”ler…
Ünlü restaurantlarda kabul günleri, karidesler, havyarlar…
Alabildiğine modern (!) ve feminist mümine hanımlar, içi boş diplomalar…
Artık koca parası yemeyenler, kariyer yapanlar, çok çocuk istemeyenler…
Hem hatip, hem beyaz, yumuşacık hocalardan, kimseyi üzmeyecek fetvalar…
Rafların gerisinde, Buhari, Mevdudi, Seyyid kutuplar…
Tefsir sohbetlerinden, parti toplantılarına kayan, seküler kafalı mümin kocalar…
Durumdan rahatsız olanlara çıkışmalar, “Sen daha orada mısın?”lar…
Nefisle barışık bahaneler, çünkü-ler, için-ler, ama-lar… Her halimiz anlayana çok şey anlatır,
Gözümüzde dünya, kalbimizde dünya, elde var sıfır…
Kurşun-i Sözler
Bakmayın sessiz sedasız köşeme çekildiğime
Sormayın gözlerin neden uzaklarda diye?
Aldırmayın derin derin iç çekişlerime
Yıkılmadım, ayaktayım hâlâ
Biliyorum herşey düzelecek
Çünkü içimde sönmeyen UMUTLARIM var daha
DUÂ
Biz, kısık sesleriz.. minareleri,
Sen, ezansız bırakma, Allah'ım!
Ya çağır şurda bal yapanlarını;
Ya kouansız bırakma, Allah'ım!
Mahyasızdır minâreler.. göğü de
Kehkeşansız bırakma, Allah'ım!
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu
Müslümansız bırakma, Allah'ım!
Bize güç ver.. cihâd meydanını
Pehlivansız bırakma, Allah'ım!
Kahraman bekleyen yığınlarını
Kahramansız bırakma Allah'ım!
Bilelim hasma karşı koymasını:
Bizi cansız bırakma, Allah'ım!
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu
Müslümansız bırakma, Allah'ım!
Yarının yollarında, yılları da
Ramazansız bırakma, Allah'ım!
Ya dağıt kimsesiz kalan sürünü
Ya çobansız bırakma, Allah'ım!
Bizi Sen sevgisiz, susuz, havasız
Ve vatansız bırakma, Allah'ım!
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu
Müslümansız bırakma, Allah'ım!
Arif Nihat Asya
Kuranı Kerim
Ayet ayet gir kalbime
Yer et amel ve dilime
Harf harf kelime kelime
Gönüle huzurdur Kuran
Okuyanı darda koymaz
İnanan şeytana uymaz
Asla yarı yolda koymaz
En vefalı dosttur Kuran
Hakkın yüce kelamıdır
Müminlerin yaşamıdır
İki cihan baş tacıdır
Kitaplarda birdir Kuran
Sorma ondan bundan haber
Ezelden ebede rehber
Gösterdi yüce peygamber
Hakka giden yoldur Kuran
Davet eder hakikate
Kavuşturur selamete
Delil olur kıyamete
Hiç solmayan güldür Kuran
Karanlığı aydınlatır
Hep mevlayı hatırlatır
Kurtuluşa ulaştırır
Nur üstüne nurdur Kuran
Hasan Konç
Canımın içi... Benden gidişin benim için en hayırlı olanıydı.
Şer gibi görünsede, daha sonra anladım bu ayrılığın içinde saklı olan hâyr-ı...
Ayetlere sığındım senden sonra,
Terk edilmişliğime üzülmemem gerektiğini anladım.
Okunması gereken İnşirahlar, Rûmlar, Bakaralar ve
edilmesi gereken onca dua varken;
Umut kapısında ümitsizliğe düşmek olur muydu hiç?
İstemesini bildikten sonra kabul olmayan hiçbir dua yokmuş,
gittiğinde öğrendim...
Tek başına sevmek yetmiyormuş,
Daha çok yakarmak,
secdelere kapanmak,
sabır etmek
ve istemesini bilmek gerekliymiş...
''OL'' dediğinde ve olduğunda olduğu gibi
''GİT'' dediğinde ve gittiğinde de şükür edebilmeli insan..
Sen benim gidişlerine Hamd ettiğimsin,
ömrüme dua olan yârim...
Yunus Temurçin
Suskunum...
Dilim lâl olmuş , Yüreğim Pervane..Gözlerimde ıssız bir biçare...
Hangi Tarafa Yönelsem ucsuz bucaksız bir umman...
Ummanda kaybolmuş kırılgan bir yürek...
Muhtacım bir yudum duana , bir nefes merhametine , bir damla sevgine...
Eyy sahip!!!
Duyuyorsun değilmi beni... Kalemimden çıkan sözcükleri değil , Yüreğimden Dökülen Dizeleri. . .
Hz. Mevlana
Mevlana'dan eşine mektup:
Benim Gülüm'e...
Zaman geçer...
İnsan geçer...
Dünyada her şey geçer;
zaman öyle bir zaman olur ki
sevda da zamana ayak uyduramaz..
Gönül sevdada geçer,gönüle yar geçer..
Çok değil,sadece birazcık mevsim geçer.
Sıcak gelir,
Kış gelir;bahar geçer...
Taşın yanında ağır olduğunu,
ateşin ancak düştüğü yeri yaktığını yeni öğrendim..
Aşk da ateş mi demektir?
Hani her _düştüğü_ gönlü yakar ya..
Mevsimlerden gözyaşı değil henüz,
Mevsim Aşk mevsimi..
Ey sevdamın Gül Hatun'u,beşinci mevsimim sensin.
Sen sadece sen değilsin
Bensin;
Bendesin
Benimsin...
"Anlarsınki bu Alem gerçekte bir serap mış.
İçini yakan özlem Allah'a kavuşmakmış"
"Durun kapanmayın pencerelerim..
Güneşimi kapatmayın..
Beton çok soğuk!
Üşüyorum..."
"Bin defa Mazlum olsanda..
Bir defa Zalim olma....
"Bir Kar tanesi olsaydım,Mekke'ye düşmek isterdim."
(Muhsin Yazıcıoğlu)
BEN BÖYLE OLMALIYDIM...
Tan ağarışında beliren bir gün olmalıydım.
Nefsimin karanlıklarını, irfan güneşleri aydınlatmalıydı.
Sevdalıların buluştuğu gece gibi olmalıydım.
Rahmet kapılarının tül suretine büründüğü anları, Tehedccüdle karşılamalıydım.
Hasretin yoldaşı, bir damla gözyaşı olmalıydım.
Günahların arındırıcılığıyla, samimiyetin nişanesi olan, tövbe çiçeğinin abı hayatı olarak anılmalıydım.
Zikirle kuşanmış bir ağaç olmalıydım.
En sert rüzgârlarda, Rahmani bir dokunuşun tevekkülüyle rukuya kapanmalıydım.
Hırçınlığın ve duygusallığın yoğrulduğu bir deniz olmalıydım.
En hırçın hallerimde dalga suretinde, beyaz örtümü başıma alıp secdede bulmalıydım kendimi.
Sakin zamanlarımda açmalıydım, bilinmeyen dünyamın kapılarını ardına kadar sevdalılara.
Gecenin karanlığında dolaşan bir yıldız olmalıydım.
İki sevdalı yüreğin dileğine vesile olmak için ayrılmalıydım semadan.
Çilekeş bir bülbül olmalıydım.
Güle sevdamı, hasret melodilerinin notalarıyla süsleyip, göndermeliydim iklimine.
Susuzluğun bürüdüğü bir çöl olmalıydım.
Vaha arar gibi ilim aramalıydım her kum tanesinin altında.
Rahmetin gölgesinde esen bir rüzgâr olmalıydım.
Savurmalıydım gafleti ve ihlâs tohumlarının ekmeliydim doğudan batıya.
Hüznün gözbebeği sonbahar olmalıydım.
Yüreklerdeki hüznü kuşanıp, benliğimi sararan yapraklarla hak dostlarının ayaklarına sermeliydim.
Meleklerin kucakladığı kara kış olmalıydım.
Beyaza bürünmüş teseddürümün içinden, gönlümün en derinliklerinde yetiştirdiğim, dua kardelenlerimi kardeşlerime sunmalıydım.
Yeni doğuşun sahnelendiği Nev bahar olmalıydım.
Umut güllerimi cemreleriyle uyanışıma vesile olanın kapısına bırakmalıydım.
Arınışın simgesi yağmur olmalıydım.
Sağanak sağanak yağmalıydım, tebliğden bir haber kalmış kurak toprakların üstüne.
Gidiş ve dönüşlerin ortak mekânı bir liman olmalıydım.
Gidenlerin ardın sıra sallanan özlem mendillerini kucağıma bıraktığı,
Bekleyenlerin ufuklarda görünenle birlikte, ilk gözyaşlarını yüreğime akıtıldığı bir yer olmalıydım.
Açılmaz denilen kapıların kilidi olan umut olmalıydım.
Çaresizliğin sancılarına boyun bükenlerin, zulüm kulplarını ellerimle kırmalıydım.
Uğruna cefalar çekilen sevda olmalıydım.
Sevdalıların kalplerini, sevgiliye varınca tebessümle okşamalıydım.
Kavurucu bir ateş olmalıydım.
İbrahim’i yüreğime saldıklarında, gül bahçesi olarak karşılamalıydım Allah dostunu.
Kör kuyu olmalıydım.
Kardeşlerinin terk ettiği Yusuf’u, Mısır’a emanet etmeden, gönlümün sultanı yapmalıydım.
Dağların en yücesi Tur dağı olmalıydım.
Musa’nın Rahmana yakarışına şahit olmalıydım.
Nuh’un gemisi olmalıydım.
Peygamberlerin ve halifelerin adlarıyla ayrılmalıydım inkârın kol gezdiği topraklardan,
Yol almalıydım Rahmanın şefkatiyle inancın hükmettiği ummanlara.
Bir küçük bulut olmalıydım.
Hak Habib’inin yanı başından ayrılmayıp, Onun emirlerine köle olan
Abı hayat olmalıydım.
Cehalet bataklıklarını kurutup, inanç nilüferleri yetiştirmek adına.
Şafak olmalıydım.
Sevgiliyle vuslata gün saydığım ve geçen güne bir çizik attığım.
Seher olmalıydım.
Uzakların kızıllığına müptela gözlerlerimi sana sunmalıydım.
Kâinat olmalıydım. Tüm zerrelerim âdetince YA RAHMAN seni anmalıydım.
Sessiz Çığlıklar
SEVMEK GEREK.....Hep Uzak, Ulaşılmaz, İmkansız
diye Vazgeçmek mi gerek.... Uzaktakini de,
Ulaşılmazı da, İmkansız olanı da, Sevmek gerek..
Sessizce, Susup da Sevmek gerek... Olmayacağını,
Kavuşamayacağını bilsende , Sevmek gerek.. Hem
de Do...lu dolu, Sevmek gerek.... Özlemiyle yana kavrula, Hasretinden Dağları delip, Çölleri yol edip,
Uzağı yakın ederek ,Hayalini Gözlerine sürerek,
Delice sevmek gerek ki ,Adı SEVDA olsun.... Kolayı
herkes sever.... Zor olanı seveceksin.... Taşa, tohum
ekip Yetiştireceksin ki, Ben;"SEVDİM" diyesin..
HAYATI SİL BAŞTAN YAŞAMAK" Peki içindeki illeti söküp atmak, herkesi, her şeyi unutmak...! bu nasıl olacak...?
Yok sayabilecek misin yaşananları? Yapabilecek misin?
Her şeyin içinde bir yerde mutlaka kalacağını bile bile gidebilecek misin? "KADERİMSE ÇEKERİM!" mi diyeceksin..?
Peki hazır mısın şimdi gitmeye? Ama dur şunu bir daha dinle;
"GİDİŞLER ÇARE DEĞİLDİR YÜREĞİNDEKİNİ BİTİRMEYE
Kurşun-i Sözler
Ben Sadece Yanında Olmak İstiyorum...
Gözlerinin İçine Bakıp Seni Ne Kadar Çok Özlediğimi Defalarca Söylemek İstiyorum...
Yokluğunun Ne Kadar Zor Olduğunu...
Saatler Geçmek Bilmezken Günlerin, Haftaların Hatta Ayların Nasıl Geçeceğini Bilmediğimi Söylemek İstiyorum...
Ben Seninle Uyumak, Yeni Güne Kollarında Uyanmak İstiyorum...
Sadece Sarılarak Kalbimi Durdurabileceğini ve Tek Bir Sözünle Beni Yeniden Hayata Döndürebileceğini Bilmeni İstiyorum...
Beni Defalarca Öldürüp Yeniden Hayata Döndürmeni İstiyorum..
ÜÇÜNCÜSÜ YOK
Yakuttan, zümrütten medet boşuna,
Hepsi bir gün döner, çakıl taşına.
Geç kalma.. Bakıp da o genç yaşına,
Sanma ki; önünde seçenekler çok;
Ya ÎMÂN, ya İSYÂN, üçüncüsü yok..
Dünyanın serveti, şehveti sahte;
Bir kefen kadardır, vefâsı ahde.
Boğma vicdânını, meyde, kadehte,
Sanma ki; önünde, seçenekler çok;
Ya AHLÂK, ya HELÂK, üçüncüsü yok..
Sen, şerefli doğdun, şerefli yaşa,
O bencil nefsini, vur taştan taşa;
Yoksa çıkamazsın, şeytanla başa.
Sanma ki; önünde, seçenekler çok;
Ya CENNET, ya CİNNET, üçüncüsü yok..
İnsanlık yanıyor, ateş bacada,
Fitneler kaynıyor, binbir locada,
Umut kuyrukları, ‘cinci’ hocada;
Sanma ki; önünde, seçenekler çok;
Ya İZZET, ya ZİLLET, üçüncüsü yok..
Bir kere baktın mı, kalkıp seherde?
Kapılar açılır, gök perde perde.
Sordun mu Kurân’a, kurtuluş nerde?
Sanma ki; önünde, seçenekler çok;
Ya ŞÜKÜR, ya KÜFÜR, üçüncüsü yok..
Dağlara özenip, tepeden bakma,
Mezar taşlarına, rütbeni çakma,
Şu cennet köşkünü, kibirle yakma;
Sanma ki; önünde, seçenekler çok;
Ya İHLÂS, ya İFLÂS, üçüncüsü yok..
Bırak.. O “çağdaşlar”, ne derse desin,
Hayat bir sınavdır, bu hüküm kesin,
Secde et ki; varsın, Allah’a sesin;
Sanma ki; önünde, seçenekler çok;
Ya KUR’ÂN, ya HÜSRÂN, üçüncüsü yok
(Cengiz Numanoğlu)
Bir Tayt çıkmış moda diyorlar.
Kırk yıllık salona loca diyorlar.
Her Besmele çekene hoca diyorlar.
Bırak onlar ne derse desin.
Bir tek olan Allah var orası kesin
Bir karış etek var suratta maske.
Küpe takan erkeği görmesem keşke.
İslam davasından düşsemde hapse.
Bırak onlar ne derse desin.
Bir tek olan Allah var orası kesin.
Yobaz diyorlar namaz kılana.
Gerici diyorlar örtü takana.
Hiç bir faydası yok ki vatana.
Bırak onlar ne derse desin.
Bir tek olan Allah var orası kesin
Ezanı türkçe okuttular 18 sene.
Şapka giymeyenler asıldı gene
Zalimlik üstüne Zalimlik yine.
Bırak onlar ne derse desin.
Bir tek olan Allah var orası kesin .
Modernlik olgusu tv dizide.
Soyunmak sanat olmuş it baş köşede.
Modacı geziyor bak sosyetede.
Bırak onlar ne derse desin.
Bir tek olan Allah var orası kesin
Kalbi Meftun
KARDELENİN DUASI...
Beni bir mü'min kulun gördu.
Yanımdan geçiyordu, beni fark etti.
Durdu geri döndü, geldi.
Yüzüme uzun uzun baktı.
Önce gözleriyle, sonra elleriyle okşadı. Kokladı,
kokladı.
Bir öpücük kondurdu yanaklarıma ayrılmadan.
" Ne guzel yaratmış!" dedi sessizce.
İste o an, niçin var oldugumu anladım.
Melekler sardı etrafimızı ansızın, imrenerek
seyrettiler olup biteni.
Görmedigi Rabbine görmüş gibi inanan bir
insanın yuceliğini görduler.
Ve herseyi en ince ayrıntısıyla kaydettiler.
Çekilen resimlerde ben de vardim.
Ey dualara cevap veren Rabbim, ben cansız bir
tohumdum.
Dualarımı kabul ettin, guzel bir çiçek oldum.
Senin kudretinle canlandım, Senin san'atınla
süslendim, Senin lütfunla
güldüm.
Simdi bir duam daha kaldi mahşere sakladığım:
Beni gören gozleri ateşte yakma,
Ya RABBİ !!!
ANNEM AĞLAMASIN
Ahmet on beşinde bir genç, Anadolu’nun bağrında yetişmiş, yağız bir delikanlı, savaş çıkar Ahmet savaşa gider, niyeti Allah yolunda şehit olmak. Allah azze ve celle Ahmet’in duasını kabul eder, Ahmet ilk günden şehit olur. Haber Anadolu’ya tez yayılır. Annesi duyar, başlar ağlamaya. Ahmet şehit düştüğü yerden rahatsız olur ve annesine şöyle seslenir :
Annem gözün yaşın akar yılan olup beni sokar
Feryadıma âlem bakar söylen annem ağlamasın
Ağlar isen başın ağla derd ile ciğeri dağla
Kurban isen sen de ağla söylen annem ağlamasın
*****
Cehennemde Malik çıkar ateş olup beni yakar
Ağlar anam kabir sıkar söylen annem ağlamasın
Ağlar isen başın ağla derd ile ciğeri dağla
Kurban isen sen de ağla söylen annem ağlamasın
*****
Annem senden olur derman Mevladan olursa ferman
Sen ağlarsan huzur bulmam söylen annem ağlamasın
Ağlar isen başın ağla derd ile ciğeri dağla
Kurban isen sen de ağla söylen annem ağlamasın
BUNLARA DİKKAT ET!...
• Dinlemeyi öğren.
• Yaşlan ama paslanma.
• Özür dilemekten çekinme.
• Aynı hatayı ikinci kez yineleme.
• Mükemmeli ara, kusursuzu değil.
• İnsandaki iyiyi ortaya çıkarmayı bil.
• Büyük düşün, küçük zevklerin tadına var.
• Her şeyi bulduğundan daha iyi durumda bırak.
• Sürekli “Ben dürüstüm” diyenlerden kuşkulan.
• İlk kez tanıştığın insanlara önce işlerini sorma.
• Acıyı ve düş kırıklığını, yaşamın bir parçası gibi kabul et.
• Çocuklarını övgüye sahip olabilecekleri biçimde yetiştir.
• Çocuklarına sık sık onlara ne denli çok güvendiğini söyle.
• Kaybedecek bir şeyleri kalmamış insanlardan kendini koru.
• İnsanların her zaman gerçeği duymak istediklerini sanma.
• Köprüleri atma. Aynı nehri yine geçmek zorunda kalabilirsin.
• Başarılarının sana sağladığı iç huzuru sağlık ve sevgi ile ölç.
• Ailene “en iyisini vermek” yerine, “verebileceğinin en iyisini” ver.
• Duyurduğun ya da duyduğun haberlerin taraflı olduğunu unutma.
• Asıl savaşı kazanmak için küçük bir çarpışmayı yitirmeyi göze al.
• Maddi durumun çok iyi olsa bile, bırak çocukların kendi harçlıklarını kendileri kazanabilsinler.
Atlılar geldi atlılar
Kırmızı kıravatlılar
Ceydayı kaçırdılar
Maymun suratlılar
Benim ablam düz gider
Saçlarını çok sever
Yarimi hiç sevmedi
Kafasına kuş eder
Bizim evin arkası
Kiremit fabrikası
Erkeklerin kafası
Konterpilak tahtası
YAĞMUR
Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım
Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım
Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım
Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım
Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım
Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım
Senin için görülen bir düş de ben olsaydım
Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım
Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım
Sana hicret eden bir Kureyş'li de ben olsaydım
Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım
Batlı yıkmak için kuşandığın kılıcın
Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım....(((vesselemu ale men ittebeal hude..)))
canmedinem.net ten alıntıdır
SEVDİM...
Sevdim seni hem de delice
Serin bahar akşamlarında yağan yağmurlarla hayale dalar gibi sevdim
Gülüşünü, bakışını, adımlarını, ismimi söylemeni
Hatta tebessüm ederken yüzünde oluşan çizgileri bile sevdim
Sanırım en iyi bildiğim şeyde seni sevmekti.
Mesela sana çiçek almayı hayal edişimi bile sevdim
Gerçi hiçbir çiçek sana yakışmazdı ve seni sana veremezdim çünkü bahar olup gönlümde çiçek gibi açardın.
Ve hiçbir şiir anlatamazdı seni ve gözlerini ama olsun ben yine de yazıyordum işte!
Yaktım bir sigara, çayda demleniyor kâğıt ve kalem, yine bana eşlik ediyor.
Belki de en çok ben seni sana yazmayı sevdim. Gülüşünü hayalimde seyrederken…
-Yusuf Usuğ
Bekliyor İnsan…
Dışarıda yağmur var, aklımda sen. Saniyeler dakikalar saatler derken özlem daha çok hüzün bırakıyor ve daha çok sigara içmeme sebep oluyordu. Mevsimlerden bahardı ve serçeler her zamanki gibi serenat yapıyorlardı birbirlerine. Aklıma, kalbime, sen geliyordun ve çıkmıyordun tek bildiğim şey çok özlemiştim özlüyordum ve özleyecektim ama ağlamayacaktım.
İnsan bekliyor; sarılmayı, saçlarını koklamayı, ellerinden tutmayı, gözlerine bakmayı, bir bardak çay içmeyi ya da aynı şarkıyı dinlemeyi. Bekliyor insan işte bekleye bekleye, beklemeye daha çok alışıyor ve bekledikçe beklenileni daha çok özlüyor sanki. Mesela bir bardak çay, bir iki ölçü tebessüm dünyaya bedel oluyor. İnsan mesela sırılsıklam ıslanmayı bekliyor serin bir haziran akşamında.
Ya da aynı yıldıza şarkılar söylemeyi bekliyor.
Ve sanırım insan bekledikçe ve özledikçe daha çok anlıyor, sevgiliyle yenilen bir parça ekmeğin dünya mutfaklarından daha lezzetli olduğunu. Bende bekliyorum. Sırılsıklam ıslanmak için, yıldızlara şarkılar söylemek, bir bardak çay için, iki ölçü tebessümünde kaybolmak için. Ya da bir parça ekmek ve soğanı paylaşmak için. Hadi sen gel bekliyorum, soğanı ben kırarım sevgili…
Yusuf Usuğ
Elif Kız
Elif kızı giyindirip kuşandırdılar
Saçlarını ördüler, süsleyip oturttular
Ne yapacağını tek tek sıraladılar
Hiç bir şey sormadılar
Elif kıza ''Gelenler görücü'' dediler
Baban ''Olur'' demiş, söz kesmeye geldiler
''İstermisin ?'' demediler
''Severmisin ? Gidermisin ?'' demediler
Elif kızın kanı çekildi
Sarı yaprak gibi titredi
Elif kızın diline olmazlar geldi
''Benim gönlüm bende değil'' diyemedi
Elif kız başı önce girdi içeri
Görmedi gözü hiç kimseyi
Ne gelenlere baktı, ne kendini seçilene
Kurbanlık oldu
Gözleriyle babasına meledi
Elif kız ince gül dalı
Menekşe gözleri yaşlı
Tepsiye koydular canını
Gelenlere ikramdı
Sormadılar, Elif kız razı mıydı ?
Köye ilan edildi Elif kızın şerbeti
Elif kızda gözü olanlar bilsindi,
Elif kız artık sahipliydi
Elif kızda gönlü olmayan yoktuki
Elif kıza haber gelir
Sevdiği, onu gece bekleyecektir
Vermeyecektir kimselere
Götürecektir el uzanmayan yerlere
Yol edecektir kendini Elif'ine
Elif kız sızılarla sabah eder
Cenderede can çekişir inler
Babası sorgusuz kesse de soluğunu
Elif kız yapamaz,
Çiğneyemez babasının onurunu
Elif kız artık, bıçağı bekleyen koyundu
Elif kıza bohça bohça hediyeler
Elif kıza beşibiryerdeler
Elif kızı kıskanan gözler
Elif kız dilden dile gezer...
Elif kızın gözünde değildi hiç biri
Hiçbir bohçaya değmedi eli
Menekşe gözlerinde dinmedi yaşı
Görenler yorar, ''Gelin nazı''
Elif kız köyünün güzeli
Annesinin ''Son beşiğim'' diye sevdiği
Elif kız taze çağında sonbahar oldu
Elif kız yatağında ince ince kurudu
Düğün alayı kapıya dayandı
Davul zurna sesi köyde dolandı
Elif kız beyazlar içinde takatsiz yığıldı
Babası, kızını göğsüne bastırdı
''Elif! Elif'im!'' dedi yandı
Elif kız ''Baba!'' dedi sustu...
Sustu
Çıkarsalar bu yüreği yerinden
Sökseler dikişlerinden
İğe geçirip eğirseler
Kazanlara koysalar
Kaynatsalar soğutsalar
Allara morlara boyasalar
Tezgahlara gerseler de
Kirkitle terbiye etseler...
Senden gayrı nakış çıkmaz!
Bilsinler
Ayla AYDEMİR
-Bi kahve?
Oldu yine gece, biraz soğuk sanki elimde kahve,
Yudumlarken bakıyorum şöyle bir gökyüzüne,
Öyle güzel parlıyor ki yıldızlar bu gece,
Ve sanki içimde umursamaz bir kaygısızlık,
Aslında yakışıyor bana bu sadık yalnızlık..
Baksana dalıyorsun sessizce hayallere,
Oynatıyorsun senaryonu kafana göre,
Sonra kestik diyerek geçiyorsun odana,
Ve koyuyorsun başını huzur dolu yastığına...
Biliyorum.. durmadan aşka inanmıyorum desemde,
Aşık olmaktan bahsediyorum aslında her kelimemde..
Seni anlatıyor tüm satırlarım senden gidemesemde,
Kalbim seni haykırıyor gözlerimle seni göremesemde,
Ellerim ellerini arıyor benim, yanına hiç gelemesemde,
Belki severim başkasını, senden başkasını istemesemde..
MODERN EN GÜZEL DAMAR ŞİİRLERDEN ALINTI
BELKİDE
Belki de her şey iki dudağımızın arasındaydı..
Belki de her şey yürüyeceğimiz yolun sonundaydı..
Belki de her şey koskoca duvarlar arkasındaydı..
Belki de her şey anlamsız bir romanın satırlarındaydı..
Belki de her şey bir yaşama nedenimizin olmayışındaydı..
Belki de her şey istemezken yaşamayı korkmaktı ölümden..
Belki de tek şey kalarak ayakta gülüp geçmekti hayata...
ARŞİVLİK SÖZLER
Küçüklüğümüzde yün döşekler serilirdi sobanın kenarına. Üzerimize bizden ağır yorganlar örtülürdü ve başımızı o taş gibi yastıklara koyduğumuz anda uyurduk. Büyüyünce konforlu yataklarımız ve kuş tüyü yastıklarımız oldu.
Yastıklarımız ve yorganlarımız hafifledi,
ancak bu kezde hayat tüm ağırlığıyla bindi omuzlarımıza.
Önce uykumuzun ve sonra ağzımızın tadı terketti bizi.
Ve annelerimizin ucundan ısırarak bize yedirdiği yufkalı dürümlerin tadını, zengin sofralarımızda bulamaz olduk.
Çok şeyin tadını bilmeden büyüdük belki,
ama sevgi hiç eksik olmadı kursağımızdan.
Çünkü yürekleriyle beslediler bizi anne ve babalarımız.
İşte bu yüzden, geriye bakınca ilk aklımıza gelen yaşadığımız o yoksulluk ve yokluk değil, o yoksulluğun bile üstünü örtebilen
o insanların kocaman yürekleri. Ve annelerimiz hep haklıydı, büyüdükçe arttı dertlerimiz. Biz (yas)landıkça, onlar yaşlandı.
GÜLÜ İNCİTME GÖNÜL
Çiçeklerle hoş geçin,
Balı incitme gönül.
Bir küçük meyve için
Dalı incitme gönül.
Konuşmak bize mahsus,
Olsa da bir güzel süs,
‘Ya hayır de, yahut sus.’
Dili incitme gönül.
Sevmekten geri kalma,
Yapan ol, yıkan olma,
Sevene diken olma,
Gülü incitme gönül.
Başın olsa da yüksek,
Gözün enginde gerek,
Kibirle yürüyerek
Yolu incitme gönül.
Mevlâ verince azma,
Geri alınca kızma,
Tüten ocağı bozma,
Külü incitme gönül.
Dokunur gayretine,
Karışma hikmetine.
Sahibi hürmetine
Kulu incitme gönül.
Bestami YAZGAN
Her gün bu kadar güzel mi bu deniz?
Böyle mi görünür gökyüzü her zaman?
Her zaman güzel mi bu kadar,
Bu eşya, bu pencere?
Değil,
Vallahi değil;
Bir iş var bu işin içinde.
Orhan Veli Kanık
Günaydın Herkese..
İçimde Acıyan Gizli Bir Yer Var
Sanma ki her zaman böyle mutluyum
Beni de acıtan üzen şeyler var
Sanma ki yarından hep umutluyum
İçimde acıyan gizli bir yer var
Ağlasam yaşlarım içime akar
Anlatsam yaslarım ummanlar kadar
Çok erken uğradı bana sonbahar
İçimde acıyan gizli bir yer var
Sahte gülüşlerle saklar dururum
‘Gücüm yok’ demeye engel gururum
Kaybettim ararım nerde huzurum
İçimde acıyan gizli bir yer var
Söylemem kimseye asla adını,
Gönlüm ezberledi hüzün tadını.
N’ettimse kırmadı, boş inadını,
İçimde acıyan gizli bir yer var…
oda benim gibi gülüyor sanma
yüreğimin içi ateşten magma
göz yaşımı dışa göstermem amma
içimde kaynayan gizli bir yer var,
ne doktorlar bilir ne hekim anlar..
neler çektiğimi bilmez insanlar
bir saniye senden olduğum anlar
içimde kaynayan gizli bir yer var,,,,,,,
Unutturmaz dertler, yüzüme vurur
Kimbilir ne zaman gözyaşım kurur?
Yüreğim buruk, başım dik durur
İçimde acıyan gizli bir yer var
Sevmeyi bilirdim sevemez oldum
Yaşadım çileyi hep hayra yordum
Sensiz bu dünyada bir garip oldum
İçimde kaynayan gizli bir yer var.
Sadece siz değilsiniz ağlayan,
Yüreği dağlanıp, canı acıyna
Bahardan sonra gelen, hep hazandır,
İçimde kanayan gizli bir yer var …
İnancım olmasa; isyan ederim,
Her şey Allah’tandır; şükür ederim,
İstemezsen beni çeker giderim;
İçimde acıyan gizli bir yer var.
Mensure ŞAHİN
GÜLÜMSE
Gökyüzünün altında bir ulemanın
Anlattığı hikayelerle
Büyüyen çocuklar!
Yıldızların rengine bürünüyor!
Gözlerinin içinde
Güneş söndüğünde
Ömründeki boşluklar
İsim isim sıralanıyor
Toprağın kokusuna!
Ardına..
Hatıra bir kaç yırtık mektup
Ve yüzünde gülümseme olan
Son resim!
Ardına..
Dayanılan uzun namlular!
Sanma ki..
Korktuğumdan suskunluğum!
Sen, gülümse!
Hayatın zulmüne, gülümse ki
Darağacına onlar vurulsun!
BABACIĞIMA....
Canım BABAM uzak olsan da...
Yokluğun kadar değerlisin bu CAN da...
Seni bir daha öpmemek ACI versede bana...
Eline uzanıp dokunamasam da...
Benimle olduğunu bilmek hissetmek...
VARLIĞINA sığınmak en güzeli aslında...
Rica etsem bu gece rüyama gelir misin ?...
Kızın seni çok özledi be BABA...
Mademki vakitlerden bir nisan akşamıdır...
Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır,
Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor,
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,
Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını,
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,
Sende tattım yemişlerin cümlesini.
Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar mübarek,
Su gibi aziz bir şeysin;
Nimettensin, nimettensin!
Desem ki...
İnan bana sevgilim inan,
Evimde şenliksin, bahçemde bahar;
Ve soframda en eski şarap.
Ben sende yaşıyorum,
Sen bende hüküm sürmektesin.
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
Rüzgârlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber.
Günlerden sonra bir gün,
Şayet sesimi farkedemezsen,
Rüzgârların, nehirlerin, kuşların sesinden,
Bil ki ölmüşüm.
Fakat yine üzülme, müsterih ol;
Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini,
Ve neden sonra
Tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede,
Hatırla ki mahşer günüdür
Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.
Cahit Sıtkı Tarancı
Ey Aşk !
Sana teslim olmak ne demek ?!
Ben gönüllü kavruldum.
Sana yanmak ne demek ?! Ben ateşe tutuldum.
- Hamdım, Piştim !
Artık eskiye dönemem çok yol aldım uğrunda, yüzümü senden çeviremem.
Ey Aşk !
Gideceksende birgün beni sensiz koyma.
Al bütün sözlerini tamam.
Ama elimi hiç bırakma.
Bir yıllık esintiye yüklerim
ben sevdamı.
Derim ; yâr'e kadar yolun var,
sakla duygularımı..
|| Hz. Mevlana
Bu gecede Mısır için ağladım anne
Dua dua göz yaşları döktüm
Yusufiye medreseleri yine doldu anne
Ölüm bekliyorlar bir gül gibi anne
Susarsam suskunluk bana zindan
Susarsam yediğim içtiğim haram anne
Dava derdi için ölüme yürüyen kim varsa
Biz dost Anne
Susamam Anne
Susamam...
Yusuf Usuğ
Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır,
Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor,
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,
Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını,
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,
Sende tattım yemişlerin cümlesini...
- Cahit Sıtkı Taranci...
ACILAR DENİZİ
Aldırmıyorum artık gidenlere
Her gün bakarken resimlere
Süzülen birkaç damla yaş yürekten
Hüznü gömdüm görünmeze
Hep kalbimi dinledim her benden gittiğinde
Usulca seyret dedim hep böyle sessizce
Vedalarım dilsizdi günahlarım bedelsiz
Yasaktı zaten sevgi bahçesinin meyveleri
Ben acılar deniziyim ne yeşili belli ne mavisi
Karanlık gecelerimde sakladım gurur incilerimi
Ben yalnızlar şehri ne gündüzü belli ne gecesi
Sensizliğin tam kalbine sakladım umut hançerlerini
Ben acılar deniziyim ne yeşili belli ne mavisi
Karanlık gecelerimde sakladım gurur incilerimi
Ben yalnızlar şehri ne gündüzü belli ne gecesi
Sensizliğin tam kalbine sakladım umut hançerlerimi
Hep kalbimi dinledim her benden gittiğinde
Usulca seyret dedim hep böyle sessizce
Vedalarım dilsizdi günahlarım bedelsiz
Yasaktı zaten sevgi bahçesinin meyveleri
Ben acılar deniziyim ne yeşili belli ne mavisi
Karanlık gecelerimde sakladım gurur incilerimi
Ben yalnızlar şehri ne gündüzü belli ne gecesi
Sensizliğin tam kalbine sakladım umut hançerlerini
Hep kalbimi dinledim her benden gittiğinde
Usulca seyret dedim hep böyle sessizce
Vedalarım dilsizdi günahlarım bedelsiz
Yasaktı zaten sevgi bahçesinin meyveleri
Ben acılar deniziyim ne yeşili belli ne mavisi
Karanlık gecelerimde sakladım gurur incilerimi
Ben yalnızlar şehri ne gündüzü belli ne gecesi
Sensizliğin tam kalbine sakladım umut hançerlerini
Ben acılar deniziyim ne yeşili belli ne mavisi
Karanlık gecelerimde sakladım gurur incilerimi
Ben yalnızlar şehri ne gündüzü belli ne gecesi
Sensizliğin tam kalbine sakladım umut hançerlerini
Ben acılar deniziyim ne yeşili belli ne mavisi
Karanlık gecelerimde sakladım gurur incilerimi
Ben yalnızlar şehri ne gündüzü belli ne gecesi
Sensizliğin tam kalbine sakladım umut hançerlerini
Korktuğum Şey
Gün çekildi pencerelerden;
Aynalar baştan başa tenha.
Ses gelmez oldu bahçelerden;
Gök kubbesi döndü siyaha.
Sular kesildi çeşmelerden;
Nerden dolacak bu taş nerden,
Nergislerin açtığı yerden
Ey kuş uçurtmayan ejderha?
Ne yardan geçilir, ne serden;
Korkuyorum bu gecelerden.
Bel bağladığım tepelerden
Gün doğmayabilir bir daha.
Cahit Sıtkı Taranc
Bayram Yemeği
Korkarım felekte bir gün
Bir bayram yemeğinde.
Anam, babam gibi kardeşlerim de,
En güzel dalgınlığında ömrün.
Beni gurbette sanıp
Keşke gelseydi bu bayram
Diyecekler.
Ve birdenbire yürekler,
Aynı acıyla yanıp
Hepsinin gözleri yaşaracak.
Öldüğümü hatırlayarak.
Cahit Sıtkı Tarancı DAN ALINTIDIR
Öyle zarif insanlar vardır ki,
Ağzından çıkan her sözle ruhunuzu okşar..
Dost sıcağı yayar varlıkları,
Tanırsınız onları,
Gözlerindeki sevgi ışıklarından..
Öyle zarif insanlar vardır ki,
Size dünyanın en nadide çiçeğimişsiniz gibi bakar..
Sevgi yayar renkleri,
Bilirsiniz onları,
Yüzlerindeki nurlu ışıklardan..
O insanlar,
Bu hayatta iyiliğin hala var olduğunun ispatı..
Yaşam onların emekleriyle ışıldar,
Çoğaltırlar toplumda güzel anlamları,
Onların varlığı hayatı daha yaşanılır kılar..
Hazreti Muhammed'in doğumunun 1443'üncü yılının kutlandığı günlerde Fransız düşünür ve yazar Victor Hugo'nun Hz. Muhammed için yazdığı dizeler Türkçe'ye çevrildi.
Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Dil Eğitim Merkezi Fransızca Bölümü Öğretim Görevlilerinden Yakup Yaşar, uzun araştırmalar sonrası orijinal metnin üzerinden tercüme ettiği 'Mahomet'in dizeleri Peygamber'in mütevazı yaşamından izler taşıyor. Hugo eserinde Hz. Muhammed'in ölmeden önceki son zamanlarını anlatıyor.
Vctor Hugo, güçlü yapıtlarıyla 19'un yüzyıla damgasını vuran yazarlardan biri. Eserleri llirizm içeren Hugo, eserlerinde daha çok, aşk, baba şefkati, ölüm, insan yazgısı, özgürlük, yoksullara iyi davranma, emeğin kutsallığı, hayatın hüzün ve neşesi ile tüm evreni kuşatan Tanrı'nın varlığı gibi konulara yer vermişti.
Hugo'nun, 1855 yılında sürgündeyken yazmaya başladığı, insanlık tarihi ve gelişimini anlatan ve hala Fransa'nın gerçek anlamdaki tek destanı olarak kabul edilen, 'La Légende des Siècles (Yüzyılların Efsanesi)' adlı eserinde Allah, İslam, Kur'an ayetleri ve Hz. Muhammed ile ilgili çok sayıda şiirinin olduğu yüz yıllardır biliniyor. Ancak, aynı eserin Brüksel'de 28 Eylül 1859 yılında yapılan ilk baskısında yer alan İslam ve İslam peygamberine dair 'Mahomet', diğer baskılarından çıkarılmıştı. Yüzyılın Efsanesi'nde de yer alan 'Mahomet'i Le Centre national de la recherche scientifique (Fransa Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi), ancak, Hugo'nun ölümünden yüzyıl sonra yani 1985 yılında yayınlamıştı. Bu yayınla birlikte Hristiyan dünyasında bir çok tartışmaya neden olan Hugo'nun Müslüman olduğu da tartışılmaya başlanmıştı.
Hugo'nun 'Mohamet'i nin orijinal metinlerini Le Centre national de la recherche scientifique 'den elde eden Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Dil Eğitim Merkezi Fransızca Bölümü Öğretim Görevlilerinden Yakup Yaşa, uzun bir çalışma sonucu eseri Türkçe'ye çevirdi. Yakup Yaşa, "7 yıldır yaklaşık 400'e yakın Fransızca şiiri Türkçe'ye çevirdim. Uzun süredir Hugo'nun Hz. Muhammed'e yazdığı şiir üzerinde çalışıyordum. Fransa'da çeşitli üniversitelerde görev yapan edebiyatçı akademisyenlerle görüştüm. Hugo'nun şiirinin orijinalini bulup Türçe'ye çevirdim. Çeviriyi henüz bitirdim. Üniversitede üzerinde çalışmalarımız sürüyor. Hugo şiirinde Hz. Muhammed'i o kadar güzel anlatıyor ki etkilenmemek mümkün değil. Bu anlatımlar Hugo'nun İslamiyet'le ne kadar ilgili olduğunu gösteriyor" dedi.
Yaşar'ın çevirdiği dizeler şöyle:
L'AN NEUF DE L'HEGIRE
(HİCRİ DOKUZUNCU SENE)
MAHOMET
Hz.Muhammed
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu
Metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu
Yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu
Her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu
Oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında
Durup su içen develeri izliyordu arada sırada
Böylece, deve güttüğü zamanları hatırlıyordu.
Sanki Cenneti görmüş, İlahi Aşkı bulmuştu
Sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu
Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi
Kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi
Boynu, Gümüş bir testinin boğazıydı sanki.
Tufanın sırlarını bilen Nuh'un havası vardı.
Ona danışmaya gelenlere, adil davranırdı
Kimi itiraf eder, kimi güler ve inkar ederdi
Sessizce dinler, en son konuşurdu kendisi
Ağzından dua ve zikir hiç eksik olmazdı
Çok az yer, karnının üzerine taş koyardı.
Boş durmaz, koyunlarını sağıp oyalanırdı
Oturur yere, elbiselerini kendi yapardı
Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı
Yine de, herkesten daha fazla oruç tutardı
Altmış üç yaşında, bir ateş sardı vücudunu
Kutsal Kitap Kur'an'ı bir kez daha okudu
Sonra, sancağı, Said'in oğluna teslim etti.
Onlara: "Artık aranızdan ayrılma vakti geldi
Allah birdir, hep onun yolunda savaş" dedi.
Mahzundu, bakışlarında, yurdundan zoraki
Sürülen yaşlı bir kartalın hüznü vardı sanki
Yine, her günkü vaktinde mescide geldi,
Ali'ye tabi olanlar da arkasından geliyordu
Ve, kutsal sancak rüzgarda dalgalanıyordu.
Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa seslendi
"Ey insanlar, ömür bitiyor, hayat gelip geçici
Biz, karanlıkta birer zerreyiz, yüce olan O'dur
Ey insanlar, O'ndan başka rehberim yoktur
Onsuz bir değerim olmazdı."
Bir zat ona : "Ey müminlerin gerçek Sultanı!
Seni dinler dinlemez, herkes inandı sözüne
Sen doğduğunda, bir yıldız doğdu gökyüzüne
Kisra sarayının üç kulesi birden devrildi" dedi.
O da: "Melekler ölümümü müzakere etti;
Vakit tamam, dinleyin! Eğer herhangi birinize
Bir kötülük yaptıysam, çıksın herkesin önünde
Ben ölmeden, gelsin intikamını alsın şimdi;
Kime vurmuşsam, o da bana vursun" dedi.
Ve uzattı usulca asasını oradan geçenlere.
Yaşlı bir kadın, bir koyunu kırpıyordu eşikte
Ona: "Tanrı yardımcın olsun!" diye seslendi.
Bakışlarında bir hüzün vardı, oldukça bitkindi
Dalgındı; birden, şöyle dedi: "Herkes duysun!
Allah benim adımı andı! Bundan emin olun
Topraktan insan, nurdan bir peygamberim
İsa'nın getirdiği dini tamamlamaya geldim.
Ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi.
Zira her şafak, doğacak güneşin müjdecisi
İsa benden önce, ama ne Tanrıdır ne de oğlu
O, gülü koklayan Bakire Meryem'den doğdu.
Unutmayın, ben de etten kemikten bir faniyim
Kuruyan bir balçıktan başka bir şey değilim;
Şu dünyada başıma gelmeyen şey kalmadı;
Çektiğim çilelere, yol olsa, dayanmazdı
Baskı ve işkenceden, şu bedenim çok çekti;
Ve eğer işlediğimiz her bir günahın bedeli
Korkunç bir haşere olsaydı, o karanlık mezarı
Bize dar eder, cehenneme çevirirdi orayı.
Tekrar tekrar bedenlenir cehennem ehli
Ve kurtlar yeniden kemirir tüm bedenlerini
Böylece, defalarca tükenir ve yeniden dirilir
Cezalarını çekince de, yeniden huzura erişir.
Ben, kutsal savaşların mütevazı meydanıyım
Bazen bir efendi bazen de bir köle gibiyim
Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve Kuyular gibidir
Bir sözüm korkutuyorsa, bir diğeri müjdecidir;
Ey inananlar! Çektiklerimi görüyorsunuz işte!
Karşıma alıp, insanı aldatıp yeniden delalete
Sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri
Engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini
Çoğu zaman, Yakup gibi, karanlıklar içinde
Çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle;
Fakat insanlar beni özellikle öldürmek istedi
Bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi
Ben ise, asla, Hak davamdan vazgeçmedim
Onlarla savaştım, ama kimseden incinmedim
Savaş boyunca: "Bırakın yapsınlar!" diyordum
Kanlar içinde tek yaralı ben olayım istiyordum
Varsın hepsi vursun bana, zaten durmazlar ki
Zira sağ ellerine Ayı, sol ellerine Güneşi
Versem de, düşmanlarım vazgeçmezdi asla
Yine de saldırırlardı bana şu çileli yolculukta
Fakat ne olursa olsun geri adım atmadım
Zira bu kutsal dava uğruna tam kırk yıl savaştım
İşte, böyle geçen bir ömrü nihayet tamamladım
Şimdi Allah'a gidiyorum, dünyayı geride bıraktım.
Greklerin Hermès'i, Yahudilerin de Lévi' yi
Desteklediği gibi siz de hiç bırakmadınız beni
Çektiğiniz bu sıkıntılar, mutlaka son bulacak
Bu soğuk, ıssız geceye elbet Güneş doğacak
Müminler, asla ümidinizi kesmeyin O'ndan
Zira Kronnega dağlarını aslan yuvası yapan,
Denizleri incilerle, karanlıkları da yıldızlarla
Donatan Allah, elbet sizleri de koymaz darda.
Sonra: "O'na inanıp teslim olun"diye ekledi
İnanmayan, ancak, inkar da etmeyenlerin yeri
Cennet ile cehennemi ayıran duvarın üzeri
Kararmıştır kalpleri, günah işlemek tek işleri;
Hiç kimse tamamen günahsız değildir belki
Ama çabalayın ki, Allah cezalandırmasın sizi
Namaz kılın, bütün azalarınız değsin yere
Zira o dayanılmaz cehennem ateşi, sadece
O'nun için yere kapanmayan bedenleri yakar
O, kapkaranlık dünyayı, masmavi gökle açar;
Misafiri sevin, dürüst olun, adaletle hükmedin
Yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için
Yedi göğü geçmek için altın eğerli atlar,
Ve yıldırımları geride bırakan hızlı arabalar
Huriler, tertemiz, hep ter ü taze ve neşeli
İncilerden yapılmış köşklerde oturur her biri
Cehennem ateş ehlini bekler, vay hallerine!
Ateşten ayakkabıları olacak ve giydiklerinde,
Sıcaklıkları kazan gibi beyinlerini kaynatacak
Cennet ehli ise, pek neşeli ve gururlu olacak."
Biraz durdu, hep ümitli olmalarını öğütledi
Sonra, ağır adımlarla yürümeye devam etti
Ardından : "Ey insanlar! Size sesleniyorum
Vakit saat doldu, ebedi bir aleme gidiyorum
Belki bu sizinle son görüşmemiz, acele edin
Beni tanıyan herkes gelip son kez dinlesin
Bir hatam olduysa, yüzüme söylesin" dedi.
Kalabalık sessizce sağa sola açılıp yol verdi
Gitti ve Ebufleya Kuyusunda sakalını yıkadı
Biri ondan üç drahmi istedi, çıkardı verdi
"Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi" dedi.
Herkesin, bir güvercininki gibi ışıl ışıldı gözleri
Bakıp, kendilerini hep kollayan o yüce insana,
Ağlıyordu halk; evine kadar eşlik ettiler ona
Birçoğu gözünü bile kırpmadan orada bekledi
Bütün geceyi dışarıda taşların üzerinde geçirdi
Ve ertesi Sabah, günün ağardığını fark edince
"Ben artık kalkamıyorum, dedi, Ebubekir'e
Kitap'ı alıp yanına, sen kıldıracaksın namazı."
Eşi Aişe de o sırada cemaatin arkasındaydı
Ebubekir okuyor, Muhammed ise dinliyordu
Nihayet, okuduğu ayetleri usulca bitiriyordu
O, dua ve zikrini yaparken herkes ağlıyordu
Ve, Ölüm Meleği çıka geldi akşama doğru
"İçeri girebilir miyim" diye müsaade istedi
"Gelsin" dedi. Dünyaya açtığı o ilk günkü gibi
Yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri,
Ve, Melek ona : "Allah seni bekliyor" dedi
Memnuniyetle, dedi. Şakakları şöyle bir titredi
Bir an aralandı dudakları ve ruhunu teslim etti.
Rüzgâr Kırdı mı Dallarını?..
UMUTSUZ Olma!
Sana HÜZÜNLÜ Bir HAZAN mı Bırakmış HAYAT?
Neden Gam Kederle Dolusun Dost?
ÜZÜLME !.....
Sen Hiç Mevsimlerin Bittiğini Gördün mü?
Her KIŞ/ın Ardında Bir BAHAR Saklı...
Yapraksız Kalan Ağaç Gibi Sessizce BEKLE ve SABRET..!
DUA/nı Düşürmeden Dilinden .......
Tutun Seni Kaldıracak İpe..
Ve ACI/ların Seni Sarmalamışken Bile ŞUNU de;
Bu Da Geçer...
Deme Bari
Bir yudum aşkını bana çok gördün
Çöllere atıp da yüz deme bari
Vermek istemedin istemek verdin
Kendini kendinden süz deme bari
Çöllere atıp da yüz deme bari
Vermek istemedin istemek verdin
Kendini kendinden süz deme bari
Hem her şeyde varsın hem hepsinde yok
Elestte tek oldun dünyada bir çok
Hem yay ol diyorsun hem hedef hem ok
Çıktığım yokuşa düz deme bari
Elestte tek oldun dünyada bir çok
Hem yay ol diyorsun hem hedef hem ok
Çıktığım yokuşa düz deme bari
Beni tat diyerek sen beni tattın
Sanki beni benim için yarattın
Vuslat bile yoktu hicrana attın
Bensiz ol benimle gez deme bari
Sanki beni benim için yarattın
Vuslat bile yoktu hicrana attın
Bensiz ol benimle gez deme bari
Tövbeye muhtaçken tövbemin ahı
Sensiz işlemedim hiç bir günahı
Madem ki sağımdan çektin eyvahı
Solumda durana yaz deme bari
Sensiz işlemedim hiç bir günahı
Madem ki sağımdan çektin eyvahı
Solumda durana yaz deme bari
Güya her perdeden öte yerdesin
Ya perde yok ya sen sana perdesin
Tamam sustum sormuyorum nerdesin
Taktığın perdeye göz deme bari
Ya perde yok ya sen sana perdesin
Tamam sustum sormuyorum nerdesin
Taktığın perdeye göz deme bari
Nice dilberleri peşine takıp
Kimin yolda kimin çölde bırakıp
Hadi gel der gibi uzaktan bakıp
Attığın kazığa naz deme bari
Kimin yolda kimin çölde bırakıp
Hadi gel der gibi uzaktan bakıp
Attığın kazığa naz deme bari
Serdar TUNCER
Gözlerini Gönlüne Koy Gel...
Âh yâr
Gözlerin;
Çorak bir mevsimde, Medine-i Münevvere de
İnşiraha karışmış nisan gibi yağıyor gönlüme
Bilemedim; gök mü yeşil mi mavi bilemedim
Şerha şerha yağan gözlerini
Gözlerin;
Çorak bir mevsimde, Medine-i Münevvere de
İnşiraha karışmış nisan gibi yağıyor gönlüme
Bilemedim; gök mü yeşil mi mavi bilemedim
Şerha şerha yağan gözlerini
İbrahim’in küllerinden doğan nur mu?
Yusuf gönlünde Züleyha hikmeti mi gözlerin?
Ben lâl oldum
Gönül kıblegâhı’nda Yakup-u hal mi gözlerin
Yusuf gönlünde Züleyha hikmeti mi gözlerin?
Ben lâl oldum
Gönül kıblegâhı’nda Yakup-u hal mi gözlerin
Susasım gözlerini boynuma takıp gidesim var
Yıldızlara saçlarını toka yapıp
Gözbebeklerini bahar edesim var Yusuf gönlüne
Yıldızlara saçlarını toka yapıp
Gözbebeklerini bahar edesim var Yusuf gönlüne
Yitik kelimeler tekerrür ediyor gözlerinin çaresizliğinde
Gözlerini manzaram yapıp
Yüzüne bir ömür gülesim var
Kaybolan benliğimi gözlerinde bulup
Seni içime basasım
Bakışlarını kirpiklerime asasım var
Gözlerini manzaram yapıp
Yüzüne bir ömür gülesim var
Kaybolan benliğimi gözlerinde bulup
Seni içime basasım
Bakışlarını kirpiklerime asasım var
İsa’sı kaybolmuş Meryem’in feryadı gözlerin oluyor
Düşüyor düşlerime her gece
İçimde kaynattığım bir sızı oluyor gözlerin
Sende çıkıyor aydınlığa her hece
Düşüyor düşlerime her gece
İçimde kaynattığım bir sızı oluyor gözlerin
Sende çıkıyor aydınlığa her hece
Söyle şimdi nisan gözlü sevgilim
Hangi türkü hangi öykü
Anlatabilir gözlerini
Gel nisan gözlü sevgilim
Gözlerini gönlüne koy gel
Öper kalbime koyarım gözlerini ve gönlünü
Bir ömür taşırım içimde…
Hangi türkü hangi öykü
Anlatabilir gözlerini
Gel nisan gözlü sevgilim
Gözlerini gönlüne koy gel
Öper kalbime koyarım gözlerini ve gönlünü
Bir ömür taşırım içimde…
Yusuf Usuğ...
Bu Gün Yine Güzelsin Hayat.
Seni SEVİYORUM.
Kendimi SEVİYORUM.
Hayatımdaki Bütün Güzellikleri SEVİYORUM.
Dostlarımı SEVİYORUM.
Arkadaşlarımı SEVİYORUM.
Gökyüzünü SEVİYORUM.
Mavi denizi SEVİYORUM.
Evrendeki Güzel Olan Her Şeyi Çok SEVİYORUM..
Bu Gün Yine Güzelsin Hayat Seni Çok SEVİYORUM..
Arkadaşlarımı SEVİYORUM.
Gökyüzünü SEVİYORUM.
Mavi denizi SEVİYORUM.
Evrendeki Güzel Olan Her Şeyi Çok SEVİYORUM..
Bu Gün Yine Güzelsin Hayat Seni Çok SEVİYORUM..
Öyle zarif insanlar vardır ki,
Ağzından çıkan her sözle ruhunuzu okşar..
Dost sıcağı yayar varlıkları,
Tanırsınız onları,
Gözlerindeki sevgi ışıklarından..
Öyle zarif insanlar vardır ki,
Size dünyanın en nadide çiçeğimişsiniz gibi bakar..
Sevgi yayar renkleri,
Bilirsiniz onları,
Yüzlerindeki nurlu ışıklardan..
O insanlar,
Bu hayatta iyiliğin hala var olduğunun ispatı..
Yaşam onların emekleriyle ışıldar,
Çoğaltırlar toplumda güzel anlamları,
Onların varlığı hayatı daha yaşanılır kılar..
MAVİ
Bir gece mavisi sularında vaktin , gel!
Karanlıklar dağıtsın gün ışıkları!
Gece doğsun ve yansın bütün kandil aşıkları
Karanlıklar dağıtsın gün ışıkları!
Gece doğsun ve yansın bütün kandil aşıkları
Gel ki büsbütün dağılsın saçlarım rüzgârından!
Gel ki baharlar kovalasın ardından apaçık!
İki büklüm kalsın seni anlatan tüm şarkılar!
Gel ki baharlar kovalasın ardından apaçık!
İki büklüm kalsın seni anlatan tüm şarkılar!
Bir gece mavisi sularında vaktin , gel!
Çatlasın dudakları yağmurların , gel!
Kırılsın mevsim ayrılıkları , gel!
Çatlasın dudakları yağmurların , gel!
Kırılsın mevsim ayrılıkları , gel!
Öpülesi ayaklarınla çiğne toprağımın alnını
Gel ki kavmim aşka doysun kurbanım!
Gel ki kavmim aşka doysun kurbanım!
Ve sen gelmedikçe
Bir gece mavisi sularında öleceğim
Biliyorum
Bir gece mavisi sularında öleceğim
Biliyorum
Sokak Lambası-Tayyip Yaslıca
YAĞMUR ADAM
Ben , güneşe varıp yalanlar söyleyeceğim
Ebabil dudakların tüm karanlıklara beni anlatsın!
Ebabil dudakların tüm karanlıklara beni anlatsın!
Ben birer birer mehtap ışıkları toplayacağım göklerden!
Hüznümün katranına boyanıp ağlayacağım!
Aşk giydirip hicranıma dolaşacağım meydanlarda!
Yanacağım ayrılıp nilüfer bakışlardan!
Kucak açıp geceye , gözlerimi kapatacağım!
Hüznümün katranına boyanıp ağlayacağım!
Aşk giydirip hicranıma dolaşacağım meydanlarda!
Yanacağım ayrılıp nilüfer bakışlardan!
Kucak açıp geceye , gözlerimi kapatacağım!
Şu Sonbahar yağmuruna and olsun sevgilim
Bu son bahar , gidiyorum hoşçakal!
Bu son bahar , gidiyorum hoşçakal!
Ben hüznüme boyun büktüm!
Sancaklar taşıyacağım şerefi arşa tac!
Bürünüp savaşacağım kabzasına Zûlfikâr'ın!
Ben , taşına yağmur düşmeyen adam olacağım
Sen , beni düşünme!
Sancaklar taşıyacağım şerefi arşa tac!
Bürünüp savaşacağım kabzasına Zûlfikâr'ın!
Ben , taşına yağmur düşmeyen adam olacağım
Sen , beni düşünme!
Ölüm denilen bir adımlık dünya sevgilim
Bu son veda , gidiyorum hoşçakal!
Bu son veda , gidiyorum hoşçakal!
Sokak Lambası-Tayyip Yaslıca
MİZÂN
Birgün öleceğim
Yürüyecek ayaklarım incecik belinde bir yolun
Binmişse omzuma hüznümün günahları , düşeceğim
Varabilirsem eğer sonuna , bekle beni
Geleceğim
Yürüyecek ayaklarım incecik belinde bir yolun
Binmişse omzuma hüznümün günahları , düşeceğim
Varabilirsem eğer sonuna , bekle beni
Geleceğim
Koydukça hüznümü üzerine bir gece vakti
Mizân , aşka vuruyor sultanım
Cennetler sıralanıyor ayaklarıma , görüyorum
Mizân , aşka vuruyor sultanım
Cennetler sıralanıyor ayaklarıma , görüyorum
Saçlarımı okşuyor elleriyle yıldızlar
Dışarıda yağmurlar dışarıda hüzün
Yaşamak gerek kaybetmeden yalnızlığı
Ve sen sen ol
Ümitlerini yağmurda bırakma
Islanırlar!
Dışarıda yağmurlar dışarıda hüzün
Yaşamak gerek kaybetmeden yalnızlığı
Ve sen sen ol
Ümitlerini yağmurda bırakma
Islanırlar!
Bir gece , bir şiir ve bir de
Nisan uğultuları dağıtan ay çiçekleri var ellerimde
Ay doğmadan gelmelisin , bekliyorum
Nisan uğultuları dağıtan ay çiçekleri var ellerimde
Ay doğmadan gelmelisin , bekliyorum
Sokak Lambası-Tayyip Yaslıca
Bekliyor İnsan…
Dışarıda yağmur var, aklımda sen. Saniyeler dakikalar saatler derken özlem daha çok hüzün bırakıyor ve daha çok sigara içmeme sebep oluyordu. Mevsimlerden bahardı ve serçeler her zamanki gibi serenat yapıyorlardı birbirlerine. Aklıma, kalbime, sen geliyordun ve çıkmıyordun tek bildiğim şey çok özlemiştim özlüyordum ve özleyecektim ama ağlamayacaktım.
İnsan bekliyor; sarılmayı, saçlarını koklamayı, ellerinden tutmayı, gözlerine bakmayı, bir bardak çay içmeyi ya da aynı şarkıyı dinlemeyi. Bekliyor insan işte bekleye bekleye, beklemeye daha çok alışıyor ve bekledikçe beklenileni daha çok özlüyor sanki. Mesela bir bardak çay, bir iki ölçü tebessüm dünyaya bedel oluyor. İnsan mesela sırılsıklam ıslanmayı bekliyor serin bir haziran akşamında.
Ya da aynı yıldıza şarkılar söylemeyi bekliyor.
Ve sanırım insan bekledikçe ve özledikçe daha çok anlıyor, sevgiliyle yenilen bir parça ekmeğin dünya mutfaklarından daha lezzetli olduğunu. Bende bekliyorum. Sırılsıklam ıslanmak için, yıldızlara şarkılar söylemek, bir bardak çay için, iki ölçü tebessümünde kaybolmak için. Ya da bir parça ekmek ve soğanı paylaşmak için. Hadi sen gel bekliyorum, soğanı ben kırarım sevgili…
Ya da aynı yıldıza şarkılar söylemeyi bekliyor.
Ve sanırım insan bekledikçe ve özledikçe daha çok anlıyor, sevgiliyle yenilen bir parça ekmeğin dünya mutfaklarından daha lezzetli olduğunu. Bende bekliyorum. Sırılsıklam ıslanmak için, yıldızlara şarkılar söylemek, bir bardak çay için, iki ölçü tebessümünde kaybolmak için. Ya da bir parça ekmek ve soğanı paylaşmak için. Hadi sen gel bekliyorum, soğanı ben kırarım sevgili…
Yusuf Usuğ
BU GECE
"Efkârlı türküler geldi dilime,Zamanı öğüttüm, süzdüm bu gece.
Yalnızlık dağ oldu çöktü içime,
Gönlümde gönlümü gezdim bu gece.
Yandım,yüreğime cemreler düştü,
Dondum, canevime kuşlar üşüştü,
Mevsimlerim bile sana karıştı,
Yılları ardarda dizdim bu gece.
Göklerde maviyi bulmak niyetim,
Efkar bulut bulut, güne hasretim,
Sen orada öksüz, ben burda yetim,
Hayatın yükünden bezdim bu gece.
Yağmur yağmur yağdın sevda ülkeme,
Senin olmadığın bir dünya neme?
Yıldırımca düşsen diye gölgeme,
Gökleri elimle çizdim bu gece.
Sevdanı içimde yaşaya duya,Hasretini yazdım toprağa,suya,
Hani derya derya gözlerin var ya,
İki damlasında yüzdüm bu gece.
Sabırla doldurdum güne asırı,Gönlüme sığındım oldum esiri,
Anladım ki aşkmış dünyanın sırrı,
Aşkı aşk içinde çözdüm bu gece..."
HASRET
Kimbilir aynı yağmurlarda ıslanıyoruzdur şu an
Aynı kitabın ,aynı satırlarında doluyordur gözlerimiz
Belki seninde hüzün çökmüştür yüreğine
Sende elini kalbine götürüp inşirah okumuşsundur
Belki de bir bardak çay çekmiştir canın
Demlemek zor gelmiştir yorgunluktan dolayı
Sınavların bitmiş yeni bir kitap almışssındır sonra
Yeni bir şiire başlayıp , tamamlamaya çalışmışssındır
Deniz kenarlarında ferahlıyordur seninde kalbin
Kırlangıçlar dolaşıyordur saçlarında
Ellerini koyacak yer bulamıyorsundur benim gibi
Heyecanlanınca titriyordur belki de
Uzaklara dalan hüzünlü gözlerin vardır muhtemelen
Yürürken sende yere bakıyorsundur tahminimce
Belki de bu satırları okuyorsundur şu an
Kimi tarif ediyor diye düşünüyorsundur
Yüzünde bir tebessüm
Gözlerinde kelebekler uçuyordur
Kuşlar göç ediyordur belki de
Senin bana meftun yüreğinden
Benim sana hasret yüreğime ...
★Hasret Deryası★
Yalnızlık dağ oldu çöktü içime,
Gönlümde gönlümü gezdim bu gece.
Yandım,yüreğime cemreler düştü,
Dondum, canevime kuşlar üşüştü,
Mevsimlerim bile sana karıştı,
Yılları ardarda dizdim bu gece.
Göklerde maviyi bulmak niyetim,
Efkar bulut bulut, güne hasretim,
Sen orada öksüz, ben burda yetim,
Hayatın yükünden bezdim bu gece.
Yağmur yağmur yağdın sevda ülkeme,
Senin olmadığın bir dünya neme?
Yıldırımca düşsen diye gölgeme,
Gökleri elimle çizdim bu gece.
Sevdanı içimde yaşaya duya,Hasretini yazdım toprağa,suya,
Hani derya derya gözlerin var ya,
İki damlasında yüzdüm bu gece.
Sabırla doldurdum güne asırı,Gönlüme sığındım oldum esiri,
Anladım ki aşkmış dünyanın sırrı,
Aşkı aşk içinde çözdüm bu gece..."
HASRET
Kimbilir aynı yağmurlarda ıslanıyoruzdur şu an
Aynı kitabın ,aynı satırlarında doluyordur gözlerimiz
Belki seninde hüzün çökmüştür yüreğine
Sende elini kalbine götürüp inşirah okumuşsundur
Belki de bir bardak çay çekmiştir canın
Demlemek zor gelmiştir yorgunluktan dolayı
Sınavların bitmiş yeni bir kitap almışssındır sonra
Yeni bir şiire başlayıp , tamamlamaya çalışmışssındır
Deniz kenarlarında ferahlıyordur seninde kalbin
Kırlangıçlar dolaşıyordur saçlarında
Ellerini koyacak yer bulamıyorsundur benim gibi
Heyecanlanınca titriyordur belki de
Uzaklara dalan hüzünlü gözlerin vardır muhtemelen
Yürürken sende yere bakıyorsundur tahminimce
Belki de bu satırları okuyorsundur şu an
Kimi tarif ediyor diye düşünüyorsundur
Yüzünde bir tebessüm
Gözlerinde kelebekler uçuyordur
Kuşlar göç ediyordur belki de
Senin bana meftun yüreğinden
Benim sana hasret yüreğime ...
★Hasret Deryası★
Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Dil Eğitim Merkezi Fransızca Bölümü Öğretim Görevlilerinden Yakup Yaşar, uzun araştırmalar sonrası orijinal metnin üzerinden tercüme ettiği 'Mahomet'in dizeleri Peygamber'in mütevazı yaşamından izler taşıyor. Hugo eserinde Hz. Muhammed'in ölmeden önceki son zamanlarını anlatıyor.
Vctor Hugo, güçlü yapıtlarıyla 19'un yüzyıla damgasını vuran yazarlardan biri. Eserleri llirizm içeren Hugo, eserlerinde daha çok, aşk, baba şefkati, ölüm, insan yazgısı, özgürlük, yoksullara iyi davranma, emeğin kutsallığı, hayatın hüzün ve neşesi ile tüm evreni kuşatan Tanrı'nın varlığı gibi konulara yer vermişti.
Hugo'nun, 1855 yılında sürgündeyken yazmaya başladığı, insanlık tarihi ve gelişimini anlatan ve hala Fransa'nın gerçek anlamdaki tek destanı olarak kabul edilen, 'La Légende des Siècles (Yüzyılların Efsanesi)' adlı eserinde Allah, İslam, Kur'an ayetleri ve Hz. Muhammed ile ilgili çok sayıda şiirinin olduğu yüz yıllardır biliniyor. Ancak, aynı eserin Brüksel'de 28 Eylül 1859 yılında yapılan ilk baskısında yer alan İslam ve İslam peygamberine dair 'Mahomet', diğer baskılarından çıkarılmıştı. Yüzyılın Efsanesi'nde de yer alan 'Mahomet'i Le Centre national de la recherche scientifique (Fransa Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi), ancak, Hugo'nun ölümünden yüzyıl sonra yani 1985 yılında yayınlamıştı. Bu yayınla birlikte Hristiyan dünyasında bir çok tartışmaya neden olan Hugo'nun Müslüman olduğu da tartışılmaya başlanmıştı.
Hugo'nun 'Mohamet'i nin orijinal metinlerini Le Centre national de la recherche scientifique 'den elde eden Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Dil Eğitim Merkezi Fransızca Bölümü Öğretim Görevlilerinden Yakup Yaşa, uzun bir çalışma sonucu eseri Türkçe'ye çevirdi. Yakup Yaşa, "7 yıldır yaklaşık 400'e yakın Fransızca şiiri Türkçe'ye çevirdim. Uzun süredir Hugo'nun Hz. Muhammed'e yazdığı şiir üzerinde çalışıyordum. Fransa'da çeşitli üniversitelerde görev yapan edebiyatçı akademisyenlerle görüştüm. Hugo'nun şiirinin orijinalini bulup Türçe'ye çevirdim. Çeviriyi henüz bitirdim. Üniversitede üzerinde çalışmalarımız sürüyor. Hugo şiirinde Hz. Muhammed'i o kadar güzel anlatıyor ki etkilenmemek mümkün değil. Bu anlatımlar Hugo'nun İslamiyet'le ne kadar ilgili olduğunu gösteriyor" dedi.
Yaşar'ın çevirdiği dizeler şöyle:
L'AN NEUF DE L'HEGIRE
(HİCRİ DOKUZUNCU SENE)
MAHOMET
Hz.Muhammed
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu
Metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu
Yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu
Her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu
Oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında
Durup su içen develeri izliyordu arada sırada
Böylece, deve güttüğü zamanları hatırlıyordu.
Sanki Cenneti görmüş, İlahi Aşkı bulmuştu
Sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu
Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi
Kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi
Boynu, Gümüş bir testinin boğazıydı sanki.
Tufanın sırlarını bilen Nuh'un havası vardı.
Ona danışmaya gelenlere, adil davranırdı
Kimi itiraf eder, kimi güler ve inkar ederdi
Sessizce dinler, en son konuşurdu kendisi
Ağzından dua ve zikir hiç eksik olmazdı
Çok az yer, karnının üzerine taş koyardı.
Boş durmaz, koyunlarını sağıp oyalanırdı
Oturur yere, elbiselerini kendi yapardı
Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı
Yine de, herkesten daha fazla oruç tutardı
Altmış üç yaşında, bir ateş sardı vücudunu
Kutsal Kitap Kur'an'ı bir kez daha okudu
Sonra, sancağı, Said'in oğluna teslim etti.
Onlara: "Artık aranızdan ayrılma vakti geldi
Allah birdir, hep onun yolunda savaş" dedi.
Mahzundu, bakışlarında, yurdundan zoraki
Sürülen yaşlı bir kartalın hüznü vardı sanki
Yine, her günkü vaktinde mescide geldi,
Ali'ye tabi olanlar da arkasından geliyordu
Ve, kutsal sancak rüzgarda dalgalanıyordu.
Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa seslendi
"Ey insanlar, ömür bitiyor, hayat gelip geçici
Biz, karanlıkta birer zerreyiz, yüce olan O'dur
Ey insanlar, O'ndan başka rehberim yoktur
Onsuz bir değerim olmazdı."
Bir zat ona : "Ey müminlerin gerçek Sultanı!
Seni dinler dinlemez, herkes inandı sözüne
Sen doğduğunda, bir yıldız doğdu gökyüzüne
Kisra sarayının üç kulesi birden devrildi" dedi.
O da: "Melekler ölümümü müzakere etti;
Vakit tamam, dinleyin! Eğer herhangi birinize
Bir kötülük yaptıysam, çıksın herkesin önünde
Ben ölmeden, gelsin intikamını alsın şimdi;
Kime vurmuşsam, o da bana vursun" dedi.
Ve uzattı usulca asasını oradan geçenlere.
Yaşlı bir kadın, bir koyunu kırpıyordu eşikte
Ona: "Tanrı yardımcın olsun!" diye seslendi.
Bakışlarında bir hüzün vardı, oldukça bitkindi
Dalgındı; birden, şöyle dedi: "Herkes duysun!
Allah benim adımı andı! Bundan emin olun
Topraktan insan, nurdan bir peygamberim
İsa'nın getirdiği dini tamamlamaya geldim.
Ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi.
Zira her şafak, doğacak güneşin müjdecisi
İsa benden önce, ama ne Tanrıdır ne de oğlu
O, gülü koklayan Bakire Meryem'den doğdu.
Unutmayın, ben de etten kemikten bir faniyim
Kuruyan bir balçıktan başka bir şey değilim;
Şu dünyada başıma gelmeyen şey kalmadı;
Çektiğim çilelere, yol olsa, dayanmazdı
Baskı ve işkenceden, şu bedenim çok çekti;
Ve eğer işlediğimiz her bir günahın bedeli
Korkunç bir haşere olsaydı, o karanlık mezarı
Bize dar eder, cehenneme çevirirdi orayı.
Tekrar tekrar bedenlenir cehennem ehli
Ve kurtlar yeniden kemirir tüm bedenlerini
Böylece, defalarca tükenir ve yeniden dirilir
Cezalarını çekince de, yeniden huzura erişir.
Ben, kutsal savaşların mütevazı meydanıyım
Bazen bir efendi bazen de bir köle gibiyim
Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve Kuyular gibidir
Bir sözüm korkutuyorsa, bir diğeri müjdecidir;
Ey inananlar! Çektiklerimi görüyorsunuz işte!
Karşıma alıp, insanı aldatıp yeniden delalete
Sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri
Engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini
Çoğu zaman, Yakup gibi, karanlıklar içinde
Çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle;
Fakat insanlar beni özellikle öldürmek istedi
Bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi
Ben ise, asla, Hak davamdan vazgeçmedim
Onlarla savaştım, ama kimseden incinmedim
Savaş boyunca: "Bırakın yapsınlar!" diyordum
Kanlar içinde tek yaralı ben olayım istiyordum
Varsın hepsi vursun bana, zaten durmazlar ki
Zira sağ ellerine Ayı, sol ellerine Güneşi
Versem de, düşmanlarım vazgeçmezdi asla
Yine de saldırırlardı bana şu çileli yolculukta
Fakat ne olursa olsun geri adım atmadım
Zira bu kutsal dava uğruna tam kırk yıl savaştım
İşte, böyle geçen bir ömrü nihayet tamamladım
Şimdi Allah'a gidiyorum, dünyayı geride bıraktım.
Greklerin Hermès'i, Yahudilerin de Lévi' yi
Desteklediği gibi siz de hiç bırakmadınız beni
Çektiğiniz bu sıkıntılar, mutlaka son bulacak
Bu soğuk, ıssız geceye elbet Güneş doğacak
Müminler, asla ümidinizi kesmeyin O'ndan
Zira Kronnega dağlarını aslan yuvası yapan,
Denizleri incilerle, karanlıkları da yıldızlarla
Donatan Allah, elbet sizleri de koymaz darda.
Sonra: "O'na inanıp teslim olun"diye ekledi
İnanmayan, ancak, inkar da etmeyenlerin yeri
Cennet ile cehennemi ayıran duvarın üzeri
Kararmıştır kalpleri, günah işlemek tek işleri;
Hiç kimse tamamen günahsız değildir belki
Ama çabalayın ki, Allah cezalandırmasın sizi
Namaz kılın, bütün azalarınız değsin yere
Zira o dayanılmaz cehennem ateşi, sadece
O'nun için yere kapanmayan bedenleri yakar
O, kapkaranlık dünyayı, masmavi gökle açar;
Misafiri sevin, dürüst olun, adaletle hükmedin
Yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için
Yedi göğü geçmek için altın eğerli atlar,
Ve yıldırımları geride bırakan hızlı arabalar
Huriler, tertemiz, hep ter ü taze ve neşeli
İncilerden yapılmış köşklerde oturur her biri
Cehennem ateş ehlini bekler, vay hallerine!
Ateşten ayakkabıları olacak ve giydiklerinde,
Sıcaklıkları kazan gibi beyinlerini kaynatacak
Cennet ehli ise, pek neşeli ve gururlu olacak."
Biraz durdu, hep ümitli olmalarını öğütledi
Sonra, ağır adımlarla yürümeye devam etti
Ardından : "Ey insanlar! Size sesleniyorum
Vakit saat doldu, ebedi bir aleme gidiyorum
Belki bu sizinle son görüşmemiz, acele edin
Beni tanıyan herkes gelip son kez dinlesin
Bir hatam olduysa, yüzüme söylesin" dedi.
Kalabalık sessizce sağa sola açılıp yol verdi
Gitti ve Ebufleya Kuyusunda sakalını yıkadı
Biri ondan üç drahmi istedi, çıkardı verdi
"Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi" dedi.
Herkesin, bir güvercininki gibi ışıl ışıldı gözleri
Bakıp, kendilerini hep kollayan o yüce insana,
Ağlıyordu halk; evine kadar eşlik ettiler ona
Birçoğu gözünü bile kırpmadan orada bekledi
Bütün geceyi dışarıda taşların üzerinde geçirdi
Ve ertesi Sabah, günün ağardığını fark edince
"Ben artık kalkamıyorum, dedi, Ebubekir'e
Kitap'ı alıp yanına, sen kıldıracaksın namazı."
Eşi Aişe de o sırada cemaatin arkasındaydı
Ebubekir okuyor, Muhammed ise dinliyordu
Nihayet, okuduğu ayetleri usulca bitiriyordu
O, dua ve zikrini yaparken herkes ağlıyordu
Ve, Ölüm Meleği çıka geldi akşama doğru
"İçeri girebilir miyim" diye müsaade istedi
"Gelsin" dedi. Dünyaya açtığı o ilk günkü gibi
Yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri,
Ve, Melek ona : "Allah seni bekliyor" dedi
Memnuniyetle, dedi. Şakakları şöyle bir titredi
Bir an aralandı dudakları ve ruhunu teslim etti.
Rüzgâr Kırdı mı Dallarını?..
UMUTSUZ Olma!
Sana HÜZÜNLÜ Bir HAZAN mı Bırakmış HAYAT?
Neden Gam Kederle Dolusun Dost?
ÜZÜLME !.....
Sen Hiç Mevsimlerin Bittiğini Gördün mü?
Her KIŞ/ın Ardında Bir BAHAR Saklı...
Yapraksız Kalan Ağaç Gibi Sessizce BEKLE ve SABRET..!
DUA/nı Düşürmeden Dilinden .......
Tutun Seni Kaldıracak İpe..
Ve ACI/ların Seni Sarmalamışken Bile ŞUNU de;
Bu Da Geçer...
Sözlere baksanıza......
Aşık Hüdai
Gönül Çalamazsan Aşkın Sazını
Ne Perdeye Dokun Ne Teli İncit
Eğer Çekemezsen Gülün Nazını
Ne Dikene Dokun Ne Gülü İncit
Ne Perdeye Dokun Ne Teli İncit
Eğer Çekemezsen Gülün Nazını
Ne Dikene Dokun Ne Gülü İncit
Dinle ki Bülbülü Gelesin Coşa
Karganın Namesi Gider Mi Hoşa
Meyvesiz Ağacı Sallama Boşa
Ne Yaprağını Dök Ne Dalı İncit
Karganın Namesi Gider Mi Hoşa
Meyvesiz Ağacı Sallama Boşa
Ne Yaprağını Dök Ne Dalı İncit
Bekle Dost Kapısını Sadık Dost İsen
Gönüller Tamir Et Ehli Dil İsen
Sevda Sahrasında Mecnun Değilsen
Ne Leyla'yı Çağır Ne Çölü İncit
Gönüller Tamir Et Ehli Dil İsen
Sevda Sahrasında Mecnun Değilsen
Ne Leyla'yı Çağır Ne Çölü İncit
Rızaya Razı Ol Hakka Kailsen
Ara Bul Mürşidi Müşkülde İsen
Hakikat Şehrine Yolcu Değilsen
Ne Yolcuyu Eğle Ne Yolu İncit
Ara Bul Mürşidi Müşkülde İsen
Hakikat Şehrine Yolcu Değilsen
Ne Yolcuyu Eğle Ne Yolu İncit
Gel Haktan Ayrılma Hakkı Seversen
Nefsini Islah Et Er Oğlu Ersen
Hüdai İncinir İnciden Versen
Ne Kimseden İncin Ne Eli İncit
Nefsini Islah Et Er Oğlu Ersen
Hüdai İncinir İnciden Versen
Ne Kimseden İncin Ne Eli İncit
|
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder