SAĞLIK KÖŞESİ

ONUN ATEŞİ VAR :  Çocuklarda görülen ateşlenmeye karşı titiz olunmalı . kesinlikle çocuğa soğuk duş yaptırılmamalı  bu onun minik beynindeki ateşi yükseltir çocuklarda görülen ateşi düşürülmesi için öncelikle çocuğun elbiseleri çıkartılır ince bir giysiyle bırakılması gerek
ılık su ile su ile ıslatılmış pamuk ile vücudu silmek yararlı olabilir ancak bazı kimseler
soğuk duş alkol gibi acayip uygulamalar yapıyorlar ki asla yapılmamalıdır .
özellikle 6 ay ile 3 yaş arası çocuklarda görülen yüksek ateş gerekli tedbirler alınmadığı takdirde
ateşli havaleye sebep olabilir
koltuk altı ateşi 18   20 derece olmalıdır koltuk altı ateşi 38 derecenin üzerinde ise hemen ateş
düşürücü şurup verilmelidir ateş düşmediği takdirde 4  6 saat arayla tekrar ateş düşürücü verilmelidir  havale için en riskli dönem olan 6  ay 3 yaş arası çocuğun bulunduğu evlerde ateş düşürücü şurup eksik edilmemelidir ateşin düşmediği  durumda en yakın sağlık kurumuna gidilmelidir



Sağlıkla ilgili tavsiyeler ipuçları pratik bilgiler

Stres kan basıncını yükselterek sakin insanlara göre kalp hastalıklarına yakalanma oranını 3 kat artıran bir faktör.

Kanser ve Alzheimer hastalıklarına karşı iyi bir savaşçı olan antioksidanlardan yana zengin olan besinleri sofranızdan eksik etmemeniz gerekiyor.

Göbek yağlarınızı eritmeye çalışın. Bu bölgedeki kiloların hepsini bir anda almadığınız için bir anda veremezsiniz. Ama programlı olarak incelebilirsiniz.

Kan basıncınızı gözlemlemeyi sürdürün. Çünkü bu en büyük risk faktörüdür. Kalp krizlerinin yüzde 40'ına 125/85 ve 140/90 aralığındaki tansiyon neden olur

Doktorunuz aksini söylemedikçe içtiğiniz ilaçları kesmeyin.
Telefona SOL kulağınızla cevap verin

Günde İKİ kere kahve içmeyin

SOĞUK su ile hap almayın

Akşam 7'den sonra YEMEK yemeyin

Tükettiğiniz YAĞLI gidaların miktarını azaltın

Sabahları daha çok akşamları daha az SU için

Cep telefonu BATARYA'ları ile mesafenizi uzak tutun

UZUN süre kulaklık takmayın

Gece 10 sabah 6 en ideal uyuma saatleridir

Uyku öncesi İLAÇ aldıktan sonra hemen uzanmayın

Şarjınız SON çizgiye inmiş kadar az olduğunda telefona cevap vermeyin, radyasyon 1000 kat fazladır.

Tütünden ve alkoldan kalmak sağlığı korumanın temelidir.

Evlilikteki stresin yaşam sürenizi kısaltma ihtimalinin yanı sıra genetik açıdan iyi özelliklere sahip bir eş seçmeniz çocuğunuzun yaşam süresini uzatabiliyor.

Özellikle köpek olmak üzere evinde evcil hayvan besleyen kişilerde azalan stres ile kalp krizi riski de düşüyor.

Bol yürüyüş ve spor yapın arabayla gideceğiniz yere yaya gidin merdiven çıkın

Yapılan istatistiklere göre gelir düzeyinin yüksek olduğu ailelerde düşük olanlara göre kronik hastalıkların görülme oranı çok daha düşük.

Daha sık seks yapın: Salgılanan hormonlar sayesinde stres düzeyini ve kan basıncını seviyesini düşürerek kalp krizi riskini azaltıyor.

Gün boyunca aldığınız enerji kadarını harcayın.

Şeker tuz ve katı margarin yağdan mümkün olduğunca uzak durun ve tüketimini azaltın

Her yaşta mutlaka süt için çünkü bir bardak sağlıklı sütde kalsiyum ve fosfor gibi mineral *ihtiyacının yarısı karşılanıyor

Kolestrolünüzü ölçtürün: Araştırmalar kolestrol seviyesi tehklikeli düzeyde olan birçok insanın bundan haberi olmadığını söylüyor.











Kemik Erimesine Dikkat Ve Korunmanın Pratik Yolları
Kemik Erimesine Dikkat Ve Korunmanın Pratik Yolları
    Pratik Hayat, Pratik Sağlık     

Ömer Osman Korkmaz diyor ki!
Kemik erimesinden korunmaya yönelik  ve kemik erimesi başladığında, sizleri daha sağlıklı kılmak için, bitkisel önerileri ;
KEMİKLERİ GÜÇLENDİRMEK İÇİN :
KEMİKLERİ GÜÇLENDİRECEK KEMİK SUYU FORMÜLÜ;
Dana kaval kemiklerinden alın. Birkaç parçaya bölüp bir  gece  boyunca az tuz ve iki kaşık elma sirkesi eklediğiniz suyun içinde bekletin.( içindeki kanın boşalması için ) Ertesi gün ise güzelce  kaynatıp suyunu çocuklarınıza içirebilirsiniz.Bu kemik suyu çocukların kemiklerinin güçlenmesine ve çok daha sağlıklı olmasına faydalı olacaktrı. Ayrıca kemik kırıklarını da hızla iyileştirir ve güçlendirir.
//Ayrıca; belli bir yaştan sonra dizlerdeki sıvılar biter,vücut artık bu sıvıyı üretmez. bu kür, yani dana kaval kemiği suyu o sıvının oluşmasını sağlar ve dizlere sağlık verir.
KEMİK ERİMESİNDEN KORUNMAK İÇİN YAPILMASI GEREKEN KÜRLER:
*günde 1 tatlı kaşığı siyah üzüm çekirdeğini ,eğer kilonuz normal yada daha azsa bal ile karıştırın, eğer kilolu iseniz yoğurda karıştırıp yiyin.
*tam buğday ekmeği yiyin.
*dereotunu kaynatıp suyunu için.ayrıca bu su gaz problemşnede iyi gelir.
*yumurta kabuğu kürünü yapın. (bu kürü tarifini arşiv bölümümüzden bulabilirsiniz)
AĞIZDAKİ YARALAR İÇİN:Kırmızı kantaron faydalıdır.
MİGREN ,SİNÜZİT,GENİZ AKINTISI İÇİN:Migren için, sinüzit için, geniz akıntısı için,nezle ve grip için,her gün akşamlar 1 er damla burnunuza damlatırsanız çok faydalı olacaktır. İlk etepta biraz yanma hissedersiniz, bu durum geçicidir.
ROMATİZMA İÇİN:1 tatlı kaşığı ebegümecini 1 bardak kaynamakta olan suyun içine atın ocaktan indirip 5 dakika demlendirin. Sonra süzüp için.iltihaplı hastalılara ve romatizmaya çok faydalıdır.
ERKEKLER İÇİN SPERM ARTIRICI BESİNLER:
*közlenmiş soğan
*her gün 1 bardak suya 2 kaşık elma sirkesi ilave edilmiş suyun içilmesi (sirke ölü spermleri atıp sağlıklı spermlerin sayısını çoğaltır)
*somon balığı
*her gün mutlaka kırmızı et ve yumurta tüketilmeli
*tam buğday ekmeği yenmeli
*omega3 lü besinler bolca tüketilmeli,
*siyah üzüm çekirdeği yenmelidir.
GERÇEK HİMALAYA TUZUNUN ÖZELLİKLERİ:
*hakiki himalaya tuzuna diliniz değdirdiğinizde çok yoğun,çok keskin bir tuz tadı alırsınız.
*eğer dilinizi değdirdiğinizde ekşimsi bir tad geliyorsa dilinize ,bu gerçek himalaya tuz değildir.
* kaya tuzuda ekşimsi bir tada sahiptir.. kaya tuzuda çok faydalıdır ,ama himalaya tuzzunun yerini tutumaz.
*hakiki himalaya tuzunun içinde sanki kristal parçacıkları varmış gibi parlak olur.
*himalaya tuzu eritilmeden yemeklere kullanılmaz. eritilmiş himaya tuzzlu sudan 1 bardak sade suyun içine 1 kaşık ialve ettiğinizde,çok çabuk olarak,dibe çöker. diğer tuzla hazırlanan tuzlu su ,dibe çökmez ve yüzeyde kalır.






Diş sağlığı için önemli ipuçları veren diş hekimi Cem Güngör, ıslatılmadan kullanılan diş fırçasının kıllarının sert kalacağını ve böylelikle diş temizliğinde daha etkili olacağını söyledi.

Kızılay Hastanesi diş hekimi Cem Güngör sağlıklı ve çürüksüz dişlere sahip olmak isteyenlerin her gün kahvaltıdan önce ve yatmadan önce dişlerini mutlaka fırçalamaları gerektiğini söyledi. Döner başlıklı fırçalamaların yerine normal diş fırçası kullanmanın daha etkin bir yöntem olduğunu ifade eden Güngör, "Mekanik temizlik elle daha iyi yerine getiriliyor. Diş fırçalama yöntemi vatandaşlarımız tarafından tam bilinmiyor ve dolayısıyla teknik tam olarak uygulanamıyor. Fırçalama şekli ve özellikleri hakkında diş hekimlerinden detaylı bilgiler alınabilir. Bütün diş hekimleri bu bilgileri ücretsiz olarak vermektedir. Diş hekimlerinden korkulmaması gerekiyor. Mutlaka 6 ayda 1 kez kontrole gidilerek ağız ve diş sağlığı hakkında bilgi alınmalı" dedi.

Diş fırçalarının periyodik olarak değiştirilmesi gerektiğini belirten Güngör, "Ağız ve diş sağlığı açısından diş fırçalama hayati öneme sahiptir. Vatandaşlarımız diş fırçalarını, fırça kılları bozulmadan ve şekil değiştirmeden periyodik olarak değiştirilmelidir. Dişler, fırça ıslatılmadan fırçalanmalıdır çünkü fırça ıslanınca yumuşamakta ve mekanik temizlik etkinliği azalmaktadır. Ayrıca macun fırça kıllarına girecek şekilde az miktarda kullanılmalıdır" önerilerinde bulundu.





Sonbaharda Bol Vitamin ALın 

Bizi hastalıklardan koruyan vitaminlerin hangi yiyeceklerde bulunduğunu ve vücudumuzda ne gibi görevleri olduğunu biliyor musunuz?

A VİTAMİNİ 
Kaynakları: Süt, koyun eti, yumurta, balık, dana eti, tavuk eti, kuşkonmaz, patlıcan, portakal, greyfurt, maydanoz, armut, elma, patates ve domates.

Görevi: Enfeksiyonlara karşı koruyucudur. Üreme fonksiyonlarında gereklidir. Büyüme ve gelişmeye yardımcı olur. Gözleri de korur. 

E VİTAMİNİ 

Kaynakları: Muz, tereyağı, sığır eti, havuç, kepek, sığır karaciğeri, çilek, peynir, kuru fasulye, yer fıstığı, soya ve zeytinyağı, ton ve kılıç balıklarının yağı, süt, yumurta, portakal, taze bezelye, elma, patates, tavuk eti, pirinç ve domates. 

Görevi: Kanser oluşum riskini azaltır, katarakt oluşumunu geciktirir, kansızlığın önlenmesi için de gereklidir. 

D VİTAMİNİ 

Kaynakları: Sucuk, balık ve su ürünleri, tereyağı, peynir, istiridye, süt. 

Görevi: Kalsiyum ****bolizmasını düzenler, kemiklerin ve dişlerin sertleşmesinde etkilidir. 

C VİTAMİNİ 

Kaynakları: Yeşil sebzeler, turunçgiller, çilek, domates, kuşburnu, kivi, maydanoz 

Görevi: Kılcal kan damarlarının kuvvetli olmasını sağlar, yara iyileşmesini hızlandırır. Vücudu enfeksiyonlara karşı korur. 

B6 VİTAMİNİ 

Kaynakları: Hayvsansal gıdalar, balık, tam buğday unu, karaciğer, böbrek, yeşil yapraklı sebzeler 

Görevi: Dokuların yenileşmesini sağlar, sinir sistemini düzene sokar. Cildin parlaklığını ve gerginliğini sağlar. 

B12 VİTAMİNİ 

Kaynakları: Dana eti, dana karaciğeri, böbrek, süt ve süt ürünleri, peynir, yumurta, midye, uskumru, sardalya 

Görevi: Normal büyüme ve gelişmede etkili rol oynar. Bağışıklık sistemini ve sinir sistemini güçlendirir. 

Folik asit 

Kaynakları: Karaciğer, kuru baklagiller, yeşil yapraklı sebzeler 

Görevi: Kan hücresi yapımı ve hücre çoğalmasında yardımcı olur.



ALıntı.

Diş Gıcırtmanın Nedenleri ? 


İnsanlar istemli olarak dişlerini gıcırdatabilirler, fakat daha çok sinir, gerilim ve korkuya bağlı olarak ortaya çıkar.

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, gıcırdatmanın gece olmasının iki bakımdan önemli olduğunu vurguluyor. Birincisi, uyku sırasında gıcırdatmanın kontrol edilmesinin mümkün olmaması, ikincisi ise, uyku sırasındaki gıcırdatmanın şiddetinin daha fazla olmasıdır.
DİŞ GICIRDATMA HER ZAMAN MASUM DEĞİLDİR

Diş gıcırdatma, şiddetli olmadığı zaman dişlere herhangi bir zarar vermez, ama aşırı olduğunda çeşitli olumsuzluklar ortaya çıkar. Bunların başında dişlerde yıpranma, hassasiyet ve ağrılara neden olabilir. Gıcırdatma sürekli ve şiddetli ise diş minelerinde hasar ve hatta ileri durumlarda diş boylarında kısalma meydana gelir. Dolguların düşmesine ya da zarar görmesine yol açabilir. Diş etlerinde hassasiyet ve kanamalar görülebilir. Bazı kişilerde, çene kaslarında gerginlik, yorgunluk, baş ağrısı yapabilir. Ayrıca gıcırtı sesi o ortamda bulunan kişileri rahatsız eder, uykusunu bozar.

DİŞ GICIRDATMANIN NEDENLERİ

Diş gıcırdatmanın kesin nedeni belli değildir, fakat çoğu zaman stres, korku gibi psikolojik faktörlerin etkisiyle ortaya çıktığı sanılır. Bazı kişilerde çene yapısındaki bozuklukların ve alt ve üst dişlerin birbiriyle uyumlu olmamasının rolü olabilir. Anne veya babalarında diş gıcırdatma olan çocuklarda bu alışkanlık daha fazla görülür.

Bruksizm, bazen ağır beyin travmalarından sonra ya da yüzü ilgilendiren nöromusküler hastalıklarda da gelişebilir. Depresyon tedavisinde kullanılan bazı ilaçların yan etkisi olarak da karşımıza çıkabilir. Diş gıcırdatanların çoğunun aynı zamanda horlamaları da vardır ve bunlar Uykuda Solunum Durması Sendromu' na adaydırlar. Kahve, kola gibi kafeinli içecekler, alkol ve sigara içilmesi diş gıcırdatma için risk faktörü olarak kabul edilir.

DİŞ GICIRDATMA ALLERJİNİN DE BELİRTİSİ OLABİLİR

Son yıllarda yapılan araştırmalar, diş gıcırdatmanın allerjik çocuklarda üç misli daha fazla görüldüğünü göstermektedir. Gıcırdatma, saman nezlesi, sinüzit, burun kemiği eğriliği, burun polipleri olanlarda daha fazladır. Bunlar genellikle geceleri ağzı açık yatan, horlayan ve salyaları akan çocuklardır. Bu çocuklarda kulak ağrısı ve kulak iltihaplarına da çok sık rastlanır.

Allerjik çocuklardaki diş gıcırdatmalarının, Östaki Borusu' nun mukozasındaki ödemden dolayı orta kulakta negatif basınç oluşumuna bağlı bir refleks olarak geliştiği düşünülmektedir.

TEDAVİ

Öncelikle, bruksizme neden olan beyin travması, allerji? gibi esas hastalık tedavi edilmelidir. Dişlerdeki bir bozukluğa bağlı olan gıcırdatmalarda gerekli düzeltmeler yapılmalıdır. Dişlerinde harabiyet gelişen hastalar, uyku sırasında dişlerin birbirlerine sürtünmelerini önleyecek ağız içi protezlerden yararlanılabilirler. Stresi olanlarda psikiyatristlerden yardım istenmelidir. Alkol, kahve ve sigara içilmesi önlenmelidir. Depresyon ilaçlarına bağlı diş gıcırdatmalarda gabapentin isimli ilaçla iyi sonuçlar alındığı bildirilmiştir.> KOLESTEROL NEDİR?

> Kolesterol, daha çok karaciğerde üretilen fakat beslenme yoluyla da sağlanabilen yağ bazlı bir maddedir. Vücudumuz kolesterole, hücre zarı ve hormon yapımı sırasında ihtiyaç duyar. Kolesterol kanda çözülmez ve bu sayede özel taşıyıcılar yoluyla kanda taşınır. İki tür taşıyıcı bulunmaktadır: LDL-kolesterol ve HDL-kolesterol.
>
> LDL (> '> KÖTÜ> '> ) KOLESTEROL
> LDL-kolesterol, kolesterolü hücrelere taşır. Hücreler ihtiyaçları olan kolesterolü alırlar ve fazlası kanda kalır. Bu fazlalık arter çeperlerinde birikip kalp hastalığı riskini arttırabilir.
>
> HDL (> '> İYİ> '> ) KOLESTEROL
> HDL-kolesterol dokulardan fazla kolesterolü alır ve parçalanmaları için karaciğere geri getirir. Bu tip kolesterol kalbinizi sağlıklı tutmak açısından yararlıdır.
>
> En yaygın kalp hastalığı olan koroner kalp hastalığı, koroner arterlerin iç çeperlerinde biriken yağ zerrecikleri (kolesterol) sebebiyle meydana gelir. Bu yağ tabakası yıllar boyunca biriktikçe, arter çapları giderek daralır ve kan akışının yavaşlamasına, veya hatta tamamen durmasına sebep olur.
>
>
> NİÇİN KOLESTEROLE DİKKAT ETMELİ?
> Sağlıksız beslenme, hareketsizlik, sigara, fazla kilolar, yaş ve kalıtsal faktörler yüksek kolesterol seviyelerine sebep olabilir. Yüksek kolesterol seviyeleri, kan damarlarının zamanla tıkanıp daralmasına yol açabilir. Bu birikim çok yavaş gerçekleşir. Kan damarları daraldıkça, kalbe giden kan azalır. Kalbe giden kanın sınırlandırılması, göğüs ağrısına (anjin) yol açabilir. Kalbe giden kanın büyük ölçüde azalması veya tamamen durması ise kalp krizi ile sonuçlanabilir.
>
> YÜKSEK KOLESTEROLE SAHİP OLDUĞUMU NASIL ANLARIM?
> Yapılan son araştırmalar göstermektedir ki, insanların çoğu kolesterol seviyelerini ve sağlıklı değerlerin ne olduğunu bilmiyor. Yüksek kolesterolün genelde pek semptomu olmadığı için, bunu anlamanın en iyi yolu doktorunuza düzenli kontrol yaptırmanız.
>
> Önerilen kolesterol seviyeleri:
> Toplam kolesterol < 5 mmol/l veya 190 mg/dl
> LDL-kolesterol < 3 mmol/l veya 115 mg/dl
> HDL-kolesterol > 1 mmol/l veya 40 mg/dl
>
> KOLESTEROLÜMÜ NASIL DÜŞÜRÜRÜM?
> Sağlıklı beslenme yoluyla kolesterol düzeyinizle başa çıkmanız mümkün. Sağlıklı beslenmenin en önemli kurallarından biri düşük miktarda doymuş yağ tüketimidir. Doymuş yağların yerini, tekli veya çoklu doymamış yağların alması gerekir. Aynı zamanda, bitki sterolleri veya stanol içeren margarin ve diğer yiyecekler de, kolesterolü düşürmede yardımcı olur.
> Bunun yanında, kilo verme, düzenli fiziksel aktivite ve sigarayı bırakma gibi yaşam biçimi değişiklikleri de kolesterolü düşürmede yardımcı olur.
> Kolesterolü düşürmek için yararlı olabilecek aşağıdaki önerileri okuyunuz. Unutmayın - herşeyi birden değiştirmeye kalkmayın, değişimler teker teker yapıldığında ortaya mükemmel sonuçlar çıkacaktır!
>
> YARARLI ÖNERİLER
> Sağlıklı Beslenme
>
> Daha az hayvansal (doymuş) yağ tüketin. Alabildiğiniz en ince et dilimlerini satın alın.
> Etten gözle görülebilen tüm yağları, ve tavuğun derisini ayırın. Daha az hazır bisküvi, pastane ürünü ve kek tüketin.
> Çoklu veya tekli doymamış yağlar açısından zengin yağ ve margarinleri tercih edin. Yemek pişirirken katı yağlar yerine ayçiçek yağı, mısırözü veya zeytinyağı gibi bitkisel yağlar kullanın. Bu yağları ayrıca salatalarınıza sos olarak da kullanabilirsiniz.
> Bitki sterolleri açısından zengin yağları tercih edin.
> Yağsız veya yarım yağlı süt, az yağlı yoğurt, ve az yağlı peynir gibi, düşük yağ içeren günlük ürünleri tercih edin.
> Düzenli olarak balık yiyin. Haftada en az bir kez yağlı balık (örneğin somon, sardalya, ton - konserve şeklinde de olabilir) tüketmeye özen gösterin.
> Bol bol meyve, sebze ve baklagil tüketin (mercimek ve fasulye gibi). Günde toplam en az 5 porsiyon t> üketin. Bir porsiyon, 2-3 kaşık sebze, bir adet meyve (mesela bir muz) veya 2-3 adet küçük boy meyve (örneğin erik), 1 küçük kase meyve salatası, veya bir bardak taze sıkılmış meyve suyuna denktir.
> Makarna, pirinç, ekmek, buğday, patates ve mısır gevreğinden oluşan nişastalı yiyecekleri, öğünlerinizde düzenli olarak tüketin. Tam buğday ekmek gibi işlenmemiş karbonhidratları tercih etmeye özen gösterin.
> Alkolü çok kaçırmayın, ölçülü tüketin. Bu ölçü, kadınlarda günde bir birim (birime linkle), erkeklerde ise iki birimi (birime linkle) geçmemelidir.
>
> Diğer Yaşam Biçimi Faktörleri
> Sigarayı bırakın.
> Fazla kiloluysanız, kilo verin.
> Hareketlenin. Her gün 30 dakikalık fiziksel aktiviteyi hedefleyin (bu süreç, üç adet 10> '> ar dakikalık seanslardan oluşabilir). Tempolu yürüyüş ideal olacaktır.
> Stresinizle başa çıkmayı ve rahatlamayı öğrenin. 

Alıntıdır





GÖRME ENGELLİLER :     Bu konu hakkındaki ulaşabildiğim bilgileri paylaşmak istiyorum.Amacım hiç kimseye boş ümit vermek değil,lakin insanın bu sorunu aşacağını düşünüyorum.Araştırmacılar ilk defa görme özürlü bir kişinin gözüne yerleştirilen bir implant sayesinde Brailla alfabesiyle yazılmış bir metni gözleriyle okutmayı başardıklarını açıkladı.Kalifornia merkezli Second Sight isimli şirketin araştırmacıları, gözün arkasına yerleştirilen implanta gönderilen Braille karakterlerinin görüntülerinin bu sayede kişi tarafından yüzde 90 doğruluk oranıyla görülebildiğini belirtti.Gelişmenin göz kaybı olan hastaların tedavisinde çığır açabileceği bildirildi.(medya)


Ağırlık çalışmasını egzersiz planınıza dahil edin
Haftanın üç günü koşmanın ya da yürümenin ve bisiklete binmenin kilo almanızı önleyeceğini düşünüyorsanız, buna bir de ağırlık çalışmasını ekleyip o zaman görün. Ağırlığın uyguladığı dirence karşı çalışacağınızdan, daha çok enerji harcayacaksınız. Ayrıca vücudunuz sıkılaşarak şekle girecek ve inceleceksiniz.

Ağırlık çalışmasının bir diğer yararı da metabolizmanızın hızını artırmasıdır. Fitness uzmanları, eğer haftada 20'şer dakikadan üç kez ağırlık çalışırsanız, 3 aydan sonra kilo kaybetme hızınızda bir değişiklik göreceğinizi belirtiyorlar.
Egzersiz rutininizi interval çalışmasına çevirin
Daha etkili bir çalışma için, her zaman yaptığınız koşu ya da yürüyüşü interval çalışmasıyla değiştirin. Interval çalışmasında, aynı egzersizi belli bir süre boyunca yapmak yerine, aynı egzersizde hızlanıp yavaşlayarak, ya da aralara farklı egzersizler katarak karma bir çalışma yapıyorsunuz.

Yeni başlayanlar, iki dakikalık seri bir yürüyüşle başlayıp, daha sonra iki dakika koşup, ardından tekrar yürüyüşe dönebilirler. Bunu haftada 3 kez, 20 dakika boyunca uygulayın. Aynı hızda

yürümek ya da koşmaktan daha fazla kalori yaktığınızı fark edeceksiniz.






Açlık duygusunu ne kadar tanıyorsunuz? Fizyolojik açlığı, psikolojik açlıktan ayırdedebiliyor musunuz? Açlığınızla ilgili tüm sorularınızın cevapları burada.


İş yerinizdesiniz, masabaşında çalışıyorsunuz ve açlık birden midenizin kapısını çalıveriyor. Mideniz gurulduyor, konsantrasyonunuz pencereden dışarı pike yapıyor ve sizi bu durumdan tek kurtarabilecek şey de yemek. İyi de bu yoğun arzuya sebep olan ne ve ipleri tekrar nasıl elinize alabilirsiniz? İşte sorular ve cevapları...

Niçin aç hissediyorum?
Vücudunuz, yiyeceğe ihtiyaç duyduğunda, sizin dikkatinizi çekmeye çalışır. Böylece onu besleyebilirsiniz. Bunu da açlık sinyalleri göndererek yapar. Yaşantımıza devam edebilmek için, enerji almak o kadar önemlidir ki, vücut bu ihtiyacı duyurmak için her türlü mekanizmaya sahiptir. 

Pek çok kişinin işlerin midede gerçekleştiğini sanmasına rağmen, beyinde bulunan hipotalamus bölgesi baş roldedir. Vücudun enerji elde edebilmesinin yollarından biri, bazı besinlerin, kan şekeri olarak da bilinen glikoza çevrilmesidir. Kan şekeri seviyeniz, gün içerisinde belli aralıklarla düşer ve bu da bazı hormonların salgılanmasına sebep olur. 

Bu işaretleri alan hipotalamus, sinir sistemini kullanarak 'Beni besle' mesajları göndermeye başlar. Bu mesajın bir kısmı midenizdeki guruldamaya sebep olurken, diğeri de sizi ne yiyeceğinize doğru yönlendirir. Ancak yeme arzusunu başlatan tek neden fizyolojik değildir ki, çoğu kişinin normalde ihtiyaç duyduğundan daha fazla kalori almasının sebebi de budur. Tat, koku, görüntü ve düşünce gibi psikolojik etmenler de yeme üzerinde etkilidir. Alışkanlıklar da gene aynı oranda önemlidir. 

Örneğin her sinemaya gidişinizde patlamış mısır yiyorsanız, yeni yemek bile yemiş olsanız, daha biletinizi alırken gene mısır alırsınız, çünkü böyle bir alışkanlık geliştirdiniz.

O zaman gerçek açlığı psikolojik olandan nasıl ayırdederim?
Vücudunuzun, dikkatinizi çekmek için hangi sinyalleri kullandığını bilmek bu durumda etkili olabilir. Kendinize bunun için bir mini test uygulayabilirsiniz: Bir öğün yemek yemeyin ve bunu izleyen bir-iki saat içerisinde vücudunuzun verdiği tepkileri gözlemleyin. Mideniz boşmuş gibi, ya da zayıf düşmüşsünüz gibi veya dikkatiniz dağılmış ya da yeme düşüncesinden başka bir şey düşünemez halde olabilirsiniz. Bazılarında hafif bir baş ağrısı ya da mide bulantısı olabilir. Vücudunuzun açlığa verdiği tepkileri tanımaya başladığınızda, gerçek açlığı psikolojik açlıktan ayırdedebilir hale gelirsiniz ve bu durumda da fazladan aldığınız kalorilerin önüne geçebilirsiniz.

Kahvaltı ettiğim zamanlarda, kahvaltı etmediğim zamanlara oranla çok daha çabuk acıkıyorum.
Sizin probleminiz kahvaltı etmek değil, kahvaltı için yanlış seçimler yapmak. 

Şekerli mısır gevreği gibi basit şekerli karbonhidratlar, kan şekerini birdenbire yükseltirler çünkü çok kolay bir şekilde sindirilirler. Bu kadar çabuk yükselen kan şekeri, yükseldiği hızda da düşer.Kan şekerindeki bu düşüş, açlığa benzer bir duygu yaratır. Mesela kepek ekmekli, beyaz peynirli ve içinde domatesle salatalık da bulunan bir sandviç yeseydiniz, çok daha yavaş sindirileceği için bu problemi yaşamayacaktınız. Tabii kahvaltıda neyi yediğiniz kadar, ne miktarda yediğiniz de önemli. Kahvaltıyı bir dilim ekmekle geçiştirmeyin. Bu öğüne en az 400-500 kalori ayırmanız gereklidir.

Aç olduğum zaman niçin yorgun ve zayıf düşmüş hissediyorum?
Glikoz, oksijenle birlikte beynin enerji kaynağıdır ve vücudunuzdaki glikoz seviyesi düştüğünde, duygusal durumunuz, zihin performansınız gibi bir çok şeyden sorumlu beyin, bunun ceremesini çeker. Kan şekerindeki bir düşüş, aynı zamanda da kortizol adlı stres hormonunun salgılanmasına sebep olur ki bu da alınganlık ve sıkıntı gibi duygulara sebep olur. Ancak işin ilginç yanı, bu herkese olmaz, ancak bunun nedenleri bilinmiyor.

Eğer yavaş yersem, daha az yiyeceğime dair bir şeyler duydum. Bu doğru mu?
Kesinlikle doğru. Yemek yediğinizde, mide, ince bağırsak ve karaciğerinizden gönderilen hormonal sinyaller, size artık aç olmadığınızı söylerler. Bu sinyallerin gönderilmesi içinse 20 dakika geçmesi gerekir. Eğer aceleyle, bir anda yemek yerseniz, vücudunuza, bu doygunluk sinyallerini göndermesi için yeterince zaman tanımamış olursunuz. Bu nedenle de normalde yiyeceğinizden daha çok yiyip, daha çok kalori alırsınız.

Egzersiz yapmak benim iştahımı köreltirken, kardeşiminkini iyiden iyiye azdırıyor. Neden bu kadar farklıyız?
Bu farklılığın sebebi, yeme saatleriniz ya da yaptığınız egzersiz türünden kaynaklanabilir. Yoğun bir şekilde yapılan egzersiz, açlığı bir iki saat için bastırabilir çünkü kan akışınız sindirim sisteminizden, kaslarınıza yönelir. Ancak orta yoğunlukta bir egzersiz, aynı etkiyi yaratmaz. Ayrıca yemek ve atıştırma saatlerinizin de bu durum üzerinde etkisi vardır. Eğer öğlenden beri hiçbir şey yemediyseniz ve iş sonrasında egzersiz yapıyorsanız, çalışmadan önce bir şeyler atıştırmalısınız. Bir tane meyva bile yeseniz, bu, açlık hissinizi alır.


Çok yemek midemi esnetip, beni daha mı aç yapar?
Eğer her gün bir önceki günden daha fazla yemeye başlayıp, bu yeme şeklini birkaç hafta devam ettirirseniz evet, mideniz genişler. Böylece genişleyen midenizi doyurabilmek için daha çok yeme ihtiyacı hissedersiniz. Neyseki bu işlem tersine de işliyor, yani porsiyonlarınızı küçülterek midenizi eski ölçüsüne getirmeniz de mümkün.



Açlık duygusunu ne kadar tanıyorsunuz? Fizyolojik açlığı, psikolojik açlıktan ayırdedebiliyor musunuz? Açlığınızla ilgili tüm sorularınızın cevapları burada.


İş yerinizdesiniz, masabaşında çalışıyorsunuz ve açlık birden midenizin kapısını çalıveriyor. Mideniz gurulduyor, konsantrasyonunuz pencereden dışarı pike yapıyor ve sizi bu durumdan tek kurtarabilecek şey de yemek. İyi de bu yoğun arzuya sebep olan ne ve ipleri tekrar nasıl elinize alabilirsiniz? İşte sorular ve cevapları...

Niçin aç hissediyorum?
Vücudunuz, yiyeceğe ihtiyaç duyduğunda, sizin dikkatinizi çekmeye çalışır. Böylece onu besleyebilirsiniz. Bunu da açlık sinyalleri göndererek yapar. Yaşantımıza devam edebilmek için, enerji almak o kadar önemlidir ki, vücut bu ihtiyacı duyurmak için her türlü mekanizmaya sahiptir. 

Pek çok kişinin işlerin midede gerçekleştiğini sanmasına rağmen, beyinde bulunan hipotalamus bölgesi baş roldedir. Vücudun enerji elde edebilmesinin yollarından biri, bazı besinlerin, kan şekeri olarak da bilinen glikoza çevrilmesidir. Kan şekeri seviyeniz, gün içerisinde belli aralıklarla düşer ve bu da bazı hormonların salgılanmasına sebep olur. 

Bu işaretleri alan hipotalamus, sinir sistemini kullanarak 'Beni besle' mesajları göndermeye başlar. Bu mesajın bir kısmı midenizdeki guruldamaya sebep olurken, diğeri de sizi ne yiyeceğinize doğru yönlendirir. Ancak yeme arzusunu başlatan tek neden fizyolojik değildir ki, çoğu kişinin normalde ihtiyaç duyduğundan daha fazla kalori almasının sebebi de budur. Tat, koku, görüntü ve düşünce gibi psikolojik etmenler de yeme üzerinde etkilidir. Alışkanlıklar da gene aynı oranda önemlidir. 

Örneğin her sinemaya gidişinizde patlamış mısır yiyorsanız, yeni yemek bile yemiş olsanız, daha biletinizi alırken gene mısır alırsınız, çünkü böyle bir alışkanlık geliştirdiniz.

O zaman gerçek açlığı psikolojik olandan nasıl ayırdederim?
Vücudunuzun, dikkatinizi çekmek için hangi sinyalleri kullandığını bilmek bu durumda etkili olabilir. Kendinize bunun için bir mini test uygulayabilirsiniz: Bir öğün yemek yemeyin ve bunu izleyen bir-iki saat içerisinde vücudunuzun verdiği tepkileri gözlemleyin. Mideniz boşmuş gibi, ya da zayıf düşmüşsünüz gibi veya dikkatiniz dağılmış ya da yeme düşüncesinden başka bir şey düşünemez halde olabilirsiniz. Bazılarında hafif bir baş ağrısı ya da mide bulantısı olabilir. Vücudunuzun açlığa verdiği tepkileri tanımaya başladığınızda, gerçek açlığı psikolojik açlıktan ayırdedebilir hale gelirsiniz ve bu durumda da fazladan aldığınız kalorilerin önüne geçebilirsiniz.

Kahvaltı ettiğim zamanlarda, kahvaltı etmediğim zamanlara oranla çok daha çabuk acıkıyorum.
Sizin probleminiz kahvaltı etmek değil, kahvaltı için yanlış seçimler yapmak. 

Şekerli mısır gevreği gibi basit şekerli karbonhidratlar, kan şekerini birdenbire yükseltirler çünkü çok kolay bir şekilde sindirilirler. Bu kadar çabuk yükselen kan şekeri, yükseldiği hızda da düşer.Kan şekerindeki bu düşüş, açlığa benzer bir duygu yaratır. Mesela kepek ekmekli, beyaz peynirli ve içinde domatesle salatalık da bulunan bir sandviç yeseydiniz, çok daha yavaş sindirileceği için bu problemi yaşamayacaktınız. Tabii kahvaltıda neyi yediğiniz kadar, ne miktarda yediğiniz de önemli. Kahvaltıyı bir dilim ekmekle geçiştirmeyin. Bu öğüne en az 400-500 kalori ayırmanız gereklidir.

Aç olduğum zaman niçin yorgun ve zayıf düşmüş hissediyorum?
Glikoz, oksijenle birlikte beynin enerji kaynağıdır ve vücudunuzdaki glikoz seviyesi düştüğünde, duygusal durumunuz, zihin performansınız gibi bir çok şeyden sorumlu beyin, bunun ceremesini çeker. Kan şekerindeki bir düşüş, aynı zamanda da kortizol adlı stres hormonunun salgılanmasına sebep olur ki bu da alınganlık ve sıkıntı gibi duygulara sebep olur. Ancak işin ilginç yanı, bu herkese olmaz, ancak bunun nedenleri bilinmiyor.

Eğer yavaş yersem, daha az yiyeceğime dair bir şeyler duydum. Bu doğru mu?
Kesinlikle doğru. Yemek yediğinizde, mide, ince bağırsak ve karaciğerinizden gönderilen hormonal sinyaller, size artık aç olmadığınızı söylerler. Bu sinyallerin gönderilmesi içinse 20 dakika geçmesi gerekir. Eğer aceleyle, bir anda yemek yerseniz, vücudunuza, bu doygunluk sinyallerini göndermesi için yeterince zaman tanımamış olursunuz. Bu nedenle de normalde yiyeceğinizden daha çok yiyip, daha çok kalori alırsınız.

Egzersiz yapmak benim iştahımı köreltirken, kardeşiminkini iyiden iyiye azdırıyor. Neden bu kadar farklıyız?
Bu farklılığın sebebi, yeme saatleriniz ya da yaptığınız egzersiz türünden kaynaklanabilir. Yoğun bir şekilde yapılan egzersiz, açlığı bir iki saat için bastırabilir çünkü kan akışınız sindirim sisteminizden, kaslarınıza yönelir. Ancak orta yoğunlukta bir egzersiz, aynı etkiyi yaratmaz. Ayrıca yemek ve atıştırma saatlerinizin de bu durum üzerinde etkisi vardır. Eğer öğlenden beri hiçbir şey yemediyseniz ve iş sonrasında egzersiz yapıyorsanız, çalışmadan önce bir şeyler atıştırmalısınız. Bir tane meyva bile yeseniz, bu, açlık hissinizi alır.


Çok yemek midemi esnetip, beni daha mı aç yapar?
Eğer her gün bir önceki günden daha fazla yemeye başlayıp, bu yeme şeklini birkaç hafta devam ettirirseniz evet, mideniz genişler. Böylece genişleyen midenizi doyurabilmek için daha çok yeme ihtiyacı hissedersiniz. Neyseki bu işlem tersine de işliyor, yani porsiyonlarınızı küçülterek midenizi eski ölçüsüne getirmeniz de mümkün.


Ağırlık çalışmasını egzersiz planınıza dahil edin
Haftanın üç günü koşmanın ya da yürümenin ve bisiklete binmenin kilo almanızı önleyeceğini düşünüyorsanız, buna bir de ağırlık çalışmasını ekleyip o zaman görün. Ağırlığın uyguladığı dirence karşı çalışacağınızdan, daha çok enerji harcayacaksınız. Ayrıca vücudunuz sıkılaşarak şekle girecek ve inceleceksiniz.

Ağırlık çalışmasının bir diğer yararı da metabolizmanızın hızını artırmasıdır. Fitness uzmanları, eğer haftada 20'şer dakikadan üç kez ağırlık çalışırsanız, 3 aydan sonra kilo kaybetme hızınızda bir değişiklik göreceğinizi belirtiyorlar.
Egzersiz rutininizi interval çalışmasına çevirin
Daha etkili bir çalışma için, her zaman yaptığınız koşu ya da yürüyüşü interval çalışmasıyla değiştirin. Interval çalışmasında, aynı egzersizi belli bir süre boyunca yapmak yerine, aynı egzersizde hızlanıp yavaşlayarak, ya da aralara farklı egzersizler katarak karma bir çalışma yapıyorsunuz.

Yeni başlayanlar, iki dakikalık seri bir yürüyüşle başlayıp, daha sonra iki dakika koşup, ardından tekrar yürüyüşe dönebilirler. Bunu haftada 3 kez, 20 dakika boyunca uygulayın. Aynı hızda

yürümek ya da koşmaktan daha fazla kalori yaktığınızı fark edeceksiniz.



GIDALARIN SIRRI RENGİNDE

Renkler sadece yiyecekleri hoş göstermez, ne kadar yararlı olduğunu anlatır. Unutulmaması gereken ise, bir yiyeceğin rengi daha koyuysa daha fazla yararlı olduğu... İşte renklerine göre gıdaların yararları...

Kırmızı
Kırmızı renkli yiyecekler likopen bakımından zengin ve anser riskini azaltıyor. Kırmızı renkli yiyeceklerin başında domates, karpuz, pembe greyfurt sayılabilir.

Mor
Mora yakın yiyecekler de, aynı özelliğe sahiptir. Üzüm, kırmızı şarap, böğürtlen, ahududu ve kırmızı elma bu tür yiyeceklerin başında gelir.

Portakal sarısı 
Bu tür yiyecekler alfa ve beta keroten içeriyor, kanserin yayılmasını önyeici ve hücreleri yenileyici... Havuç, mango, kış meyveleri ve tatlı patates.

Sarı ve portakal sarısı
Bu tür yiyecekler başta C vitamini olmak üzere hücreleri koruyor ve beta-kriptoksin gibi bir çok bağışıklıkla ilgili mineraller içeriyor. Portakal, yeşil fasulye ve avakado bu grupta anılıyor.

Sarı ve yeşil
Bu tür yiyecekler lutein, keraten içeriyor ve göz sağlığı için yararlı. Ispanak ve diğer yeşil sebzeler, taze mısır, yeşil fasulye, taze baklagiller ve avakado bu tür yiyeceklere örnek.

Yeşil
Yeşil renkli yiyecekler ise, genlerin bozulmasını engelliyor, kemik kanserine ve diğer kanserlere karşı önleyici özellik taşıyor. Brokoli, brüksel lahanası, karnıbahar, lahana bu tür besinlerin başında geliyor.

Beyaz/Yeşil
Bu tür yiyecekler hücrelerin ince zarını koruyor. Soğan, sarımsak, kereviz, armut, beyaz şarap bu grupta yer alıyor.


SAĞLIK İÇİN ESNE!

Dikkatinizi mutlaka çekmiştir doğada bile hayvanlar esneme yöntemini sıklıkla kullanırlar. sokakta bir kedinin vücudunu gererek kendi kendine esneme hareketleri yaptığına hepimiz rastlamışsınızdır.

Uzmanlara göre esneme hareketleri vücudun en temel hareketlerindendir. Sağlıklı bir iskelet-kas yapısı için esneme ve gerilme hareketlerini hayatımızın ufak bir parçası haline getirmeliyiz. Günlük egzersizler sırasında sertleşen ve zararlı vücut kimyasalları biriken kaslarınızı esneterek açmalıyız böylece tutulmalarını engellemeli ve dolaşımımızı daha düzenli hale getirmeliyiz. Eklenlerimizi esnetmenin bir çok yolu vardır ancak, bunları uygularken dikkatli olmalıyız çünkü, olası bir sakatlanmaya neden olabiliriz.

Her sabah kalktığımızda yatağın hemen yanı başında uygulayabileceğimiz 10 dakikalık esneme hareketleri güne daha zinde başlamamıza, kan dolaşımımızın hızlanmasını ve kendimizi güne hazır hissetmemizi sağlar.

Ayrıca iş yerinde de ara sıra, oturduğumuz yerde dahi olsa kol ve bacaklarımızı germeli, böylece olası bir kas tutulmalarına karşı önlem almalıyız.

Esneme hareketlerini düzenli yapmak kaslarınızın sağlığını da olumlu yönde etkileyeceğinden yapmak istediğiniz spor dallarında da daha başarılı olur, daha geç yorulur ve kendinizi daha zinde hissederiz. Esneme bütün bunların yanında oldukça kolay, keyifli ve acı vermeyen bir egzersiz türüdür ve 

Kırmızının yanısıra son yıllarda Japon turpu olarak da bilinen beyaz turp üretimindeki artışa rağmen, uzmanlar sağlık için turpun kırmızısını öneriyor.

Diyetisyen Özgen Arı, ataların geçmişten günümüze kadar halk arasında sıkça kullanılan "turp gibi sağlam" sözünün, bu sebzenin sert yapısının yanısıra içeriğindeki vitamin değerlerinden kaynaklanıyor. C vitamini, kalsiyum, potasyum ve demir kaynağı turp, cildi güzelleştirip, bağışıklık sistemini güçlendirmesinin yanısıra çok sayıda hastalığa doğal şifa kaynağı olarak gösteriliyor. Mide ve bağırsağı çalıştıran, sindirimi kolaylaştıran, öksürüğe, romatizmaya ve damar sertliğine iyi geldiği yaygın olarak bilinen turp, bağırsakları adeta dezenfekte ediyor.


Vücut hareket ister
İnsan organizması hareket üzerine kurulmuş. Çalışan, işleyen organ gelişir, güçlenir. Çalışmayan ise zaman içinde iyice yıpranır. 

Sinir sistemi sayesinde organlar birbirlerine bağlanır. Bu bağ, organizmanın birlikte gelişmesini sağlar. Örneğin; kollarını çalıştıran bir insan sadece o kollardaki kaslarını değil, kalbinin ve dolaşım sistemlerinin de çalışmasını sağlar. Kan dolaşımı hızlanır, kalp, damar ve solunum sistemi gelişir. Hareketsiz bir anda kalp 5 litre kan pompalar. Bu kanın sadece 1 litresi kaslara gider. Buna karşılık hareket eden bir insanda pompalanan kanın miktarı 25 litredir ve bunun 20 litresi kaslara gider. Bunun bize sağladığı yararları şöyle: 

Kalp kasları genişler, çeperleri büyür ve daha fazla kan toplayıp pompalayabilir. Yani damarlarda daha fazla kan dolaşır. Organlar çok daha iyi beslenir. Koroner kalp hastalarının en büyük sıkıntısı vücutlarında kan dolaşımının yetersiz olması ve organlarının iyi beslenememesi. Bütün bu yararların elde edilmesi için, düzenli bir biçimde spor yapılması gerekir. Bunun için de spor, çocukluk çağından itibaren hayatımızın bir parçası olmalı.



Faydaları saymakla bitmeyen marulun sinirleri gevşetmede etkili rolü var. 

C vitamini deposu olan, bağırsakları çalıştıran marulun sinirleri gevşettiği saptandı. Özellikle akşam yemeklerinde salata olarak tüketilmesi tavsiye edilen marulun, gün içinde yaşanan stresi önlemede etkili olduğu da belirtildi.

Uykusuzluğu gideren marul sinirlere iyi geldiği için çarpıntıyı da gideriyor bu anlamda kalp hastaları için de tavsiye ediliyor.

Marulun daha önce belirlenen faydaları arasında ise şunlar yer alıyor: kabızlığı önlüyor, hazmı kolaylaştırıyor, kandaki şeker miktarını düşürüp, kanı temizliyor. Nekahat devresinin kolay atlatılmasına yardımcı oluyor.


şte kolesterolü doğal yolla düşüren bitki ve sebzeler:

Keten tohumu yağı, ceviz, fındık, zeytin, soya ürünleri, kırmızı biber, sarımsak, soğan, havuç, enginar, brokoli, domates, maydanoz, limon, elma, greyfurt, portakal, limon ve tahılların, kalp-damar hastalıklarına yol açan kolesterolün düşürülmesinde faydalı olduğu bildirildi. 


Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü Başkanı Prof. Dr. Utku Çopur, fazlası damar sertliği ve tıkanıklığına neden olan kolesterolün vücutta hormon, D vitamini ve yağları sindiren safra asitlerinin üretiminde kullanıldığını söyledi. Diyette posalı besinlere bol miktarda yer verilmesi, meyve-sebzenin daha çok tüketilmesi ve kızartmalardan uzak durulmasının önemine işaret eden Çopur, yulaf, arpa ve pirinç kabuğunda bulunan posanın, karaciğerde kolesterol sentezini engelleyerek, kan kolesterolünün düşürülmesinde etkili olduğunun kanıtlandığını vurguladı.






Sonbaharın gelmesiyle nezle-grip kapıdan girmek için fırsat kolluyor. Pusudaki hastalıklardan korunmanın yolu, ilaç gibi meyveleri tüketmekten geçiyor.
PORTAKAL: C vitamini yönünden oldukça zengindir. Bağışıklık sistemimizi güçlendirerek hastalıklara karşı korur. Portakal içerdiği A, B1, B2, P vitaminleri, potasyum, kalsiyum ve magnezyum yönünden de zengindir. Kandaki kolesterol seviyesinin düşmesini ve tansiyonun dengelenmesini sağlar. Damarları güçlendirerek kalbi korur. Kanı temizler, uykusuzluğu giderir, cildi güzelleştirir.
MANDALİNA: Zengin C vitamini içeriğiyle, soğuk algınlığına, nezle ve gribe karşı savunma mekanizmamızı güçlendirir. Ayrıca bazı besinlerden aldığımız demiri aktif hale getirerek bilişsel performansı arttırır. Potasyum içeriğiyle yüksek tansiyonu düşürür. Kötü kolesterolü azaltamaya yardımcı olarak kalp hastalıklarından korur.
KİVİ: Bir adet kivi günlük C vitamini ihtiyacını karşılamaya yeter. C vitamini dışında A, B1, B2 vitaminleri, fosfor, kalsiyum, demir ve protein içerir. Grip ve nezle gibi kış hastalıklarına iyi gelir, kanser önleyici özelliklere sahiptir.
AYVA: A, B1, B2, C vitamini içerir. Ağız kokusunu giderir. Kusmayı önler. İshale iyi gelir.
GREYFURT: Suyunda antioksidanlar bulunur ve bunlar damarları güçlendirir. Bu sayede kalbin zarar görmesini engeller. A, C ve E vitamini bulunur. Kolesterolü düşürür.
ELMA: Amasya başta olmak üzere birçok ilimizde üretilen elma baş ağrısına iyi gelir, kan şekerini düşürür. İçeriğindeki zengin vitaminlerle de hastalıklara karşı koruyucu etkisi vardır.
NAR: Antioksidan kapasitesi zengin olan nar önemli miktarda da potasyum, A, C, B2 vitamini ve niasin içermektedir. Bu sayede bağışıklık sistemimizi güçlendirerek vücudumuzu hastalıklara karşı korur. Kanseri önlemeye yardımcı olur. Kan yapıcı, idrar söktürücü, enerji verici özelliği bulunmaktadır.
MUZ: Kalp hastalıklarına, dolaşım ve sindirim sistemine iyi gelir. Uykudan önce yendiğinde rahat bir uyku verir. Yorgunluğa karşı da etkili olan muz beyne serotonin salgılatarak mutlu eder.
ARMUT: A, B1, B2, B3, B6 ve C vitaminleri bulunan armut mideyi rahatlatır tansiyonu düşürür.
Alıntıdır




GÖRME ENGELLİLER :     Bu konu hakkındaki ulaşabildiğim bilgileri paylaşmak istiyorum.Amacım hiç kimseye boş ümit vermek değil,lakin insanın bu sorunu aşacağını düşünüyorum.Araştırmacılar ilk defa görme özürlü bir kişinin gözüne yerleştirilen bir implant sayesinde Brailla alfabesiyle yazılmış bir metni gözleriyle okutmayı başardıklarını açıkladı.Kalifornia merkezli Second Sight isimli şirketin araştırmacıları, gözün arkasına yerleştirilen implanta gönderilen Braille karakterlerinin görüntülerinin bu sayede kişi tarafından yüzde 90 doğruluk oranıyla görülebildiğini belirtti.Gelişmenin göz kaybı olan hastaların tedavisinde çığır açabileceği bildirildi.(medya)



KANSERİ ÖNLEYEN TAHILLAR

Tahıllar, yüksek posa ve B grubu vitaminleri açaısından zengin besinlerdir ve bu özellikleri ile kansere karşıda koruyuculuk sağladıklarını söylemek mümkündür. 

Her tahılın ayrı ayrı faydaları olmasına karşın, akşam yemeklerinde beyaz pirinç pilavı tüketmek yerine bulgur pilavı ya da kepekli pirinçten yapılmış pilavı tüketmeniz daha sağlıklı olacaktır. 

Kullanacağınız tahıl ürünlerinin mümkün olduğunca az işlem görmüş olmalarına dikkat etmeniz sağlığınız açısından çok önemlidir. 

Genel beslenmenizde tam buğday ununa ve yulafa mutlaka yer vermeye çalışın. Yulafta bulunan beta glukanadlı öğe sağlık açısından çok faydalıdır ve kansere karşı koruyucu olup kolesterolü de 
düşürme etkisine sahip olduğu kanıtlanmıştır. 


Hayvansal kaynaklı besinlerin protein kaliteleri çok yüksek olduğu için vücuda büyük faydaları vardır. Ancak, fazla miktarda hayvansal gıda tüketmek ve özellikle yağlı hayvansal gıdaları tüketmek sağlık açısından zararlı olabilir

UZMAN TV DEN ALINTIDIR






"Yoğurt: kilo kaybı sağlayan lezzetli besinlerin başında gelen yoğurt yüksek protein içeriğine sahiptir. Protein içeriğinin yüksek olması mide de uzun süre kalmasına ve sizi daha uzun süre tok tutmasını sağlar. Ayrıca vücudumuz protein içeriği yüksek olan besinleri sindirirken daha fazla kalori harcadığı da unutulmamalıdır.


Tarçın: Yapılan bilimsel çalışmalar tarçının kan şekeri seviyesi üzerine dengeleyici etkisi olduğu bilinmektedir. Tip 2 diyabetlilerde iştah azalmasını sağlar. Tatlı ihtiyacınızı tarçın ile kalori arttırmadan halledebilirsiniz. Tarçını çay, kahve ve yoğurt gibi besinler ile birlikte kullanabilirsiniz



Baharatlar: Baharatlar bazı insanlarda iştahı arttırırken bazılarında azaltmaktadır. Ama bilinen en büyük etkisi anlık metabolizmayı hızlandırmaktadır. Bu durumda sizin kilo vermenizi kolaylaştıracağı anlamına gelmektedir. Bu nedenle mide rahatsızlıklarınız yoksa baharatları tüm yemeklerinizde rahatlıkla tüketebilirsiniz.







Yeşil Çay: Bazı çalışmalar yeşil çayın karın bölgesindeki yağlanmayı azalttığını göstermiştir. İçerisinde bulunan kateşinler ile metabolizma hızınızı arttırır. Yeşil çaydan maksimum seviyede yararlanmak için gün içerisinde 2-3 adet içilmesi gereklidir. Ayrıca yeşil çay iyi bir dikkat arttırıcıdır.





Greyfurt: Greyfurt sihirli bir yağ yakıcı değildir. Ama az kalori içeriği ve uzun süre tok tutması nedeni ile zayıflamanıza yardımcı olur. Greyfurt iyi bir ara öğün tercihi olabilir. Ayrıca yoğurt ile karıştırıp da tüketebilirsiniz.








oktay ustanın mutfak sırlarından alıntıdır





Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre tüm dünyada yaklaşık 2 milyar kişi kansızlık sorunu yaşıyor.

Çoğunlukla kadınlarda görülen kansızlık, genelde hafife alınıyor ancak halsizlik, yorgunluk, çarpıntı ve nefes darlığı gibi şikayetlerle ortaya çıkan sorun, ciddi hastalıkların habercisi olabiliyor.

Anemi , halk arasındaki adıyla kansızlık, toplumda sık görülen bir problem.

Liv Hospital Hematoloji Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Yenerel, ülkemizde özellikle doğurganlık çağındaki kadınlarda kansızlığın önemli bir sorun olduğunu belirtiyor.

Anemi, alyuvarların içindeki oksijen taşıma görevini üstlenen ve hemoglobin olarak adlandırılan maddenin yaşa ve cinsiyete göre normal kabul edilen düzeylerin altında olması durumu.

Prof. Dr. Mustafa Yenerel, erişkin kadınlarda hemoglobin düzeyi için kabul edilen sınırın 12 g/dl olduğunu söylüyor.

BİRÇOK BELİRTİSİ OLABİLİR

Halsizlik, yorgunluk, çarpıntı ve iş yaparken nefes darlığı en sık görülen şikayetler arasında yer alıyor.

Kansızlığın hızlı geliştiği durumlarda örneğin kazalara bağlı ciddi yaralanmalarda ya da ani gelişen mide kanamasında yukarıda belirtilen bulgular dışında bayılma, şok, hatta koma dahi gelişebiliyor.

Prof. Yenerel, bu tip bulguların hemen bütün kansızlık nedenlerinde görülebildiğini vurguluyor ve şöyle devam ediyor:

“Demirin alyuvarlar dışında deri ve mukozayı örten hücrelerimiz için de gerekli bir madde olması nedeniyle eksikliğinde dudak kenarlarında çatlaklar, saç dökülmesi, ciltte kuruluk, bazen kaşıntı ile birlikte yutma güçlüğü ve tırnak bozuklukları gibi bulgular görülebilir.”

DEMİR EKSİKLİĞİ ANEMİSİ KİMLERDE GÖRÜLÜR?

Kadınlarda demir eksikliği anemisi görülme nedeninin adet kanamaları ve gebelik olduğunu belirten Prof. Dr. Yenerel, adet kanamasının üç gün sürmesi, dört ve beşinci günlerde ise tamamen bitmiş olması gerektiğini vurguluyor.

Gebelerde de bebeğin ana rahmindeki gelişimi sonucu demir kullanımı artıyor.

Bu durum süt verme döneminde de devam ediyor ve annelerde demir depoları da sınırda ise ciddi demir eksikliği anemileri görülüyor.

Böyle durumlarda gebe kadınların daha kansızlık gelişmeden koruyucu amaçlı demir hapları ve folik asit vitamini kullanmaları öneriliyor.

Risk altındaki bir diğer grup ise etten fakir beslenen kişiler ve vejetaryenler. Demirden zengin yiyeceklerin normal miktarlarda yenmesinin demir eksikliğinden korunmada önemli olduğunun altını çizen Yenerel, “Ancak uzun süreli kanama durumlarında bu yiyecekler de demir depolarının boşalmasını engelleyemez” diyor.

ANEMİNİN NEDENİ ORTAYA KONULMALI

Kansızlık konusunda bilinmesi gereken en önemli şey kansızlığın bir sonuç olduğu ve buna yol açan nedenin ortaya konulması zorunluluğu.

Bu nedenle kansızlıkla başvuran bir hasta karşısında acil durumlar dışında herhangi bir tedavi girişiminden önce tüm imkanlar kullanılarak aneminin nedeni ortaya konulmalı.

Prof. Dr. Yenerel, demir eksikliğine bağlı kansızlık durumlarında ise ayrıca demir eksikliğine yol açan nedenin de araştırılması gerektiğini belirtiyor.

Eğer bu neden bulunabilirse tedavi de ona göre yönlendirilebiliyor.

SAMANYOLU HABERDEN  ALINTIDIR




Yrd. Doç. Dr. Gamze Şenbursa, sizi rahatlatırken vücudunuzun hareket açısını da genişleten germe egzersizlerini fotoğraflar eşliğinde anlattı. İşte o çok güzel hareketler:

Kalça Fleksiyon: Sırtüstü yatağa yatın iki bacağınızı birden karnınıza çekerek iyice gerin. Bu pozisyonda 20 saniye bekleyin.

Hamstring germe: Bacaklarınızı omuz hizasında açın ve dizlerini bükmeden mümkün olduğu kadar öne doğru eğilmeye çalışın. Bu pozisyonda 20 saniye bekleyin.

Paravert germe: Dizlerinizin üstüne yere oturun, kalçanızı mümkün olduğu kadar topuklarınızdan kaldırmadan öne doğru uzanmaya çalışın. Bu pozisyonda 20 saniye bekleyin.

Paravt: Dizlerinizin üstüne yere oturun, kalçanızı mümkün olduğu kadar topuklarınızdan kaldırmadan sağ tarafa doğru bir yay çizin, bu pozisyonda 20 saniye bekleyin, daha sonra aynı hareketi sol tarafa tekrarlayın.

Gastro germe: Bacağınız vücudunuzun ön tarafında olacak şekilde bir adım atın, daha sonra arkadaki bacağı düz tutarak (dizi kırmayın), öndeki bacağınıza doğru ağırlığınızı aktarın. Bu pozisyonda 20 saniye bekleyin.

Piriformis germe: Sırtüstü yatın ve bacak bacak üstüne atın daha sonra bacağınızı iki eliniz ile kavrayıp karnınıza doğru çekin. Aynı hareketi diğer tarafta da tekrarlayın. Bu pozisyonda 20 saniye bekleyin.



SON DAKİKA COMDAN ALINTIDIR



Basit Karın ağrısı tedavi yöntemleri:

*Bir tutam kuru veya yaş nane Bir adet bütün limon, parçalara ayrılıp kaynatılarak suyu içilir.
*Portakal kabuğu Rezene, aynı miktarda karıştırılıp kaynatılarak suyu içilir.
* 100 gr. çörek otu 1 kg. bala karıştırılıp aç karnına 1 yemek kaşığı ağrı olduğu zaman yenir.
*Papatya, biberiye, lavanta, mentollü nane, fesleğen, mürver çiçeği, yarpuz çiçeği, ayrı ayrı veya bir kısmı karıştırılıp çay gibi içilir.
*Biberiye yağı, kekik yağı, küçük çocukların göbeğine veya ayakaltına sürülür. Büyüklere 1 fincan suya 10 damla damlatılıp içilir.
*Bir miktar tatlı badem içi havanda dövülmek su­retiyle ezilip süt ile karıştırılarak içilir. Özellikle bebeklerin ka­rın ağrısı için faydalı olur.
* Bir çay fincanı kaynar suyun içine bir çay kaşığı nane ve kü­çük bir parça limon kabuğu katılıp demlenmesi için kısa bir süre beklendikten sonra süzülerek günde üç öğün birer çay fincanı içilir.
* Bir çay fincanı kaynar suyun içine ince kıyılmış bir çay kaşığı acı pelin katılıp soğuduktan sonra ağalı durumlarda yu­dum yudum aç karnına kullanılır.
* Bir çay fincanı kaynar suyun içine bir çay kaşığı tarçın katılıp demlenmesi için kısa bir süre beklendikten sonra süzüle­rek günde üç öğün birer çay fincanı içilir.
* Bir su bardağı soğuk suyun içine bir çay kaşığı benekli yılanyastığı katılıp sekiz saat beklendikten sonra, süzülerek, her Öğünden önce ve sonra birer yudum olmak üzere günde altı yu­dum ve her seferinde bardak, sıcak suyun içinde ısıtılarak içilir.
* Bir çay fincanı kaynar suyun içine ince kıyılmış bir çay kaşığı anason katılıp demlenmesi için kısa bir süre beklendikten sonra süzülerek günde üç öğün birer çay fincanı içilir.
* Bir çay fincanı kaynar suyun içine ince kıyılmış bir çay kaşığı san şebboy katılıp soğuduktan sonra ağrılı durumlarda günde üç çay kaşığı aralıklarla birer çay kaşığı olarak kullanılır. Daha büyük dolarlarda kullanılması bitkinin zehirli olmasın­dan ötürü sakıncalıdır.
* Bir çay fincanı kaynar suyun içine ince kıyılmış bir çay kaşığı şahtere katılıp demlenmesi için kısa bir süre beklendikten sonra süzülerek günde üç öğün birer çay fincanı içilir.
* Bir çay fincanı kaynar suyun içine ince kıyılmış bir çay kaşığı raziyane katılıp demlenmesi için kısa bir süre beklendik­ten sonra süzülerek günde üç öğün birer çay fincanı içilir.
* Bir litre suyun içine bir adet orta irilikte çam kozalağı ka­tılıp kaynatılmasının ardından süzülerek günde üç öğün birer çay fincanı içilir.
* Bir litre üzüm sirkesinin içine, havanda iyice dövülmüş olan 3/4 anason katılıp kaynatılmasının ardından, süzülerek elde edilen anason posası alınıp üzerine yârim kahve fincanı yakılmış ve dövül­müş bir çorba kaşığı şap ilave ettikten sonra, iyice karıştırılarak temiz bir tülbent’in arasına konulup karın bölgesinin üzerine bağlanır.
* Havanda dövülerek toz haline getirilmiş olan bir çay kaşı­ğı çörek otu ile bir tatlı kaşığı süzme bal karıştırılıp macun hali­ne getirildikten sonra yenilir.
* Bir çay fincanı kaynar suyun içine bir çay kaşığı papatya katılıp demlenmesi için kısa bir süre beklendikten sonra süzüle­rek günde üç öğün birer çay fincanı içilir.
* Havanda dövülerek toz haline getirilmiş olan bir çay kaşı­ğı tarhun tohumu ile bir tatlı kaşığı süzme bal karıştırılıp macun haline getirildikten sonra yenilir.
* Bir adet iri baş soğan çırpıcı yardımıyla sıkıldıktan sonra elde edilen suyu bir kahve fincanı suyun içine bir çay kaşığı ka­tılarak içilir.
* Karnın üzerine iki kat havlu koyulup üzerinde kızgın ütü gezdirilir.
*Bal ve tarçın mide ağrısına ve mide ülserine karşı oldukça yararlıdır. Nane, sakinleştirici etkisi ile mide ağrılarına iyi gelir. Papatya çayı da mide ağrısını kesmeye yardımcı olur.
Kaynak: lokumhekim.com, mydearbody.com, dogalveguzel.com




Sıcak suda ayağını bekletmek ayak yorgunluğu için bire birdir. Lakin ayaktaki şişkinlik için lütfen su ile masaj yapmayınız. Yorgun ayaklar için iyi gelecek bir kaç tavsiyeye BURDAKI konumuzdan ulaşabilirsiniz.

Şişen ayağa ne iyi gelir:

Ayanızda oluşan şişlikleri gidermek için bol miktarda kolonya ile masaj yapınız. Kolonya ayakta oluşan sıcaklığı azaltıp serinlemenize de yardımcı olacaktır. Kolonya ile 5-10 dakikalik masaj sonunda bileklerinizin ve ayaklarınızın şişmediğini göreceksiniz.

Bacak jimnastiği yapmak:

Spor sağlığımızı koruman en iyi yollarından biridir. Ayak şişliğini gidermek için bacak jimnastiği yapmanızı da öneririm.

Yere sırt üstü uzandıktan sonra bisiklet pedalı çevirir gibi bacaklarınızı havada hareket ettirin.
Kan dolaşımını hızlandıran kanın kalbe doğru akmasını sağlayan bu hareket şişlikleri alacaktır.





Erken teşhisin hayat kurtardığı kanserle ilgili yapılan araştırmalar, toplumun büyük bir çoğunluğunun bu öldürücü hastalığın erken uyarılarından habersiz olduğunu ortaya koyuyor.
Kanserin 10 belirtisi şöyle:
"1 - Açıklanamayan kilo kaybı. Birçok insan diet yapmadan kilo verdiği için mutlu olur ancak açıklanamayan kilo kaybı (yaklaşık 5 kilo) veya ani iştah kaybı kanserin en yaygın belirtilerinin başında geliyor. Bu belirti özellikle pankreas, mide, gırtlak veya akciğer kanserinde görülüyor.
2 - İnatçı düşük ateş. Bu özellikle lösemi, hodgkin lenfoma ve hodgkin olmayan lenfoma kanserlerinin ilk belirtileri arasında yer alıyor. Düşük ateş 37.6 ile 38.2 dereceleri arasını ifade ediyor. İnatçı düşük ateş ayrıca çok çeşitli enfeksiyonlardan da kaynaklanabiliyor.
3 - Artan yorgunluk. Daha önce hiç ihtiyaç hissetmezken, günde 3-4 saat kestirmeden duramıyorsanız, bu önemli bir kanser belirtisi olabilir. Özellikle kan basıncının düşmesine yol açan tüm kanser türleri ve löseminin belirtisidir. Yorgunluk ayrıca; kansızlık, uyku düzensizliği, kalp problemleri ve şeker, fibromyalji ve iltihaplı eklem hastalıklarından da kaynaklanıyor olabilir.
4 - Ciltte iyileşmeyen yaralar veya deride değişiklik. Deride oluşan asimetrik lekeler, lekelerin sıradışı renklerde oluşması veya lekelerin ortalama bir silgiden daha büyük bir alanı kaplaması, deri kanserinin en öldürücü şekli olan melanomanın belirtisidir.
5 - Yutkunma problemi ve kronik ses kısıklığı. Bunlar dudaklarda iyileşmeyen yaralar, sıradışı kanamalar, ağızda ağrı ve uyuşma, kronik gırtlak iltihabı, ağız kanserinin belirtileri olabilir.
6 - Ağız içinde oluşan pamukçuk benzeri yaralar. Bunlar tıp dilinde lökoplazi olarak adlandırılır. Bu beyaz lekeler yanağın iç tarafında, dilin alt veya yan kısımlarında oluşur. Bu lekeler pamukçuğun giderilmesinde uygulanan yöntemlerle ağızdan kaybolmaz.
7 - İdrarda kan görülmesi. Bu belirtinin genelde hastalar tarafından ciddiye alınmadığını belirten doktorlar, daha önce hiç görülmemiş bile olsa bunun hasta tarafından idrar yolu enfeksiyonuyla ilgili bir problem sanıldığını belirtiyor. Bu ihtimalle birlikte kanama, mesane kanserinin de belirtisi olabilir ve bir ürolog tarafından kontrol edilmesi gerekir. Mesane kanseri çoğu zaman artık tedavi edilemeyecek safhaya gelinceye kadar farkedilemez. Bunun nedeni de hastaların doktora gitmek için çok beklemelidir. Benzer şekilde dışkıda kan görülmesi de kolon kanserinin önemli belirtilerinden biridir. Ancak dışkıda kan görülmesinin farklı sebepleri de bulunmaktadır.
8 - Açıklanamayan ağrı. Bu, testis kanseri veya kemik kanserinin erken semptomlarından biri olabilir. Tedaviye rağmen iyileşmeyen baş ağrısı, beyin tümörünün habercisi olabilir. Sırt ağrısı, kolon veya yumurtalık kanserini işaret edebilir. Doktorlar, sebebi bilinmeyen ağrıların en yaygın kanser belirtilerinden biri olduğunu belirterek, bu durumda hastaneye başvurulması gerektiğini belirtiyor.
9 - Vücutta şişkinliklerin oluşması veya derinin sertleşmesi. Göğüs ve testis dahil çok çeşitli kanser türlerinin belirtisidir. Bunlar kanserin erken belirtisi olduğu gibi, kanserin son safhasına da işaret ediyor olabilir. Kendin Yap - DIY - El işi - El Yapımı
10 - Sürekli olan, sebebi açıklanamayan veya sıkıntı veren belirtiler. Doktorlar, "Vücudunuzda yolunda gitmeyen bir şey varsa ve uzun süre devam ediyorsa, bunun normal bir durum olmadığını bilin. Vücudunuzun sesini dinleyin. Erken teşhis sayesinde hayatınız kurtulabilir" tavsiyesinde bulunuyor".



SAĞLIKLI YAŞAM İÇİN

Nemi azaldığı için incelen ve çöken cilde genç görünüm kazandırmak zannedilse de; tıbbın bütün branşlarını ilgilendiren anti-aging’in gerçek açılımı: Sağlıklı yaşlanmak.

Kelime anlamıyla ‘anti-aging’, yani ‘yaşlanmayı durdurmak’ imkânsız. Son 10 yılda tıp literatürüne yerleşen kavram, en doğru ve kabul gören yaklaşımla ‘sağlıklı yaşlanma’ diye tanımlanıyor. Peki, sağlıklı yaşlanmak ne demek? Dünya ölçeğinde milyarlarca doların döndüğü kozmetik sektörü ve estetik uygulamalarla, ciltteki kırışık ve buruşukları yok ederek yaşlılığın izlerini silmek, anti-aging mi? Günümüzün moda ürünleri, mineral ve vitamin yüklü ‘doğal besin kapsüller’ini yutarak, direnci kırılan bağışıklık sistemi ne kadar canlandırılabilir? Bozulan hormon dengesi hangi ölçüde yeniden düzene sokulabilir? Dağılan metabolizmayı belirli yaştan sonra toparlamak mümkün mü?

Bu ürünler doktor kontrolü ve tavsiyesinde kullanılmadığında ortaya çıkacak yan ve olumsuz etkilerin sorumluluğu kimlere ait? Ürün fiyatları hangi kriterlere göre belirleniyor? İlacın bile sahtesi piyasaya sürülürken, doğal ürünlerdeki sahtecilik nasıl önlenecek? Ve son soru, acaba doğal ürünler hakikaten doğal mı?

Yaşlandıkça nemi azalarak incelen ve çöken cilde genç görünüm kazandırma amacına yoğunlaşmış ya da halk arasında ‘kemik erimesi’ denen ‘osteoporoz’ gibi hastalıkların yıkıcı sonuçlarını en aza indirmeyi hedeflemiş görünse de anti-aging bir yaşam biçimi aslında. Özellikle modern dünyanın her türlü teknolojik ve çevresel etkileriyle sarsılan bünyelerin çok erken yaşlarda tanışmaları ve hayata geçirmeleri gereken bir süreç bu.

ANTİ-AGİNG TIBBIN GENELİNİ İLGİLENDİRİYOR

Sağlıklı yaşlanmada insandaki bütün sistemleri hırpalayan stresle mücadele de son derece önemli. Sigaranın zararları konusunda toplum hemfikir. Kapalı yerlerde sigara içenler, her an birileri tarafından aşağılanmayı göze almak zorunda artık. ABD’deki ölümlerin yüzde 18,1’i sigara kaynaklı. Ancak kötü beslenme ve hareketsizliğin yüzde 16,6’lık ölüme sebebiyet verme oranıyla, hiç de sigaradan geri kalır bir yanı yok. Herkesin kolaylıkla gerçekleştirebileceği fizikî egzersizler ihmal edilmediğinde, kemiklerdeki güç korunuyor.




1-SUYU SEVİNİZ. GÜNE İKİ BARDAK SU İÇEREK BAŞLAYIP, GÜN BOYUNCA 2-2,5 LİTRE SU TÜKETMEYE ÇALIŞINIZ.

2-HER SEBZE VE MEYVEYİ MEVSİMİNDE EN AZ İKİ DEFA TÜKETİNİZ. DOĞANIN TAMAMINI KULLANMIŞ SAYILIRSINIZ.

3-ÇOCUKLAR İÇİN SÜTÜ, BÜYÜKLER İÇİN DE ÖZELLİKLE YOĞURDU HER GÜN SOFRANIZDAN EKSİK ETMEYİNİZ. YAŞAMIN SIRLARINDAN BİRİ OLAN PROBİYOTİKLERİ BÜNYENİZE ALMIŞ OLURSUNUZ.

4-HASTA OLMASANIZ BİLE, ŞİFALI OTLARI/BİTKİLERİ KULLANARAK VÜCUT DİRENCİNİZİ (BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ) KUVVETLİ TUTUNUZ.

5-EVİNİZDE KURUTULMUŞ NANE, IHLAMUR, ADAÇAYI, KEKİK, KUŞBURNU, FESLEĞEN,KETEN TOHUMU, ZENCEFİL, ÇÖREKOTU, GÜNLÜK, YEŞİL ÇAY İLE SOĞAN VE SARIMSAĞI HER ZAMAN BULUNDURUNUZ. HER GÜN BUNLARDAN EN AZ BİRİNİ KULLANMAYA ÇALIŞINIZ. BUNLAR VÜCUDUNUZUN KORUYUCU ŞÖVALYELERİDİR.

6-SARIMSAK, SOĞAN, TERE, MAYDANOZ, NANE, DEREOTU, ROKA, FESLEĞEN TÜRÜ YEŞİLLİKLERİ FAZLA TÜKETİNİZ. BUNLAR VÜCUDUNUZUN YAKIN KORUMALARIDIR.

7-SALATANIZI MÜMKÜN OLDUĞU KADAR ÇOK ÇEŞİTTEN OLUŞTURUNUZ.

8-HAZIR ÇORBALAR YERİNE KENDİ YAPTIĞINIZ ÇORBALARI TERCİH EDİNİZ. GIDANIN EN DOĞALINI ELDE ETMİŞ OLURSUNUZ.



Kramp; o bölgede bulunan kasların istemsiz olarak kasılmasıyla yaşanılan acı verici durumdur.
Herhangi bir yaş sınırlaması olmaksızın hemen herkeste yaşanılabilen kramplar, birkaç saniye ile birkaç dakika arasında sürebilir. Özellikle gece uyku esnasında yaşanılan kramplar, kişiye daha fazla acı vermektedir. Gün boyunca yeterince çalışmayan kasların gece rahatlamasıyla birlikte ortaya çıkan kramplar, Parkinson ve Addison hastalıklarının da habercisi olmaktadır.
Şiddetli bacak ağrısı, kas yorgunluğu, sinir bozukluğu, kaslardaki hassasiyet, kan dolaşımının zayıflaması, ağır egzersizler, hormon dengesizliği, aşırı kilo ve vücudun susuz kalması kramp oluşmasının sebeplerindendir.
Bacak krampı sırasında oluşan acıyı azaltabilmek için, kasın gerilme şekli alınmalı ve sıkışan kasa hafifçe masaj yapılmalıdır. yürüyecek duruma gelindiğinde sıcak bir duş alınmalı, sıcak havlu sarılmalıdır.
Bacak krampları yaşayan kişilerin bol sıvı tüketmeleri son derece önemlidir. su , meyve suyu ve soda içilmeli, alkol ve kahveden uzak durulmalıdır. Bol miktarda taze sebze ve meyve ile kalsiyum, potasyum ve magnezyum içeren; muz, hurma, üzüm, kayısı, kuru üzüm, baklagiller, lahana, brokoli, portakal, domates, greyfurt, patates ve mısır gibi besinler tüketilmelidir.



Bu Gıdalar Zehir Saçıyor…


Araştırmaya göre, küflenen peynirden krem peynir, iç yağdan kıyma, soyadan sucuk, sakatattan tavuk döner yapılıyor, kaçak çay ise domuz kanıyla renklendiriliyor.

Türkiye’de son dönemde gıda maddelerinde yapılan sahteciliklerde büyük bir artış görüldüğünü belirten Türkiye Ziraatçiler Derneği (TZD) Başkanı İbrahim Yetkin, “Derneğimizin yaptığı araştırmanın sonuçları, Türkiye’de bir gıda terörü olduğunu gösteriyor” dedi. Gıdadaki sahteciliğin önüne geçmek için denetimin şart olduğunu vurgulayan Yetkin, şunları söyledi:
“Maalesef Türkiye’de yeterli bir denetim uygulandığını söyleyebilmek mümkün değil.




Tok Tutan Besinler
Evet git gide yaz gelmeye başlıyor  ne güzel ki kalın kıyafetlerden kurtulup incecik tiril tiril kıyafetlerle gezip dolaşabileceğiz . Ama kalın kıyafetlerimizin altındaki fazlalıklarda gözler önüne çıkacak . Hiç üzülmeyin biraz dikkat ederek ve biraz sporla bu işin üstesinden gelmeniz mümkün. Ve size vereceğim besinlerin tok tutma süresi oldukça uzun olması sayesinde zorlanmayacağınız dan eminim. Bunların en başında


Yumurta : Çok pişmiş yumurta  tok tutan besinlerin arasında yer alır. Kaliteli protein acısından son derece zengindir ve kan yapar . Ayrıca hazırlaması en kolay besin.

Dondurulmuş meyveli  yoğurt: Yağsız  yoğurt ve içine doğrayacağımız taze yada kuru meyveler sayesinde dondurup dondurma ihtiyacınızı karşılayacağı gibi son derece tok tutacaktır.

Yulaf ezmesi : Sütle karıştırmazsanız daha iyi olur. Su ile olması daha iyi olacaktır. Çok iyi tok tutacağı gibi metabolizmayı hızlandırdığı gibi strese çok iyi geldiği bir gerçektir. Özellikle sabah kahvaltısında tercih etmeniz daha etkili olacaktır.

Ballı  ılık su : Sabahları aç karnına içeceğiniz büyükçe bir bardak ılık ballı su  içmek hem  tokluk verecek hemde bağırsaklarınızı yumuşatacak ve kabızlık sorunu yaşamamanızı sağlayacaktır.

Avokado: Aç olduğunuzda bir tane avokado yediğinizde ne kadar çok tokluk hissettiğinizi fark edecek . Hatta uzun süre tok kalacaksınız. Avokado aynı zamanda kansere karşı oldukça güçlü bir silah olma özelliği olduğu gibi B6  vitamin deposudur .


Yeşil elma :Bu meyvenin üstüne çokta fazla bir şey söylenemez .Sadece şunu söyleyebilirim elmayı yemeden önce bir bardak su elmayı yedikten sonrada bir bardak su için ve kendiniz farkı fark edin icon smile Tok Tutan Besinler





Kuru ciltler için bakım önerileri
Cildinize kış aylarında nemlendirici uygulamanda önce etkisini arttırmak için nemlendiriciyi elinizde bir miktar ısıtın. Nemlendiriciyi sürdükten sonra cildinize hafif bir masaj yaparsanız cildinizin nemlendirici daha iyi emdiğini göreceksiniz.
Banyodan sonra cildinizi kurularken havlu ile cildinize fazla baskı yapmayın. Böylece hem kışın kurumuş olan cildiniz daha fazla hırpalanmaz hem de cildinizdeki suyun tamamını havluyla emmez ve bir miktar nem bırakırsınız.
Vücut şampuanı olarak zeytinyağı, badem, süt veya bal özleri içeren ürünleri tercih edebilirsiniz.
Kese yapma alışkanlığınız varsa bunu kışın azaltmakta fayda var.
Çok sıcak suyla yapılan banyolar da tenimizin kurumasına ve yıpranmasına yol açıyor. Banyo suyunuzun sıcaklığını da tekrar gözden geçirmekte fayda var.





Hayatımız boyunca pek çok sebeple vücüdumuzda biriken toksinler, bizde başta hastalıklar olmak üzere, pek çok sağlık sorununa sebep olan bir durum. Vücutta biriken bu zehirlerin dışarı atılması çok daha sağlıklı ve kaliteli bir hayat sürmemiz için son derece önemlidir.
Toksin Attırıcı içeceklerin başında su gelmekte hepimizin bildiği gibi.. Suyu bir de bizim önerdiğimiz şekilde içmeyi deneyin deriz.. Vücuttan toksinlerin atmanın en pratik yolu.. Hem toksinlerden kurtulacaksınız, hem de bazı ek faydalarını da göreceksiniz. Şimdi bir sürahi alın ve içine mümkünse, PH değeri 8 üzerin olan su doldurun.. Vereceğimiz tariflerden herhangibirini uygulayabilirsiniz..
Limonlu Su : Birkaç dilim limon atın. Limon vücudun temizlenmesi ve alkali olmasına katkıda bulunacaktır.
Nanenli Su : Birkaç dal nane ekleyin. Hem suyun tadı güzel hale gelecek, hem kokusu! Midenize ve sindiriminize de destek verecektir.
Salatalıklı Su : Dört-beş dilim salatalık ekleyin. Salatalık vücudunuzun nemlenmesi için harikadır ve inflamasyona karşı etkilidir.
Zencefilli su : Bir bilemediniz iki ince dilim ekleyin. Midenize iyi gelecek ve sindiriminize de. Özellikle gastritiniz varsa. Bu suları bir gece buzdolabında bekleterek kullanırsanız, daha da etkili olacaktır. En azından birkaç saat..





PEYGAMBER EFENDİMİZDEN SAĞLIK ÖĞÜTLERİ
AYVA ;
‘’Ayva yiyiniz, yürek sıkıntılarınızı alır, göğüsteki balgamı temizler. Kalbe kuvvet ve şecaat verir. Şayet hamile kadın yerse çocuğu güzel olur.’’
BAKLA;
’’Bir kimse bakla yerse, Cenab-ı Hak o kimseden yediği baklanın misli kadar hastalık çıkarır. ’’
ÇÖREKOTU ;
’’Çörekotuna kıymet veriniz muhakkak ki o ; ölümden başka her derde şifadır. ’’
ET ;
’’ Et yemek insanın ahlâk ve cemalini güzelleştirir. ’’
’’Dünya ve ahrette yiyeceklerin efendisi ettir. ’’
HURMA;
’’ Kim sabahları aç karnına Medine’nin ACVE denilen hurmasından yerse o gün ona zehir ve sihir tesir etmez. ’’
’’Hurma yemek kulunçtan kurtarır. ’’
’’ACVE hurması Cennet meyvelerindendir. Zehre karşı şifadır. ’’
HARDAL – TERE TOHUMU;
’’Hardal ve tere tohumuna kıymet veriniz. Cenabı-eceli ve Âlâ onları her derde şifa kılmıştır. ’’ (Tere tohumu bala karıştırılır, macun gibi yapılıp yenirse baş ağrısına iyi gelir.)
HİNDİBA;
’’Hindibayı silkmeden yiyiniz, zira Cennet’ten üzerine damla düşmediği gün yoktur. ’’
İNCİR ;
’’incir yiyiniz. Eğer iddia etsem ki Cennet’ten bir meyve geldi,o da incir desem,sözümde yalancı olmam.Basurdan kurtarır,siyatiğe iyi gelir.’’
İNEK SÜTÜ ;
’’İnek sütünü içmeye devam ediniz,inek sütü her derde şifadır. ’’
’’İnek sütüne devam ediniz,zira inek sütü şifa,yağı devadır. ’’
KARPUZ ;
Karpuzda on şifa vardır ;
’’1- Yemektir.
2-Şerbettir.
3-Reyhandır.
4-Çövendir.
5-Meyvedir.
6-İç organları temizler.
7-Meniyi çoğaltır.
8-Deri üzerindeki kiri temizler.
9-Rutubet ve soğuklamadan mütevellit hastalığı giderir.
10-Cimayı arttırır.
KARA HELîLE ;
’’ Kara helîle içmeye devam ediniz,şüphesiz ki o, Cennet ağaçlarındandır. Lezzeti acıdır fakat her derde şifadır. ’’
KAVUN;
’’ Yemekten evvel kavun yenirse hazım cihazlarını yakar, hastalıkları giderir. ’’
KINA;
’’Kınaya devam ediniz. Şüphesiz ki saçınızı ,başınızı parlatır,kuvvetlendirir. İnsanın bedenine kuvvet verir. Kabirde şahitlik eder.’’
KURU ÜZÜM;
’’Kuru üzüm ne güzel yiyecektir, yemeye mülâzemet ediniz,safrayı izale edip balgamı giderir.Ahlâkı güzelleştirir. Ağız kokusunu güzelleştirir. ’’
KEKİK – MÜRSAFİ – YAVŞAN OTU ;
’’ Evlerinizi kekik otu, yavşan otu ve mürsafi ile tütsüleyiniz. ’’
KUR’AN VE BAL;
’’ İki şifa kaynağına devam ediniz. Onlar da Kur’an ve baldır. ’’
’’Helalinden kazanılan para ile bal satın alınır, yağmur suyu ile içilirse ölümden başka her derde şifadır. ’’
MİSVAK;
’’Dişleri misvakla temizlemek, fırçalamak ölümden başka bütün hastalıklara şifadır.’’
MANTAR;
’’ Üç, beş veya yedi mantar alıp onları sıktım. Suyunu bir şişeye koydum. Bu suyu göz ağrısından müzdarip olan cariyemin gözüne sürme olarak çektim, şifaya kavuştu. ’’
MERCİMEK;
’’Mercimek yemeye devam ediniz,mercimeği yetmiş Peygamber övmüştür.’’ ( Kanser gibi hastalığı olanlar mercimek ve sığır eti yememelidir.)
NAR;
’’ Narı, içindeki zarı ile yiyiniz, muhakkak ki o, mideyi dibağat edip,temizler. ’’
NERGİZ;
’’ Nergiz çiçeği koklamaya devam ediniz, zira kalbde delilikten, barastan, cüzamdan bir habbe vardır. Onları nergizden başka bir şey gideremez. ’’
NAZAR;
’’Nazarı değen kimse yüzünü, ellerini dirseklerine kadar ve göbeğinden ayaklarına kadar yıkar,su kaba konur,bu su nazar değenin başına ve arkasına dökülür,sonra su kabı yüzükoyun çevrilirse , hasta Allah’ın izniyle iyi olur. ’’
PATLICAN;
’’ Bir kimse patlıcanı maraz ve illet olmak niyeti ile yerse maraz ve illet olur. Şifa niyeti ile yerse şifa ve deva olur. ’’ ( Yaşlılara, ülser, kanser gibi hastalıklara müptela olanlara zararlı olduğu gibi devamlı yemek de zararlıdır.)
PİRİNÇ;
’’Yerden biten her bitkide zehir ve şifa vardır. Pirinç ise öyle değildir. Onda yalnız şifa vardır. ’’
RAZİYANE ;
’’ Raziyane ve sinamekiye mülâzemet ediniz.Zira ölümden başka her derde şifadır. ’’
REYHAN;
’’Reyhan çiçeği kime verilirse alsın, kabul etsin reddetmesin , zira taşıması hafif,kokusu güzeldir. ’’
SARIMSAK;
’’Çiğ sarımsak yiyiniz. Eğer Cebrail (a.s.) ile konuşmamış olsaydım ben de yerdim. ’’ (Dört ay yenmeye devam edilirse, beyaz kılları döker, yerine siyah kıl getirir.)
SİNAMEKİ;
’’ Resûlü Ekrem : Esma b.Umeys (r.a.)’a ne ile ishal oluyorsun?
Şübrüm sinameki ile dedi.
Resûlü Ekrem : ’’Onun tabiatı sıcak ve akıtıcıdır. ’’buyurdu.
Esma(r.a.) : ’’Amel olmak icap ederse hep sinameki ile olurdum. ’’
Resûlü Ekrem: Eğer ölüme şifa veren bir şey olsaydı o da sinameki olurdu. ’’ buyurmuştur.
Yapılışı; Sıkmak veya kaynatmak sureti ile suyu elde edilir. Yatarken veya sabah aç karna birer bardak içilir. Veya sinameki, tereyağı ve bal macun yapılarak yenilir.
SU İÇMEK;
’’Sizden birisi su içtiği zaman emer gibi içsin, soluk almadan içmesin. Zira suyu birden bire içmek karaciğer ağrısı yapar. ’’
SOĞUK SU;
’’Sıtma Cehennem hararetindendir. Ona soğuk su serpmek suretiyle soğutunuz. ’’
SÜRME ;
’’Sizin en güzel sürmeniz (ismid)dir. Gözün kuvvetini arttırır ve kirpikleri bitirir. ’’
SEBZE;
’’Bir kimse mal ve evlâdının çok olmasını isterse sofrasında yeşillik yemeye devam etsin. ’’
TURUNÇ;
’’Turunç yemek kalbe kuvvet verir. ’’
TUZ ;
’’ Ya Ali (r.a.) yemeğine tuzla başla şüphesiz ki tuz yetmiş derde devadır. Cinnet ,cüzam,baras,karın ağrısı ve diş ağrılarına iyi gelir. ’’
TAUN(VEBA) ;
’’Bir yerde taun hastalığı olduğunu duyduğunuz vakit oraya girmeyiniz. Sizin içinde bulunduğunuz bir yerde taun vuku bulursa, oradan çıkmayınız. ’’
TELBİNE ÇORBASI;
’’ Telbine denilen çorba , hastanın midesini kuvvetlendirir. İnsandaki bazı sıkıntıları izale eder. ’’
Yapılışı; un veya un kepeği konarak biraz da bal ilave edilerek çorba elde edilir. Çok kere un çorbasına süt ve bal ilave edilerek yapılacağı da söylenmiştir.
ÛDİHİNDİ;
’’ Ûdihindiye kıymet veriniz , onda yedi hastalık için şifa olduğu muhakkaktır. Tozu zeytinyağına karıştırılıp burna damlatılır. Boğaz şişliğine iyi gelir. Zatülcenb hastalığına da iyi gelir. ’’
YEŞİL RENK;
’’Üç şey gözün kuvvet ve cilasını arttırır. Onlar da şunlardır; yeşile , akarsuya ve güzel yüze bakmak. ’’
YUMURTA;
’’Peygamberlerden biri Cenab-ı Ecelli ve Âlâ’ya zayıflıktan şikayette bulundu. Cenab-ı Hak o peygamberine (s.a.v.) yumurta yemesini emir buyurdu. ’’
ZEYTİNYAĞI;
’’Zeytinyağını içiniz ve yağlanınız. Zira o mübarek ağaçtandır. ’’



KAHVE TÜKETİMİNE DİKKAT





Olsa da içsek cümlesi ile başlıyor kahve içme serüveni çoğunlukla. Serüven dediğim de bir fincan kahvenin içme süresi kadar süren eşsiz bir zamanı kastediyorum. Çevremde çok fazla olmasa da; bir fincan kahveye hayır diyen biri değilim; zararlarıyla, faydalarıyla içerim.
Günün tamamlayıcı öğesidir o, yol arkadaşı kimine göre. Bazen de gecelerin sesidir... Bir kültürdür belki de; ister Türk ister başka bir milletin kahvesi olsun. Fark etmez; çünkü o, kahvedir.
Kafeinsizi de çıktı; her ne kadar ben buna temkinli yaklaşsam da. Tüm dünyanın tükettiği en gözde içecek haline geldi kahve. Yapılan istatistiklerin en çarpıcısı bence dünyadaki yetişkinlerin %90’ının kahve tüketmeyi seviyor olması. Bu da vazgeçilmez kılıyor kahve üretimini.
Yapılan çalışmalar ile, kafeinin faydalı ve zararlı yanları tüm yönleriyle olmasa da ortaya konulmaya başladı. Her gün kahve içmek bağımlılık yapabiliyor; tabi bu durum kişiden kişiye çok sık değişebiliyor.
Amerika’da yapılan yeni bir araştırmanın sonucunda; bir bardak kahvenin baş ağrısına, karaciğere, mide rahatsızlıklarına ve birçok hastalığa iyi geldiğine karar verildi.
Kanser: Yeşil ve siyah çay gibi, kahve de antioksidanlar içeriyor. Bu da kansere yol açan hücrelerin çoğalmasını engelliyor. Ancak her kanseri engellemiyor; hatta bazı kanserlerin ortaya çıkmasını hızlandırıyor ya da direkt tetikleyicisi olabilir. Bunun için körü körüne kahve iyidir diyip sürekli kahve içilmemeli.
Baş Ağrıları: Migreni olumsuz yönde etkileyen kahve, şaşırtıcı bir biçimde baş ağrısına iyi geliyor. Baş ağrısı ilaçlarında bulunan bazı maddeleri içeren kahve, ağrı kesicilerle kıyaslandığında, %40 oranında baş ağrısında daha etkili oluyor. Ancak bazı migren ilaçları ile birlikte kahve veya kafein kesinlikle alınmamalı. Bazı kimselerin migrenini tetikleyen faktör de olabilir kahve ve çikolata. Bu yüzden kahve herkese aynı şekilde yansımıyor; migren konusunda. Buna karşı da dikkatli olmalıyız.
Beyin Uyarımı: Kahve konsantrasyona yardımcı oluyor. Yapılan araştırmalarda, okul çağındaki çocukların az miktarda kahve ile süt içtiklerinde sabah derslerinde daha başarılı oldukları görülüyor. Çünkü kafein öğrenme sürecini hızlandırıyor ve anıların daha sağlam bir şekilde hafızada yer almasını sağlıyor. Öğrenme sürecindeki katkısına göz yumulmamalı ama bu da sizi kafein çılgını yapmamalı.
Karaciğer Sağlığı: Düzenli kahve içenlerin siroz gibi karaciğer rahatsızlıklarından daha az şikayet ettiği görülüyor. Karaciğer sağlığı için makul ölçülerde kahve tüketilmeli; aşırıya kesinlikle kaçılmamalı. Fazlası zararlıdır.
Kahve içerken akılda tutulması gereken 5 şey;
1. Kahve içerken asla kahvenize krema koydurmayın veya koymayın. Kahvenin sağlık açısından tüm gizemini bir anda kaçırıyor o 3’ü bir arada denen ve içerisinde krema olan şey.
2. Bilmediğiniz kahve türlerini tüketmekten biraz uzak durmakta fayda var.
3. Yeni çıkan ve içinde aromaların var olduğunu söyleyen ama içinde başka bilinmeyenlerin de olduğunu unutmayalım. Birden fazla bilinmeyenin olduğu ortamda istenileni bulamazsınız; matematikte de böyledir.
4. Süt mü şeker mi sorusuna ben süt derim. Şeker yine zararlı be dostum!
5. Vücudunu dinlemeyi de ihmal etme bu arada. Uyku sorunlarınız varsa kahve tüketme konusunda iki kez düşünün.
Sağlıklı yaşam için kafein tüketmekten geri kalmayın ama sağlıklı yaşamın tüm sırlarına da ulaşabilirim diyerek yanlış yola girmeyin.
Tatlı kahveler sizi bekler…




Limon suyu ve sarımsak mucizesi
2 litre limon suyu,40 diş soyulmuş ve ezilmiş sarımsak, ağzı sıkı
Kapanan koyu renkli veya üzeri kağıtla kapatılmış bir kavanoza karıştırılıp
doldurunuz.
Sarımsak yıkanmadan ve ezilerek limon suyunun içine koyulacak,kavanozun
kapağı sıkıca kapatılacak.
25 gün boyunca normal ılık bir yerde saklanıp hergün
çalkalanacak.(sarımsaklar iyice erimiş olacak)
25 gün sonra kavanozu açıp her sabah kahvaltıdan yarımsaat- 1 saat kadar
önce aç karnına yarım veya içilebiliniyorsa
1 çay bardağı içilecek. Kavanoz bitene kadar bu içme işine devam edilecek.
Kavanozun kapağı hep kapalı tutulacak,
Kavanoza asla su,şeker v.b. karıştırılmayacak,ancak çay bardağına aldığınız
kısmına istenirse sulandırılıp içilebilinecek.
Karışım içildikten sonra,kahvaltıya kadar (yarım-1 saat sonra) kahvaltı
yapılacak. Mümkünse her sabah aynı saatte içilecek.
&#37; 100 KANITLANMIŞ YARARLARI
1- Tüm damar iltihapları (vaskülir) tedavi ediyor, tıkanan damarları açıyor,
damar sertliklerini ve hipertansiyonu önlüyor.
2- Kollestrol ve lipidi düşürüyor zararlı yağların yakılmasını sağlıyor,
kilo verdiriyor(bazal metabolizmayı hızlandırıp
Yağların yakılmasını sağladığı için iştahı açıyor, bu dönemde diyete dikkat
etmek gerekiyor) Şekeri düşürüyor,pankreas'ın
Yenilenmesini sağlıyor.
3- Böbrek ve safra taşlarını eritiyor, idrar söktürüyor, vücuttaki şişkinlik
ve tüm dokulardan ödemi kaldırıyor.
4- Helycobeacter pylori adlı ülser mikrobunu öldürerek mide ve oniki parmak
barsağı ülserinin kesin tedavisini yapıyor.
5- Tüm romatizmal iltihabı önleyip, hertür romatizmal ağrıları
dindiriyor,kireçlenmeyi önlüyor.Eklem düzeylerinin yenilenmesini
sağlıyor.Ağrıları kesiyor.
6- Beyin hücreleri ve tüm sinir sistemlerinin yenilenmesini sağlıyor.
Sinirdeki aksiyon potansiyelini düzenleyip ileri-refleks hızını arttırıyor.
Felçlere ve VERTıGO'da fayda veriyor
7. Vücudun baışıklık sistemini son derece kuvvetlendiriyor ve her türlü
alerjiyi,özellikle damarsal kökenli ve strese bağlı cilt alerjilerini
Kökünden kesiyor. Kansere karşı tüm vücudu koruyor.
N O T : ilacı hazırlayanın babasının koroner by-pass ile üç damarı
değişecekken bu ilaç sayesinde % 100 tıkalı damarları açılmış.
ılaç hazırlandıktan sonra sarımsaklar erir, koku etrafa
yayılmaz. Kullanan üç kişi ile görüştüm, hep son derece memnun olduklarını,
adeta gençlik
ıksiri olduğunu söylüyorlar. Bunu ilk defa Rus doktorlar bulmuş
ve uygulamışlar. Şimdi ABD'de uygulanmaya başlanmış, tıp'da devrim
Yaratacağı söyleniyor. Sarımsak-limon karışımından oluşan
maddelerin kimyasal yapısı çözülmeye çalışılıyor.



Dişeti ve Ağız Yaralarından Kurtulun

Papatya, diş eti iltihaplarının tedavisi için gargaralar ya da ağız yıkama sıvıları kadar etkilidir.
Papatyanın içeriğinde bazı anti-infmatuar ve antiseptik bileşikler bulunur. Bu nedenle yalnızca diş eti hastalıklarının tedavisinde değil bu hastalıklardan korunmak için de kullanabilirsiniz.
250 ml kaynar suya 2-3 çay kaşığı papatya atın ve 10 dk bekledikten sonra süzerek yemeklerden sonra için ya da ağzınızı çalkalamak için kullanın.
Not: Herhangi bir alerjik reaksiyon hissederseniz papatya kullanmayı kesin.
Ağız yarasının birçok sebebi vardır. Mutlaka doktora görünmek gerekir. Vitamin noksanlığı bunun en büyük sebebidir.
Evde deneyebileceğiniz birkaç bitkisel tedavi;
-Karadut şurubu içilir, ağız içinde gargara yapılır.
-Zeytin yaprağı ağızda çiğnenir.
-Papatya, söğüt yaprağı, gül çiçeği, hatmi yaprağı, kekik, biberiye, lavanta, ayni sefa. Ayrı ayrı veya karıştırılarak bir tutamı kaynatılıp hem gargarası yapılır, hem de balla karıştırılarak içilir.
-Tuzlu su ile gargara yapılır.
-Ayva pişirilir, meyvesi ve kompostosu içilir.
-Sirke ile gargara yapılır.



KABIZLIK İÇİN BASİT ÇÖZÜMLER


Düzensiz yemek saatleri, hızlı tüketilen besinlerin beslenme programlarında sıkça yer alması, düşük lifli besinler, yeteri kadar su içmeme ve hareketsizlik direk olarak barsak hareketlerinizin tembelleşmesine neden olur.
Bu nedenle lif içeriği yüksek olan sebze ve meyve tüketiminin arttırılması, günde 2-2,5 litre su içilmesi ve egzersiz yapılması gereklidir. Özellikle gün kurusu, kuru incir, kuru erik ve hurma gibi barsak hızlandırıcı besinleri ara öğünlerde daha sık tercih edebilirsiniz. Aynı zamanda beyaz ekmek yerine tam buğday veya çavdar ekmeği gibi barsak hızlandırıcı besinleri tercih etmeniz sıkıntılarınızı azaltacaktır. Kabızlık için sürekli olarak ilaç kullanımından ve sinamekili bitki çayları içmekten kaçınılmalıdır.





Şifalı bitkiler ile halsizlikten kurtulun;
Halsizlik insanların hayatını oldukça fazla etkileyen problemlerin başında gelir.
Özellikle çalışma hayatında enerjinin kaybedilmesiyle performansın düşmesine neden olduğu için daha büyük problemlere yol açabilecek kadar ciddiye alınması gereken durumdur. Halsizliğin ve enerji kaybının çeşitli sebepleri bulunur.Belki halsizlik içinde olan ciddi problem yada bir hastalığın öncü belirtilerinden haberci olabilir .Bu belirtilerin çok iyi araştırılması halsizlikten kurtulmak için oldukça önemlidir.Halsizliği ilaçlarlada besleyerek enerjimizi ve performansımızı artırabiliriz aynı zamanda doğal bitkisel ( şifalı bitkiler ) yöntemlerle gidermek isteyen arkadaşlarımıza bitkisel formüllerle yeniden enerji ve halsizlikten kurtulmanın kapısını açacağız.
Halsizliğe iyi gelen bitkiler:
-Kaynar suyun içerisine pelin otu, esmer şeker ve bir miktar bal ilave edildikten sonra bir bardak içilir.
-Yosun,ceviz yaprağı,çam iğneler ve kekik bitkilerini karıştırarak banyo yaparsanız bu size zindelik verecektir.
-Su içme ihtiyacınız doğduğu zaman her bardak suyun içerisine biraz limon suyu ilave ederek içerseniz halsizliğe iyi gelecektir.
-2 şeftali,4 erik ve 4 bademin çekirdekleri çıkartıldıktan sonra blenderdan geçirilir ve yenir.
-Et kaynatıldıktan sonra suyu süzülür, içine bal ve biraz sirke ilave edilerek şerbet yapılır, aç karnına birer bardak içilir.







1..Un ve şekerden kaçınarak insülin direncini yenin. 2..Hiçbir şekilde tatlandırıcı ve tatlandırıcı içeren 'light' hafif yiyecek ve içecek tüketmeyin. 3..Katkı maddesi ilave edilmiş, paketlenmiş gıdaları yemeyin. Taş devri diyetini uygulayın. 4..Bol taze sebze ve meyve yiyin. 5..Yeterli omega-3 alın; ayçiçeği,mısır, soya, pamuk ve margarin gibi yağları diyetinizden çıkartın. Bunların yerine zeytinyağı ve doğal hayvani yağları (tereyağı, iç yağı ve kuyruk yağı) yiyin. 6..Kefir, yoğurt, turşu, sirke, nar ekşisi ve boza gibi probiyotiklerden (faydalı mikroplar) zengin gıdalarla beslenin. 7..Özgür dolaşan hayvanların etini ve yumurtasını yiyin. 8..Pastörize sütlerden mümkün olduğunca kaçının. Kutu sütü tüketmeyin. Mümkünse mandıra sütü kullanın. Süt yerine süt ürünlerini (yoğurt, peynir) tercih edin. 9..Günde iki diş sarımsak ve/veya 1 baş kuru soğan tüketin. 10.. Günde 1-2 tatlı kaşığı zerdeçal tozu tüketin. 11.. Yeşil ve siyah çay tüketin (şekersiz!!!! ). 12..Stresten uzak durun. 13.. İyi uyuyun. 14.. Çevresel toksinlerden ve sigaradan uzak durun. 15.. D vitamini düzeylerinizi yükseltmek için dengeli bir şekilde güneşlenin ya da D vitamini takviyesi alın. 16.. Yeteri derecede egzersiz yapın!!!! 17.. Aşırı alkol kullanmayın. 18.. İşlenmiş soya ürünü yemeyin. 19.. Yemekleri geleneksel yöntemler (buğulama, buharda pişirme) ile pişirin. Turbo fırınlar da kullanılabilir. 20.. Hızlı pişirme yöntemleri (mikrodalga gibi) besin kayıplarına yol açar; ayrıca kanserojen olabilirler !!!! 21.. Daha çok toprak (güveç), cam ya da kalaylı bakır kapları tercih edin. Emaye ve çelik tencere daha sonraki tercihlerdir. 22.. Teflon ve alüminyumu ise kesinlikle kullanmayın.
************************** Prof. Dr. Ahmet AYDIN İÜ Cerrahpaşa Tıp Fak. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ABD Metabolizma ve Beslenme Bilim Dalı Başkanı



LÜTFEN OKUYUN VE PAYLAŞIN
Hayatımız boyunca pek çok sebeple vücüdumuzda
biriken toksinler, bizde başta hastalıklar olmak
üzere, pek çok sağlık sorununa sebep olan bir
durum. Vücutta biriken bu zehirlerin dışarı atılması
çok daha sağlıklı ve kaliteli bir hayat sürmemiz için
son derece önemlidir. Toksin Attırıcı içeceklerin başında su gelmekte
hepimizin bildiği gibi.. Suyu bir de bizim
önerdiğimiz şekilde içmeyi deneyin deriz.. Vücuttan
toksinlerin atmanın en pratik yolu.. Hem
toksinlerden kurtulacaksınız, hem de bazı ek
faydalarını da göreceksiniz. Şimdi bir sürahi alın ve içine mümkünse, PH değeri 8 üzerin olan su
doldurun.. Vereceğimiz tariflerden herhangibirini
uygulayabilirsiniz..
Limonlu Su : Birkaç dilim limon atın. Limon vücudun
temizlenmesi ve alkali olmasına katkıda
bulunacaktır. Nanenli Su : Birkaç dal nane ekleyin. Hem suyun
tadı güzel hale gelecek, hem kokusu! Midenize ve
sindiriminize de destek verecektir.
Salatalıklı Su : Dört-beş dilim salatalık ekleyin.
Salatalık vücudunuzun nemlenmesi için harikadır
ve inflamasyona karşı etkilidir. Zencefilli su : Bir bilemediniz iki ince dilim ekleyin.
Midenize iyi gelecek ve sindiriminize de. Özellikle
gastritiniz varsa. Bu suları bir gece buzdolabında
bekleterek kullanırsanız, daha da etkili olacaktır. En
azından birkaç saat.. SEVDİKLERİNİZDE OKUYABİLSİN DİYE PAYLAŞMAYI UNUTMAYIN















Alıntıdır


ELMA SİRKESİ
Hakiki sirkeyi herkes mutlaka evde bulundurmalı, hem yemek amaçlı hem de eski tıp hekimlerinin kullandığı gibi acil durumlar için! Peki, eski hekimler hangi hastalıkları sirke ile tedavi etmişler? Prof. Dr. Ayten Altıntaş sorularımızı cevapladı.
Rumeli kökenli bir ailenden gelmiş olmak, beslenme alanında çok önemli bir konuda doğru bilgi ve tecrübe sahibi olmama vesile oldu. Her yıl kurulan turşular, yaz aylarında yaptığımız sirkeler… Her ne kadar çocukluğumda sirke sineklerine karşı savaş ilan etmiş olsam da, onların faydalarını ve sirke yapımında önemli görevlerini öğrendikten sonra onlarla barıştım. Artık sirke sinekleri ile aramızda tatlı bir muhabbet ve sevgi var, onlar kıymetli sirkelerimin büyük emektarları…
Sirkeden böyle tatlı tatlı bahsederken, etrafımda bulunan ve “hakiki” sirkenin tadını bilmeyenlerin bir anda ekşiyen surat ifadeleriyle karşılaşıyorum. Belki kendilerince haklılar! Çünkü market raflarında bulunan fabrikasyon sirkenin tadı ve kokusundan sonra kim olsa aynı tepkiyi verir. Peki, hakiki sirke ile günümüzde market raflarında satılan sözde doğal sirke arasında ne fark var? Eski tıp hekimleri sirkeye neden çok önem veriyorlardı? Sirke hangi hastalıkların ilacı? Neden her evde mutlaka hakiki sirke bulunmalı?
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Deontoloji ve Tıp Tarihi Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Ayten Altıntaş, sorularımızı cevapladı.
Hakiki sirke, geleneksel beslenme kültürümüzde sofraların baş tacı, İbn-i Sina gibi eski hekimlerin de sirkeyi ilaç olarak kullandığını görüyoruz. Eski tıpta neden sirkeye çok önem veriliyor?
Yazılı kaynaklardan elde ettiğimiz bilgilere göre, eski tıpta çok önemli bir yere sahip olan sirke, hem ilaç hem de ilaçların önemli bir malzemesi olarak kullanılmış. Günümüzde şurup, hap veya kapsül şeklindeki ilaç kullanımı, eski tıpta daha farklı idi. İslamiyet’ten önce şarap veya sirke kullanılarak ilaç yapılıyordu.
İlaç etkisi olan bitki, “sirke” ya da “şarap” içinde kaynatılıyor veya bir tülbent içine konularak etken maddesini bırakması için yine sirke ya da şarap içinde bekletiliyordu. Birinci yüzyıldan, sekizinci yüzyıla kadar ilaç yapılışı böyle devam ediyor ancak İslamiyet’in yayılması ile birlikte sekizinci yüzyıldan itibaren “İslam Tıbbı” ağır basıyor, şarap yasaklanıyor, ilaç yapımında “şeker” devreye giriyor. İslam âlimleri şekerin ilacı hızla kana iletme özelliğini keşfediyor ancak sirke önemini hiç kaybetmiyor. Tüm evrensel tıpta sirke kullanımı hep devam ediyor. Şeker devreye girdikten sonra sirkenin ilaç malzemesi olarak kullanımı azalıyor, ancak tek başına ilaç olarak kullanılmaya devam ediyor.
Bu bağlamda “sirke tek başına ilaç” diyebilir miyiz?
Eski tıbba göre evet.
Peki, hangi hastalıkların tedavisinde sirke kullanılmış?
Eski tıpta sirke genellikle iki ayrı şekilde kullanılmış, birincisi dâhilen yani içilerek, ikincisi haricen cilde sürülerek. Ayrıca, bazı ilaçların sirke ile karıştırılarak hastaya verildiğini görüyoruz.
Eski hekimlerin kullandığı en önemli sirke üzüm sirkesi, o zamanda yetiştirme üzüm ve dağ üzümü olmak üzere iki farklı üzümden doğal fermantasyon yöntemi ile sirke yapmışlar.
Diğer meyveleri kullanmamışlar mı?
Ağırlıklı olarak üzüm sirkesi yapmışlar. Ancak günümüzde antioksidan etkileri bilimsel olarak kanıtlanan elma, nar, vişne gibi meyvelerin önemli özellikleri eski tıp kitaplarında da ön plana çıkıyor. Bu gibi meyvelerden de sirke yapılabilir…
Sirkeyi içtiğimiz zaman vücudumuza nasıl etki ediyor?
Eski tıpta balgami mizaçlılara sirke tavsiye edilmiyor. Ancak safravi mizaçlılar için çok faydalı olduğu belirtiliyor. Eski hekimler insanların yüzüne bakarak mizaçlarını anlarlarmış. Balgami mizaçlılar soluk beyaz benizli, safravi mizaçlılar ise sarı veya kara sarı benizli olarak ifade ediyorlar.
Eski tıp kitaplarındaki bilgilere göre;
• Sirke safrayı giderir,
• Yemek iştahını keser,
• Hazmı kolaylaştırır,
• Vücudu zayıflatır
• Müzmin öksürük ve nefes darlığında faydalıdır,
• Zehirlenmelere karşı ısıtılarak içilir.
Sirke yemekle beraber veya yemeklerden sonra alınırsa hazmı kolaylaştırıcı etkisi bulunuyor. Günümüzde salataya sirke koyularak tüketiliyor, bu da çok doğru bir yöntem. Eski tıbba göre salatalar hazmı zor yiyeceklerdir, bu sebeple o dönemde mide sağlığı için yiyecekler genellikle pişmiş olarak tüketilmiş. Meyveler de genellikle hoşaf olarak kullanılmış.
Vücudu zayıflatıyor
Sirke safrayı azaltır, iştahı keser ve vücudu zayıflatır. Yemeklerden önce bir miktar sirkeli su içmek iştahı kesiyor çünkü safrayı azaltıyor. Sirke vücuda alındığı zaman karaciğer safra imal etmiyor. İştahın çok olması vücutta safranın çok olduğunun işareti! Safra yapıcı gıdalar tüketildiği zaman karaciğer safra üretip öd kesesine gönderiyor, öd kesesi de mideye gönderiyor ve midede açlık hissi uyanıyor. Yedikçe açlık hissi uyandıran hazır gıdaların çoğunu safra üretici olarak örnek gösterebiliriz.
Eski tıbba göre zehirlenmelerde sirkeyi ısıtarak içmek gerekiyor. Sirkenin serinletici özelliği vardır. Herhangi bir gıdadan veya bitkiden zehirlendiğini hisseden insanlar sirkeyi ısıtıp ılık olarak içmesi gerekiyor sade içemeyenler su ile karıştırabilir. Yeni yapılan bir sirkeyi sade olarak içebilirler ama bekletilmiş sirke çok keskin olduğu için çok yakabilir bu yüzden keskinleşmiş sirkenin su ile karıştırılmasında fayda var.
Müzmin öksürük ve nefes darlığında eski hekimler sirkenin faydalı olduğunu ifade etmişler her ikisi de akciğerle ilgili yani eski tıbba göre sirkenin akciğerler üzerinde olumlu etkisinin olduğunu söyleyebiliriz.
Cilt sorunlarında “başucu” ilacı: SİRKE
Cilt sorunlarında nasıl bir etkisi var?
Eski tıpta, cilt sorunlarında “başucu” ilacı olarak sirke kullanılmış. O dönemde pamuk veya yün sirkeye batırıldıktan sonra sorunlu bölgenin üzerine koyularak, cilt hastalıkları tedavi edilmiş.
Eski hekimler, morarma ve şişme gibi problemlerde özellikle şiş ve ödem olan yerlerde, şişmeyi önleyici ve giderici olarak sirkenin çok faydalı olduğunu belirtiyor.
Sirke, kanayan yaralarda hem kanamayı durdurucu hem de iltihap kurutucu özelliği vardır.
Yaramaz çıbanlarda fayda eder.
Kaşıntıyı giderir.
Böcek ve arı sokmasında da, ısırılan bölgeye hemen sirke sürülüyor.
Ateş yanıklarında hemen sirkeli bez sarılıyor.
Uyuz, kaşıntı, abraşlık (alaca ve baras) hastalıklarında da sirke faydalıdır.
Kangrenin ilerlemesini engeller.
Dolamaya faydalı
Bitlenmeye karşı da sirkenin olumlu etkisi bulunuyor.
Gözaltı şiş ve morluklarında bal ve sirke karıştırılarak kullanılıyor.
Soğuk etkili ilaçlar da sirke ile karıştırılarak kullanılıyor.
“Diş temizliğinde sirke kullananların ölene kadar dişlerle ilgili problemi olmaz”
Eski tıp hekimlerinin hemen hemen hepsinin tekrar ettiği konu, sirkenin dişlere olan etkisi. Bu konuyu bütün eski tıp kitaplarında görmek mümkün. Bu kitaplarda yer alan bilgilere göre, sirke sallanan dişleri kuvvetlendirir,
• Çürüklere mani olur
• Ağız kokusunu giderir
• Ağız ve diş temizliğinde sirke kullananların dişleri çürümez ve dökülmez.
• Hekimler, “Diş problemi yaşamak istemiyorsanız bal ve sirkeyi karıştırın” diyorlar.
Peki, bunu günümüzde uygulamak istersek ne yapmalıyız?
Doğal fermantasyon sirkeyi sade olarak veya balla karıştırıp, dişlerinizi hergün düzenli olarak bu karışımla fırçalayabilir ve eskilerin yaptığı gibi ağzınızda çalkalayarak yani gargara yaparak uygulayabilirsiniz.
Sirke ayrıca kulakta oluşan çınlama, uğultu ve ağrı durumlarında da faydalı. Eski tıp, kulakta çınlama ve uğultu için, kulağı sirkenin buharına tutarsan bu şikâyetlere mani olur diyor. Eski hekimler, kulakta oluşan kurtçuk, parazit, iltihap ve akıntıyı kulağa sirke damlatarak tedavi etmişler.
Atalarımız sirkeyi doğal fermantasyon yöntemi ile yapmışlar. Tabi doğal fermantasyon uzun zaman alan bir yöntem. Günümüzde yapay asit katılarak hızlandırılmış fermantasyon yöntemi, asetik asit ve koruyucu kimyasal katkılarla 24 saatte üretilen mamul, sirke niyetine satılıyor ve hem ağır kokusu hem de yakıcı tadı ile kullananlara itici geliyor. Hatta birçok insan hakiki sirkenin tadını bilmiyor diyebiliriz.
Günümüzde fabrikasyon yöntem ile üretilmiş sirke için eski tıbbın söyledikleri geçerli mi?
Hayır. Sirke rafa girdiği zaman mertlik bozuldu, çünkü sirke canlı bir madde. Günümüzde market raflarında satılan sirkelerin büyük çoğunluğu “sirke asidi” ile yapılıyor. Bunlar çok kısa zamanda fabrikasyon yöntemler ve kimyasal katkılarla üretilmiş sadece adı sirke olan mamuller. İnsan sağılığı üzerinde faydadan çok zararı olabilir!
İnsanlar neden doğal fermantasyon yani hakiki sirke kullanmalı?
Hakiki sirke, sirke bakterilerin yaptığı sirkedir. Bu inanılmaz faydalıdır. Hakiki sirke taze meyvelerin sıcak ortamda doğal fermantasyonu ile oluşur. Uzun zaman içinde ve emekle oluşan hakiki sirke inanılmaz faydalı özelliklere sahiptir. Eski hekimler bu sebeple yıllanmış sirkeyi hem ilaç, hem ilaç malzemesi, hem içecek, hem de yemek malzemesi olarak kullanmışlar.
Hakiki sirkeyi herkes mutlaka evde bulundurmalı, hem yemek amaçlı hem de eski tıp hekimlerinin kullandığı gibi acil durumlar için!
Son zamanlarda alanında uzman birçok hekim sebzeleri, özellikle de çiğ olarak tüketilen ve salatada kullanılan yeşilliklerin sirkeli suda yıkanmasını tavsiye ediyor. Peki, bunun için fabrikasyon sirkeyi kullanmak uygun olur mu?
Sirke, sebzelerde ve yeşilliklerde bulanan, insan sağlığına zararlı bakterileri öldürdüğü ve üzerindeki kimyasal atıkları da temizleme özelliğine sahip olduğu için tabiî ki kullanılmalı. Ancak doğal yani hakiki sirke diye tanımladığımız sirke bu özelliklere sahip olduğu için sebzeleri temizlerken de mümkünse doğal fermantasyon sirke tercih edilmeli. “Yapay” sirke asidi ile yapılan sirkeler hiçbir zaman ve hiçbir yerde “hakiki” sirkenin etkilerini göstermez.





MUTLAKA OKUMALISINIZ !
Beyin sadece glikoz ve oksijenle çalıştığından meyvelerde bulunan meyve şekeri kolayca glikoza dönüşür. Sabahları geç kahvaltı ediyor ya da kahvaltıyı ihmal ediyorsanız, o zaman mevsimlik meyve, meyve suyu ve bir bardak ılık su almayı alışkanlık hale getirin.
Sabah bir tatlı kaşığı bal.
Zencefil içerdiği maddelerle, beynin yeni fikirler üretmensini sağlar.
Kimyon akla yeni fikirler getirir.
Havuç hatırlama yeteneğimizi artırır; çünkü beyin metabolizmasını canlandıran enzimler içerir.
Ananas ezberlemek için çok yararlı bir besindir.
Avokado kısa süreli hafıza için tüketilebilir.
Çilek stresin etkisini azaltır.
Limon algılama yeteneğini artırır.
Lahana, troin bezlerinin aktivitesini azaltır ve bu da sinirlenmeye iyi gelir.
Soğan aşırı yıpranmaya, fiziki yorgunluğa karşı kanı sulandırır. Böylece beyin oksijeni daha kolay alır.
Bir avuç siyah üzüm.
Balık beyin hücrelerinin gelişimini sağlayan Omega-3 içerir. Haftada bir kez yenmesi tavsiye edilir.
Yumurta İçindeki kolin maddesi, beyin hücrelerini yeniler, güçlendirir.
Ay çekirdeği, bir avuç çekirdek yemek sinirleri yatıştırır. Ayrıca kasların gevşemesini sağlayan magnezyum sayesinde iyi bir uyku sağlar.
Yulaf, vücuda yavaş yavaş ama iyi bir enerji sağlar. Her gün kahvaltıda yemeye dikkat edin.
Barbunya, besinden alınan B1 vitamini eksik olursa, hafızanın normalden daha zayıf olmasına neden olur. Haftada 2-3 kez yenmelidir.
Bezelye, Ergenlik döneminde yaşanan anksiyeteyi yok edecek B1 ve B3 vitaminlerini içerir. Haftada en az iki ya da üç tabak alınmalıdır.
Su, beynin ideal şartlarda çalışması için su oranı yeterli olmalıdır. Günde 6-8 bardak su içilmelidir.
Ceviz
Fıstık
Fesleğen
Karabiber bunların hepsi beyne faydalıdır.
SEVDİKLERİNİZİ DE BİLGİLENDİRMEK İÇİN LÜTFEN PAYLAŞ !





Bacaklardaki şişmeleri ciddiye alın!
İnsan bedeninde damar içerisinde dolaşan sıvıların damar dışına çıkması ve doku araları ile cilt altında birikmesi sonucunda ödem durumu gelişir. Vücutta ödem oluşmasının birçok nedeni vardır. Sık rastlanan sebepler arasında fazla miktarda tuz alınması, varisler, enfeksiyonlar sonrası gelişen lenfödem , kalp, böbrek, karaciğer yetmezliğidir. Sürekli oturma ve hareketsizliğe de bağlı olabilir.
Alınan su ve tuz miktarı vücutta şişme ve bacaklarda ödem gelişiminde çok önemlidir. Bacaklarda gözle görülür bir ödem yani vücutta su toplaması olduğunda,2-3 litre kadar fazla sıvı vücutta birikmiş demektir. Ödemin oluşumunda böbrekten su ve tuz tutulumu önem taşır.
İnsan vücudunda sıvı birikimi, bölgesel ya da tüm vücudu içerecek şekilde genel olabilmekle birlikte yaygın olarak özellikle bacaklarda görülür.
Hastalıklarla bağlantısı araştırılmalı
Her iki bacak şişmesinde ; aşırı miktarda tuz alımı , varisler ve kalp yetersizliği ön plandadır.Yüz, dudak ve gözde oluşan ödemler de ise allerjik reaksiyonlar ve kanda protein düşüklüğü ön plandadır.
Ağrı kesici ilaçlar (özellikle romatizma ilaçları), hormon ilaçları (kortizonlu ilaçlar) da vücutta aşırı su ve tuz tutulumuna neden olarak ödeme yol açar . Aşırı hareketsizlikte lenf dolaşımını ve toplardamar dolaşımını azaltacağı için özellikle kollarda ve bacakta şişme yapar. Hep aynı pozisyonda kalan yaşlılarda yerçekiminin etkisi ile sıvı altta kalan bölümlerde toplanır, bu yalancı bir ödem görüntüsü verebilir.
Yolculuk sırasında şişen ayaklar...
Yolculuk sırasında bacak ve ayaklarda oluşan şişlik, sık karşılaşılan zararsız bir durum olup, seyahat sırasındaki hareketsizlik nedeniyle oluşur. Hareketsiz oturmak, toplardamarların içinde kanın göllenmesine, damardan sızan sıvının dokular arasında birikmesiyle bacakların şişmesine neden olur. Kısa süre içinde normale döner. Bu şişliğin hareket etmeye başladıktan sonra da devam etmesi ciddi sağlık problemlerinin habercisidir.
1 gr tuz 200 ml sıvı birikmesine sebep olur
Her iki bacakta oluşan ödem uzun süre ayakta kalmaya bağlı olabilir. Bunda fazla tuz tüketimi çok önemlidir, fazladan alınan 1 gr tuz vücutta 200 ml sıvı birikmesine yol açar
Normalde alınması gereken tuz miktarı, yaşa ve aktiviteye göre değişir .Aşırı tuzlu besinlerin tüketilmesi ile yeterli miktarda tuz böbreklerden atılamazsa vücutta sıvı birikmeye başlar. Öncelikle de ayak bileği, göz çevresi gibi yumuşak doku bölgeleri ilk olarak şişmeye başlar.
Ülkemizde özelliklede bölgemizde en sık beyaz ekmek, yemeklerde kullanılan salça, turşu gibi fazla miktarda tuz ihtiva eden gıdalar yanında, hazır soslar, yapay tatlandırıcılar, bazı baharatlar, alkollü içecekler, bol kafeinli içecekler vücutta ödem oluşumunu artırır.
Beslenme ve hareket etmek önemli
Başlıca tedavi ödeme neden olan durumun ortadan kaldırılmasıdır. Örneğin fazla tuz alımının engellenmesi, alkol alınmaması, hazır besin ve soslardan uzak durulması, sigara ve kafeinli içeceklerin azaltılması en önemli hususlardır. Özellikle beyaz ekmek tüketiminin , yemeklerdeki salça miktarının ve turşu tüketiminin azaltılması gerekir. Bununla birlikte hareketsiz ve sabit bir pozisyonda kalmaktan da kaçınılmalıdır. Tüm bunlara rağmen bacaklardaki şişlikler devam ediyor ise bacaklarda varis ve vücutta sıvı birikimine yol açabilecek herhangi bir hastalık olup olmadığının tespit edilmesi ve buna yönelik tedavi yapılması temel prensiptir.







Romatizma Hastalarında Bitkisel Tedavi
Romatizma hastalarında bitkisel tedavi şekli ile son zamanlarda bilimin de dikkatini çekecek kadar anlamlı ve başarılı çalışmalar bulunmuştur. Bu çalışmaların başında;
- Çobançantası (capsella bursa pastoris, shepherd's purse)
- Isırgan otu (urtica sp., nettle)
- Ardıç (juniperus communis, juniper)
- Çuha çiçeği (primula elatior, cowslip)
- Kibrit otu (lycopodium clavatum, club moss)
- At kuyruğu (equisetum arvense, horsetail) 
- Kuşburnu (rosa canina, rose hip)
gibi bitkilerden yapılan araştırmalar sonucunda antienflamatuvar etkisiyle, antiromatizmal etkileriyle ciddi bir şekilde tesbit edilebilmiş ve Osteoartritte doku hasarından sorumlu olan polimorfonükleer lökosit ve monositlerin kemotaksisini, siklooksijenazdan türeyen prostaglandinlerin sentezini ve proenflamatuvar sitokin olan TNF-α ve IL-1 salınımını da inhibe ettiği tespit edilmiştir.
Ayrıca eklem harabiyeti için denizin kabuklu canlılarından elde edilen maddeler modern tıbbın reçetelerine en yoğun olarak giren gıda destek ürünlerini oluşturuyor.
Romatizma hastalığının düzelmesi çevresel faktörlerin iyileştirilmesi ile mümkündür; soğuğa maruz kalmamak, rutubetli ortamdan kaçınmak çok önemlidir.
Romatizmal hastalıklarda kaçınılması gereken gıdalar
Çiğ soğan
Yumurta sarısı
Kırmızı et
Keçi eti, sütü ve süt ürünleri
Tuz
Romatizmal hastalıklarda tüketilmesi tavsiye edilen gıdalar
Kuşburnu çayı, kurusu, marmelat
Üzüm ve üzüm pekmezi
Keçiboynuzu ve pekmezi
Zencefil
Havlican

Günlük taze sebze






Marul'un şaşırtan faydası!
Salataların vazgeçilmezi marulun meğer ne çok faydası varmış.
Amerikalı bir kadın uyku sorununu marul yiyerek çözmüş. Bitki, ağrı kesiyor, sinirleri de yatıştırıyor.
Manav ve pazarlarda her mevsim kolayca bulunabilecek bir sebze marul. İçinde vücudumuz için çok gerekli ve değerli vitaminler barındırıyor. A, B1, B2, B3, B6 ve E vitaminleri; fosfor, kalsiyum, demir, sodyum, potasyum ve selüloz bunlardan.

 İyi marul, iri ve sıkı göbekli olmasından anlaşılır. Marulun özsuyunun ağrı kesici, uyku verici ilaçlarda kullanıldığı biliniyor. Aynı zamanda bu beyaz su sinir hastalıkları, regl sancıları ve boğmacaya karşı da kullanılıyor.
Marulun kökeninin Kafkasya olduğu biliniyor. Göbekli marulun tarihiyse Romalılara göre oldukça eski. Marulun tohumlarından elde edilecek tozdan günde iki küçük tutam alınabilir. Marulun sinirleri yatıştırıcı özelliği yanında loğusa kadınların sütünü çoğalttığı da biliniyor. Ayrıca kan şekerini düşürücü özelliği olduğu da unutulmamalı. Marulu veya diğer yeşil yapraklı bitkileri çiğ yiyecekseniz iyi bir şekilde yıkayıp bir saat kadar sirkeli ya da limonlu suda bekletin. Sonra tekrar yıkayıp tüketin. Sirkeli ya da limonlu suda beklettiğinizde sebzenin içinde bulunması muhtemel çeşitli hastalıklara yol açabilecek mikroplar temizlenmiş olur.
Uyuyamıyorsanız marul yeyin
Yazılarından sıklıkla faydalandığım yazar Maurice Messegue'dan edindiğim bilgiye göre, Messegue yıllardan beri uyuyamama hastalığı çeken zengin bir Amerikalı kadını marulla tedavi etmiş. Rahatsızlığı için geldiğinde uykusuzluk yüzünden sinirleri oldukça bozuk olan yaşlı kadın her akşam külde pişmiş üç demet marulu yemeye başlar. Sonra da yanında bol miktarda marul tohumuyla memleketine döner. Messegue, "Neden külde pişmiş marul?" sorusuna da şöyle cevap veriyor: "Üç demet çiğ marulu yemeye birçok kişi cesaret edemez. Çünkü üç marul koca bir tepsiye sığar." diyor ve ekliyor: "Ama marul çiğ yiyebilenlerin pişirmelerine hiç de gerek yok tabii."
Yoğurtlu marul salatası
Sirkeli veya limonlu suda bekletip bol suyla yıkadığınız marul yapraklarını, vitamininin kaybolmaması için ellerinizle koparıp çukur bir kaseye kaoyunuz. Yeterli miktarda zeytinyağının içine biraz sumak, karabiber, tuz, birkaç damla sirke ve limon ilave edip güzelce karıştırın, hatta çırpın. Ardından 7-8 kaşık yoğurt ve bir çay kaşığı kadar toz şekeri ekleyip tekra karıştırın. Sonra bu karışıma marul yapraklarını ilave edin. Dilerseniz salataya mısır da ekleyebilirsiniz. Satalayı, maydanoz yapraklarıyla süsleyip servis yapın, afiyet olsun.
Marul'un şaşırtan faydası!
Salataların vazgeçilmezi marulun meğer ne çok faydası varmış.



 
 

Limonlu Çay ve Yumurtalık Kanseri
 Hazır kışın kendini hissettirmeyi başladığı bugünlerde, hem biraz da C vitamini almak için vazgeçmediğimiz çaya bir dilim limon eklemek ister misiniz?
İngiliz bilim insanlarının araştırması, günde 2 fincan limonlu siyah çay içen kadınlarda yumurtalık kanserine yakalanma riskinin yüzde 30 az olduğunu ortaya koydu.
 Araştırma, limonlu çayın yumurtalık kanseri riskini azaltabileceğini gösterdi.
İngiliz bilim insanları, 30 yıl boyunca 200 bin kadının tıbbi verilerini ve beslenme alışkanlıklarını inceledi.
 Günde 2 fincan limonlu çay içenlerde riskin azaldığına dikkati çeken bilim insanları, siyah çay ve limonun, hücrelere zarar veren serbest radikallerle mücadele eden antioksidanlar içerdiğini, bu sayede limonlu çayın yumurtalık kanserini önlemede etkili olabileceğini vurguladı.
Araştırmanın sonuçları "American Journal of Clinical Nutrition" dergisinde yayımlandı.


 
 LİMON TÜKETİYOR MUSUNUZ?
 Kış soğukları başladı.Grip olmak,üşütmek istemiyorsanız limonu evinizden eksik etmeyin.C vitamini başta olmak üzere A ve B vitaminleri açısından zengin bir besindir limon.Özellikle faydalarını okuduktan sonra kullanmayan kalmayacaktır,eminiz.
Limonun Faydaları:
Vücuda güç verir. İştah açıcıdır. Sindirimi kolaylaştırır ve sindirim sistemi rahatsızlıklarına iyi gelir. İdrar söktürücüdür. Damar sertliğini ve tıkanıklığını önler. Kanı temizler ve kan dolaşımını kolaylaştırır. Soğuk algınlığı, nezle, grip ve öksürük şikâyetlerini azaltır. Mikrop öldürücüdür. Besin zehirlenmelerinde ve böcek ısırıklarında yararlıdır. Rahatlatıcı etkisi ile vücuttaki ağrıları hafifletir, ateşi ve tansiyonu düşürür. Mide bulantısını ve baş dönmesini giderir. Kansızlığa karşı etkilidir. Diş ve dişetlerini kuvvetlendirir ve dişleri beyazlatır. Sivilceleri ve nasırı azaltır.
Limon Nasıl Kullanılır?
 Daha çok limonun suyu salata ve yemeklerde kullanılır. Ayrıca çiçeklerinden, kabuklarından ve yapraklarından da faydalanılır. Kabukları haşlanıp suyu içilirse vücudu kuvvetlendirir ve vücuttaki kurtları dökmeye yardımcı olur. Limon suyu ile gargara yapılırsa ağız, boğaz ve bademcik iltihaplarına iyi gelir. Limon, kabuklarıyla birlikte banyo suyuna sıkılıp bu su ile banyo yapılırsa kan dolaşımını hızlandırır ve cildi canlandırır.
LİMONU BUZLUĞA KOYARAK TÜKETEBİLECEĞİNİZİ BİLİYOR MUSUNUZ?
Dondurulmuş limonun şaşırtıcı faydalarından da bahsetmekte fayda var.Limonu sadece taze sıkarak kullanmanıza gerek yok.Şimdi sayacaklarımız dondurulmuş limon için.Evet yanlış duymadınız,Bunların tamamı donmuş limondadır.
Restoranlardaki çoğu bilinçli tüketiciler limonun tamamını kullanır veya tüketirler, hiç bir kısmını ziyan etmezler.Ziyan etmeden limonun tamamını nasıl kullanırsınız?
Çok basit. Limonu önce yıkayıp, buz dolabınızın buzluk bölümüne koyuyorsunuz. Donduktan sonra mutfak rendesini alıp limonun tamamını rendeleyebilirsiniz. Soymanız falan gerekmiyor. Rendelenmişini yemeklerinizin üzerine serpebilir, sebze salatasına, dondurmaya, çorbaya, makarnaya, makarna sosuna, suşiye, balık porsiyonlarına katabilirsiniz.
 Yemeklerin tamamı, daha önce hiç tatmadığınız mükemmel bir lezzet kazanacaktır.
 Büyük olasılıkla, limon denince sadece limon suyu ve vitamin C aklınıza gelir. Sadece bu kadar olduğunu düşünürsünüz.
Limonun tamamını kullanmanın, bir kısmını ziyan etmeyip yemeklerinize yeni bir lezzet katması dışında asıl avantajı nedir?
Rendelenmiş limonunuz, limonun sadece suyunda bulunandan 5 veya 10 kat daha fazla vitamin içerir. Ve evet, şimdiye kadar bunu kaybediyordunuz. Ama bundan sonra, tüm limonu dondurmak gibi basit bir işlem sonrasında, onu rendeleyip yemeklerinizin üzerine serperek tüm besleyici özelliklerini kullanıyor olacak, yani daha sağlıklı besleniyor olacaksınız. Ayrıca rendelenmiş limonun dinçleştirici ve vücuttaki toksinleri giderici etkisinden yararlanacaksınız.
İşte bunun için limonunuzu buzluğa koyun, donsun ve her gün yemeklerinizin üzerine rendeleyin. Böylece, yiyecek ve içeceklerinizi daha leziz hale getirip daha sağlıklı ve uzun yaşamın anahtarını kullanıyor olun! İşte limonun gizemi budur! Geç bile olsa başlayın, hiç olmamasından iyidir! Limonun sürpriz yararlarından faydalanın!
Limon (Citrus) kanser hücrelerini öldüren mucizevi bir üründür. Kemoterapiden çok daha tesirlidir. Bunu nereden mi biliyoruz? Çünkü kendilerine yüksek kârlar sağlayacağını bildikleri için limon özütünün sentetik versiyonlarını üretmeye uğraşan laboratuvarlar var.
İhtiyaç duyacağını düşündüğünüz dostlarınıza, limonun hastalık önleyici etkisi olduğunu duyurarak yardımcı olabilirsiniz. Tadı hoştur ve kemo-terapinin korkunç etkilerini göstermez.
Bilindiği üzere, iki çeşit limon ağacı vardır. Limon ve misket limonu. (konu olan limondur, diğeri değil). Limon meyvesini farklı şekillerde tüketebilirsiniz. Pulpa'sı yenebilir. Sıkılarak suyu çıkarılabilir. Limonlu içecekler yapılabilir, dondurma vs.. Limonun birçok vasfı sayılabilir ama en ilginci URLAR, YUMRULAR, KİSTLER, TÜMÖRLER üzerindeki etkisidir.
Bu bitkinin her tür kansere iyileştirici etkisi kanıtlanmıştır. Bazıları onun her tür kanserin tedavisinde faydalı olduğunu söyler. Ayrıca geniş spektrumlu anti-bakteriyel olarak iltihaplara / enfeksiyonlara ve mantara karşı kullanılır. Dahili parazit ve bağırsak kurtlarına karşı etkindir. Çok yüksek tansiyona karşı kan basıncını düzene sokar. Anti-depresandır. Strese ve asabi bozukluklara karşı iyi gelir.
Bu bilginin kaynağı ise çok etkileyicidir: Dünyanın en büyük ilaç üreticisi firmalarından biridir. Bu firmanın beyanına göre 1970'den beri 20'nin üzerinde yapılan laboratuvar testlerinde limon ekstrelerinin uygulanmasıyla; içlerinde kolon / kalın bağırsak, meme, prostat, akciğer ve pankreas da olmak üzere 12 kanser tipinde başarılı sonuçlar alınmıştır.
Limon ağacından elde edilen bileşiklerin, bütün dünyada kemo-terapide kullanılan Adiamycin ürününden 10 000 kat daha iyi olduğu saptanmış, kanser hücrelerinin gelişmesini yavaşlattığı gözlemlenmiştir. Daha da şaşırtıcı gözlem şudur ki: Limon özü kötü huylu kanser hücrelerini tahrip ederken sağlıklı hücrelere hiç zarar vermemektedir.(alıntıdır)







Limonlu su içmek için sizlere 8 neden sunacağız.
<< www.sosyaltarif.com >>
1. Cildinizi temizler:
 Su içmek kendi başına vücudunuzu toksinlerden arındırır ama içine C vitamini eklendiğinde kanınızdaki toksinleri de temizlenir ve cildiniz kızarıklıklardan ve ince çizgilerden kurtulur.

2. Ph seviyenizi düzenler:
 Ph seviyenizi düzenlemek sizi pek çok hastalığa karşı korur.
3. İmmün sisteminizi güçlendirir:
 Limonun içindeki potasyum kan basıncını düzenler, beyni uyarır ve soğuk algınlığı ile savaşır.
4. Kilo vermenizi sağlar:
 Limonlu su içmek yemek aşermenizin önüne geçer, metabolizmanızı güçlendirir ve şişkinliğinizi atmanızı sağlar.
5. Yorgunluğunuzu yok eder:
 Limonlu su midenizi sakinleştirir ve antiseptik işlevi görerek detoks yapmanızı sağlar.
6. Nefesi tazeler:
 Limonlu su, sigara, baharatlı yemek dolayı kötü kokan nefesinizi tazeler.
7. Beynin ve sinir sistemininin daha hızlı çalışmasını sağlar:
İçeriğindeki potasyum sayesinde depresyonunuzdan kurtulmanızı, unutkanlığınızı atmanızı ve beyin sisinin ortadan kalkmasını sağlar.
8. Solunum problemlerinize yardımcı olur:
 Eğer solunum yollarınızda probleminiz varsa, limonlu su sizin için ideal içecektir! Limon, antibakteriyel özelliği sayesinde göğüs
 enfeksiyonlarınızdan kurtulmanızı ve öksürüklerinizin rahatlamasını sağlar.
Alıntıdır







Ahmet Maranki
2 saat ·
.
Şimdi PATATES Zamanı!
Patatesin mideye, karaciğere, hatta cilde pek çok fayda sağlıyor. Özellikle çocukların severek yediği patatesin sağlığa pek çok faydası var.
- Mide ve onikiparmak ülserinde yararlıdır.
- İçeriğinde bol miktarda nişasta, B ve C vitaminleri bulunur.
- Şeker hastalarına faydalıdır.
- Susuzluğu giderir.
- Karaciğer şişliğini giderir.
- Safra akışını kolaylaştırır.
- Bağırsak solucanlarının düşürülmesine yardımcı olur.
- Damar sertliğine faydalıdır.
- Sert bir şey yutulduğunda yabancı maddenin zarar vermeden çıkmasını sağlar.
- Skorbüt hastalığını önler.
Patates Neye Yarar!
 . Patates'i ortasında keserek el ve ayaklarına 30 saniye yerleştirirseniz el ve ayaklarınızdaki çatlaklara faydası olacaktır. El ve ayak çatlaklarının da iyileştiğini göreceksiniz.
 . Doğal krem yerine kullanabileceğiniz patates el ve ayaklarınızda rahatlıkla kullanabilirsiniz.
 . Kandaki şeker seviyesini düşürür.
 . Kanı temizler.
 . Kansere karşı korur.
Mide Dostu Patates Suyu Nasıl Yapılır!
Mide ülseri, midenin iç yüzündeki belirli bir kısmın aşınması sonucu meydana gelen yaraya denir. Mide ülseri, özellikle ağza ekşi ve acı mide suyu gelmesiyle ortaya çıkar. Çiğ patates suyu mide yanmasının ve mide ülserinin en doğal ve en şifalı ilacıdır. Mide ülserinin tetikleyicisi olan durumlar aşağıda sıralanmıştır. Bir çok nedeni olan miyde ülserinin şifalı bitkilerle tedavi edildiğini biliyor muydunuz? Özellikle çiğ patates suyunun miğde ülserini iyileştirdiği ortaya çıkmıştır.
Mide ülseri, sinir bozukluğu, midede asit fazlalığı, zamanında ve iyi tedavi edilmeyen gastrit, mide zafiyeti, karaciğer yetersizliği veya safra azlığı, kalp hastalıkları, sindirilmesi güç yiyeceklerin aşırı derecede kullanılması, haddinden fazla sigara, çay, kahve veya asit yapıcı meşrubat içmek, alkol kullanmak veya bazı ilaçların uzun süre kullanılması sonucu oluşur. Hastalığın başlangıcında mide ekşimesi ve ağırlık hissi vardır. Hastanın ağzına, sık sık ekşi su gelir. Tat alma duygusu hafiflemiştir, dil paslıdır, hastanın rengi solmuştur. Karnın üst kısmına bastırılınca, acıma hissedilir. Bu belirtiler ortaya çıktıktan sonra; en kısa zamanda tedaviye geçilmezse; yemeklerden 2-3 saat sonra sırta doğru yayılan şiddetli mide ağrıları başgösterir. Mide ülseri, başlangıcında teşhis edilip de tedaviye başlanılacak olursa, telaşlanmaya ve korkmaya gerek yoktur. Bu durumda yapılacak ilk iş, üzüntüye kapılmamak, aksine bütün üzüntülerden sıyrılmaya gayret sarfetmektir. Mide ağrılarınıza son verecek sağlıklı ve dost besinlerle yemek yemenin keyfini çıkartabilirsiniz.
Mide ülseri için Patates Kürü
 Malzemeler:
 Çiğ patates
 Tercihe göre su, havuç suyu veya kereviz suyu
 Hazırlanması ve Uygulanması:
Çiğ patatesleri soyup katı meyve sıkacağında suyunu çıkarın. Tercihe ve isteğe göre tatlandırmak için su, havuç suyu veya kereviz suyu ile karıştırıp için.
 Çiğ patatesin suyunun mide ülserine iyi gelmesiyle ilgili olarak İngiltere’de Mancesaater Üniversitesi’nde görevli bilim insanlarının yaptığı araştırmaların sonucuna göre patates suyunun mide ülserini iyileştirdiğini ortaya çıkarmışlardır. Uzmanlar, bu buluşun ardından tıpkı probiyotik yoğurt suyu gibi patates suyunun da mide ülserine karşı tedavi edici olarak kullanılacağını belirtiyor. Üniversitedeki görevli bilim insanları, yaptıkları araştırmalarda patatesin suyunun içinde bulunan antibakteriyal moleküllerin, midedeki ülserin iyileşmesine yardım ettiğini belirttiler. Uzmanlara göre, bu moleküller midede bulunan ve ülsere neden olan bakterileri yok ediyor.
Alıntıdır





 








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder